SON DAKİKA
--:--:--

Kaotik Çok-Kutuplu Düzen: İmparatorlukların Geri Çekilişi ve Mücadelesi

Kaotik çok-kutuplu düzenin derinliklerine inin; imparatorlukların geri çekilişi ve mücadeleleriyle şekillenen tarihsel dinamikleri keşfedin.

0 Yorum Yapıldı
Bağlantı kopyalandı!
Kaotik Çok-Kutuplu Düzen: İmparatorlukların Geri Çekilişi ve Mücadelesi

Önümüzdeki beş yıl, uluslararası ilişkilerin ve güç dengelerinin çehresini değiştirecek büyük bir dönüşüm sürecine tanıklık edecek. Bu dönem, “Pax Americana”nın sona erdiği, çok-kutuplu ve teknoloji odaklı, aynı zamanda kırılgan bir güç dengesine geçişin en riskli evresi olarak değerlendirilmektedir. Bir yanda ABD’nin iç politik dinamikleri ve yükselen borç sorunları, diğer yanda Çin’in sabırlı bir sanayi-teknoloji stratejisi izlemesi ve yapay zeka yatırımlarındaki aşırı değerlemeler, Avrupa’nın güvenlik ve enerji ikilemleri, OPEC+’ın arz yönetimi, Rusya’nın uzayan savaş süreci ve Latin Amerika’daki jeopolitik gerilimler, küresel istikrarı tehdit eden unsurlar arasında yer alıyor.

Bu karmaşık tablo içinde Türkiye, “çoklu dengeleme” (hedge) stratejisi ile kendine bir yer bulmaya çalışıyor. Hem bölgesel dinamikler hem de küresel sistemde yaşanan finansal likidite daralması ve jeopolitik yanlış hesaplamalar, Türkiye’yi bir “ara rejim”e sürüklüyor. Bu karışık süreçte dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, uluslararası politikaların ve ekonomik dinamiklerin yalnızca tek taraflı düşünülmemesi gerektiğidir. Türkiye’nin bu geçiş döneminde stratejik adımlar atması, var olan riskleri minimize etmesi ve fırsatları değerlendirmesi elzem hale gelmektedir.

ABD’nin Stratejik Paradoksu: İçeride tıkanma, dışarıda gösteri

ABD’nin iç dinamikleri, dış politikada yürütülen hamlelerin etkisini oldukça sınırlamakta. Trump yönetimi dönemindeki Asya turu ve “trilyon dolarlık” anlaşma söylemi, Washington’da meydana gelen hükümet kapanması ve sosyal yardım tartışmalarının gerisinde kalmıştır. Özellikle gıda yardımlarının siyasi bir pazarlığa dönüşmesi, ABD’nin uluslararası alandaki “güvenilir ortak” algısını zedelemektedir.

  • Davranışsal okuma: Kayıptan kaçınma ve şimdiki an yanlılığı, iç politik maliyetleri erteleyip dış politikada hızlı zafer arayışını teşvik etmektedir.
  • Para politikasında belirsizlik: Fed içindeki görüş ayrılıkları ve Aralık indirimiyle ilgili belirsizlik, tahvil getirilerini yukarı çekerken risk paritesi ve 60/40 portföy mantığını zorlamaktadır.
  • Borç dinamiği riski: Yüksek bütçe açığı ve artan uzun vadeli borçlanma maliyetleri, büyümenin yavaşlamasıyla borç servis yükünü sürdürülemez seviyelere itebilir.

Çin’in Sabırlı Gücü: “Scrapitalism”, enerji ve metallere dayalı üstünlük

Çin, düşük profilli ama uzun vadeli stratejilerle sanayi üstünlüğünü artırma yolunda önemli adımlar atmaktadır. Enerji yoğun metallere yönelik maliyet liderliği, bu alandaki etkinliğini artırmaktadır.

  • Sanayi/enerji sinerjisi: Alüminyum gibi enerji yoğun metallerde maliyet avantajı, Endonezya’daki hidro ve yenilenebilir enerji yatırımlarıyla desteklenmektedir.
  • Tedarik zinciri çekirdeği: Trump ve Xi arasındaki “mütareke”, Pekin’in pazarlık gücünü artırmakta; ancak kritik minerallere bağımlılığı tamamen çözmemektedir.
  • Doktrin evrimi: Çin’in dış politikası, “gücünü gizle, zamanını bekle” anlayışından “gücünü göster ama kışkırtma” anlayışına kaymaktadır; bu durum, Körfez, Afrika ve Latin Amerika gibi bölgelerde altyapı ve ticaret ağlarını genişletmesine olanak tanımaktadır.

