Kaotik çok-kutuplu düzenin derinliklerine inin; imparatorlukların geri çekilişi ve mücadeleleriyle şekillenen tarihsel dinamikleri keşfedin.

Önümüzdeki beş yıl, uluslararası ilişkilerin ve güç dengelerinin çehresini değiştirecek büyük bir dönüşüm sürecine tanıklık edecek. Bu dönem, “Pax Americana”nın sona erdiği, çok-kutuplu ve teknoloji odaklı, aynı zamanda kırılgan bir güç dengesine geçişin en riskli evresi olarak değerlendirilmektedir. Bir yanda ABD’nin iç politik dinamikleri ve yükselen borç sorunları, diğer yanda Çin’in sabırlı bir sanayi-teknoloji stratejisi izlemesi ve yapay zeka yatırımlarındaki aşırı değerlemeler, Avrupa’nın güvenlik ve enerji ikilemleri, OPEC+’ın arz yönetimi, Rusya’nın uzayan savaş süreci ve Latin Amerika’daki jeopolitik gerilimler, küresel istikrarı tehdit eden unsurlar arasında yer alıyor.
Bu karmaşık tablo içinde Türkiye, “çoklu dengeleme” (hedge) stratejisi ile kendine bir yer bulmaya çalışıyor. Hem bölgesel dinamikler hem de küresel sistemde yaşanan finansal likidite daralması ve jeopolitik yanlış hesaplamalar, Türkiye’yi bir “ara rejim”e sürüklüyor. Bu karışık süreçte dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, uluslararası politikaların ve ekonomik dinamiklerin yalnızca tek taraflı düşünülmemesi gerektiğidir. Türkiye’nin bu geçiş döneminde stratejik adımlar atması, var olan riskleri minimize etmesi ve fırsatları değerlendirmesi elzem hale gelmektedir.
ABD’nin Stratejik Paradoksu: İçeride tıkanma, dışarıda gösteri
ABD’nin iç dinamikleri, dış politikada yürütülen hamlelerin etkisini oldukça sınırlamakta. Trump yönetimi dönemindeki Asya turu ve “trilyon dolarlık” anlaşma söylemi, Washington’da meydana gelen hükümet kapanması ve sosyal yardım tartışmalarının gerisinde kalmıştır. Özellikle gıda yardımlarının siyasi bir pazarlığa dönüşmesi, ABD’nin uluslararası alandaki “güvenilir ortak” algısını zedelemektedir.
Çin’in Sabırlı Gücü: “Scrapitalism”, enerji ve metallere dayalı üstünlük
Çin, düşük profilli ama uzun vadeli stratejilerle sanayi üstünlüğünü artırma yolunda önemli adımlar atmaktadır. Enerji yoğun metallere yönelik maliyet liderliği, bu alandaki etkinliğini artırmaktadır.
Yapay Zekâ İmparatorluğu: Büyüme mi balon mu?
ABD’nin ekonomik büyümesinin önemli bir kısmı, veri merkezleri ve donanım yatırımları üzerinden gerçekleşmiştir. Ancak mega-teknoloji şirketlerinin borçla hızlanan yatırımları, 1990’ların dotcom krizini canlandırmaktadır.
Avrupa’nın İkilemi: Güvenlik için ABD, sanayi için stratejik özerklik
Euro Bölgesi’nde mevcut ekonomik büyüme, enerji maliyetleri ve veri merkezlerinin artan elektrik talepleri ile zor bir dönemden geçiyor. Ticaret savaşları, ekipman ve altyapı maliyetlerinin artmasına neden olurken, savunmada ABD’ye bağımlılık tartışmaları derinleşmektedir.
OPEC+ ve Petrol: Üçlü tehdit altında kırılgan denge
OPEC+ için mevcut arz fazlası durumu, Rus ihracatına yönelik yaptırımlar ve Çin talebindeki yavaşlama gibi faktörlerle karmaşık bir hal almıştır.
Rusya: Askerî yıpranma, etnik gerilim ve gösteri nükleer programı
Rusya’nın nükleer silah sistemlerinin testleri, “stratejik gösteri” niteliği taşırken, sahada meydana gelen insan gücü kayıpları, iç politikada kaygıları artırmaktadır. Uzayan savaş süreci, Kremlin’in manevra alanını daraltmakta ve maliyet ile moral aşınmasına yol açmaktadır.
Latin Amerika: Venezuela dosyasında çerçeve savaşı
Venezuela’daki muhalefet içindeki parçalanmışlık, “narko-terör” söylemi ve dış müdahale çağrıları, mevcut yönetimin kısa vadeli değişimi ve uzun süreli kaos riskini artırmaktadır. Bu durum, bölgedeki anti-Amerikan refleksleri güçlendirebilir ve Çin’in nüfuzunun artmasına zemin hazırlayabilir.
Medya-Demokrasi Sıkışması: Panoptikon çağının siyaseti
Dünya genelindeki medya özgürlüğündeki gerileme, dijital gözetim altyapıları ile birleşince ifade ortamını daraltmakta ve demokratik rejimlerde otoriter pratiklerin artmasına sebep olmaktadır. Ancak Milk Tea Alliance gibi yeni direniş ağları, bu duruma karşı yeni direnç alanları yaratmaktadır.
Finansal Sistem: Likidite daralması ve gölge kaldıraçlar
Repo piyasasında görülen “koridor dışı” sapmalar ve bilançosu dışında finansman sağlama çabaları, finansal sistemdeki emniyet kemerlerinin çiğnenme riski taşımaktadır. Bu durum, mali istikrarı tehdit eden unsurları artırabilir.
Türkiye için dersler: Çoklu dengelemede üç hat
Beş kritik tetikleyici
Sonuç olarak, mevcut düzenlerin artık işlevselliğini yitirdiği ve yeni bir sürecin sancılı bir biçimde doğmakta olduğu açıkça ortadadır. Ne ABD’nin eski hegemon gücünden, ne de Çin’in tek başına yeni bir hegemon olabilme potansiyelinden bahsedilebilir. Kırılgan ve tehlikeli bir geçiş dönemini yaşıyoruz. Davranışsal ekonominin öğrettiği gibi, belirsizlik ortamında aktörler hata yapmaya eğilimlidir ve bu nedenle ihtiyat, çeşitlendirme ve senaryoya dayalı planlama gün geçtikçe daha fazla önem kazanmaktadır. Türkiye’nin çoklu dengeleme stratejisi bu dönemde akılcı bir yaklaşım sunarken, dikkate alınması gereken en önemli unsurlar zamanlama, kapasite ve finansman kısıtlarıdır. Önümüzdeki beş yıl, bu yeni düzenin kurallarını belirleyecek; belirsizlikler ya kontrollü bir evrimle ya da şiddetli bir krizle sonuçlanabilir.
Yazar: Can İlker — Bir Düşünür, Ekonomist / Stratejist






















Yorum Yap