Yapay Zekâ İmparatorluğu: Büyüme mi balon mu?

ABD’nin ekonomik büyümesinin önemli bir kısmı, veri merkezleri ve donanım yatırımları üzerinden gerçekleşmiştir. Ancak mega-teknoloji şirketlerinin borçla hızlanan yatırımları, 1990’ların dotcom krizini canlandırmaktadır.

  • Aşırı güven ve sürü davranışı: Piyasa değerlemeleri, üretkenlik kazanımlarından çok daha hızlı bir şekilde yükselmektedir; bu durum, bir düzeltme yaşanma riskini artırmaktadır.
  • İstihdamın geleceği: Algoritmik gözetim ve otomasyon gibi konular, toplumsal gerilimleri artırmakta; Gen-Z’nin dijital protesto hareketleri, bölgesel boyutta yayılmaktadır.

Avrupa’nın İkilemi: Güvenlik için ABD, sanayi için stratejik özerklik

Euro Bölgesi’nde mevcut ekonomik büyüme, enerji maliyetleri ve veri merkezlerinin artan elektrik talepleri ile zor bir dönemden geçiyor. Ticaret savaşları, ekipman ve altyapı maliyetlerinin artmasına neden olurken, savunmada ABD’ye bağımlılık tartışmaları derinleşmektedir.

  • Türkiye faktörü: Eurofighter dosyası, Avrupa’nın sanayi kapasitesini artırma isteği ile Türkiye’nin acil modernizasyon ihtiyacının kesiştiği bir alan. Ankara, S-400 gibi savunma sistemleri ile “çoklu dengeleme” politikası izlemektedir.
  • Yunanistan’ın stratejik miyopluğu: Doğu Akdeniz’deki başarısız ittifaklar, Gazze sonrası İsrail’e tam yönelimin sürdürülemezliğini ortaya koymaktadır.

OPEC+ ve Petrol: Üçlü tehdit altında kırılgan denge

OPEC+ için mevcut arz fazlası durumu, Rus ihracatına yönelik yaptırımlar ve Çin talebindeki yavaşlama gibi faktörlerle karmaşık bir hal almıştır.

  • Sembolik artışlar, yapısal sorunlar: OPEC+’ın etkinliği, disiplin kaybı ve bazı üyelerin kapasite sorunları nedeniyle aşındırılmaktadır.
  • Körfez fonlarının dönüşümü: Suudi Arabistan’ın PIF fonu, AI ve havacılık gibi alanlara yatırım yaparak “pasif fon” anlayışından “şirket kurucu” aşamasına geçiş yapmaktadır; ancak düşen petrol fiyatları bu dönüşümü zorlayabilir.

Rusya: Askerî yıpranma, etnik gerilim ve gösteri nükleer programı

Rusya’nın nükleer silah sistemlerinin testleri, “stratejik gösteri” niteliği taşırken, sahada meydana gelen insan gücü kayıpları, iç politikada kaygıları artırmaktadır. Uzayan savaş süreci, Kremlin’in manevra alanını daraltmakta ve maliyet ile moral aşınmasına yol açmaktadır.

Latin Amerika: Venezuela dosyasında çerçeve savaşı

Venezuela’daki muhalefet içindeki parçalanmışlık, “narko-terör” söylemi ve dış müdahale çağrıları, mevcut yönetimin kısa vadeli değişimi ve uzun süreli kaos riskini artırmaktadır. Bu durum, bölgedeki anti-Amerikan refleksleri güçlendirebilir ve Çin’in nüfuzunun artmasına zemin hazırlayabilir.

Medya-Demokrasi Sıkışması: Panoptikon çağının siyaseti

Dünya genelindeki medya özgürlüğündeki gerileme, dijital gözetim altyapıları ile birleşince ifade ortamını daraltmakta ve demokratik rejimlerde otoriter pratiklerin artmasına sebep olmaktadır. Ancak Milk Tea Alliance gibi yeni direniş ağları, bu duruma karşı yeni direnç alanları yaratmaktadır.

Finansal Sistem: Likidite daralması ve gölge kaldıraçlar

Repo piyasasında görülen “koridor dışı” sapmalar ve bilançosu dışında finansman sağlama çabaları, finansal sistemdeki emniyet kemerlerinin çiğnenme riski taşımaktadır. Bu durum, mali istikrarı tehdit eden unsurları artırabilir.

  • Piyasa tepkisi: Fed’in parçalı mesajları, tahvil ve dolar fiyatlarını etkilerken kısa vadeli işlemlerin maliyetleri artmaktadır.

Türkiye için dersler: Çoklu dengelemede üç hat

  1. Savunma ve Sanayi: Eurofighter geçiş projesi + KAAN ve yerli motorun takvimi + elektronik ve füze entegrasyonu ile ambargo riskine karşı çok kanallı tedarik sağlamak.
  2. Enerji ve Madenler: Yapay zeka ve veri merkezi dalgasının elektrik ve şebeke ekipmanı talebini artırmasıyla, kritik madenler için ortaklıklar ve uzun vadeli alım sözleşmeleri imzalamak.
  3. Finansal İstikrar: Dış talep daralmaları ve küresel faiz belirsizliği sürecinde, borç çevriminde vadelerin uzatılması ve kur-faiz risklerinin dengelenmesi; gölge finansman araçlarına temkinli yaklaşmak.

Beş kritik tetikleyici

  • ABD borç/GSYH ve uzun vadeli faiz: Servis yükü büyümeyi olumsuz etkilerse mali ve para politikası seçenekleri daralacaktır.
  • AI verimlilik testi (2026): Somut üretkenlik kanıtlarının olmaması durumunda teknoloji değerlemelerinde sert düzeltmeler meydana gelebilir.
  • Tayvan hattı: Mevcut “geçici mütareke”, kalıcı bir yarışın yerini tutmamaktadır; bu durum yanlış hesaplama riskini artırmaktadır.
  • Avrupa enerjisi: Veri merkezleri ve sanayi elektriği arzındaki fiyat artışları, dezenflasyon beklentilerini bozar.
  • OPEC+ uyumu: Bu gruptaki disiplinin çözülmesi, petrol şoklarının Körfez projeksiyonlarını altüst etmesine yol açabilir.

Sonuç olarak, mevcut düzenlerin artık işlevselliğini yitirdiği ve yeni bir sürecin sancılı bir biçimde doğmakta olduğu açıkça ortadadır. Ne ABD’nin eski hegemon gücünden, ne de Çin’in tek başına yeni bir hegemon olabilme potansiyelinden bahsedilebilir. Kırılgan ve tehlikeli bir geçiş dönemini yaşıyoruz. Davranışsal ekonominin öğrettiği gibi, belirsizlik ortamında aktörler hata yapmaya eğilimlidir ve bu nedenle ihtiyat, çeşitlendirme ve senaryoya dayalı planlama gün geçtikçe daha fazla önem kazanmaktadır. Türkiye’nin çoklu dengeleme stratejisi bu dönemde akılcı bir yaklaşım sunarken, dikkate alınması gereken en önemli unsurlar zamanlama, kapasite ve finansman kısıtlarıdır. Önümüzdeki beş yıl, bu yeni düzenin kurallarını belirleyecek; belirsizlikler ya kontrollü bir evrimle ya da şiddetli bir krizle sonuçlanabilir.

Yazar: Can İlker — Bir Düşünür, Ekonomist / Stratejist

Yorum Yap

Benzer Haberler
Yeni yılda vergi ve harçlara ne kadar zam geliyor?
Yeni yılda vergi ve harçlara ne kadar zam geliyor?
Petrol Piyasalarında OPEC+’dan Çarpıcı Artış: Üretim Günlük 137 Bin Varil Yükseliyor
Petrol Piyasalarında OPEC+’dan Çarpıcı Artış: Üretim Günlük 137 Bin Varil Yükseliyor
Enflasyon TÜİK’e göre yüzde 32,87 ENAG’a göre yüzde 60
Enflasyon TÜİK’e göre yüzde 32,87 ENAG’a göre yüzde 60
ABD Kamu Borcunda Tarihî Zirve: 38 Trilyon Doları Aşan Derinleşen Kriz
ABD Kamu Borcunda Tarihî Zirve: 38 Trilyon Doları Aşan Derinleşen Kriz
🏛️ Trump’ın Tarife Yetkisi Üzerine Kritik Bir Dava Yüksek Mahkeme’de Değerlendiriliyor
🏛️ Trump’ın Tarife Yetkisi Üzerine Kritik Bir Dava Yüksek Mahkeme’de Değerlendiriliyor
Çin’in Fabrika Üretimi Hedefleri Tutmadı: Ticaret Geriliminin Etkisi Belli Oluyor
Çin’in Fabrika Üretimi Hedefleri Tutmadı: Ticaret Geriliminin Etkisi Belli Oluyor