Eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın vefatının üzerinden 5 yıl geçti. Ülkemiz siyasetinde iz bırakan lideri saygıyla anıyoruz.

Mesut Yılmaz, Türkiye’nin siyasi tarihine derin izler bırakan önemli bir figürdür. 6 Kasım 1947’de İstanbul’da doğan Yılmaz, eğitim hayatına Avusturya Lisesi’nde başlamış ancak ortaöğretimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamlamıştır. Ardından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nden 1971 yılında mezun olmuştur. Eğitiminin ardından akademik çalışmalarını Almanya’da Köln Üniversitesi’nde sürdürerek yüksek lisans derecesini almıştır. Bu süreçte ailesini kurmuş; eşi Berna Yılmaz ve iki oğlu, Yavuz ve Hasan ile özel hayatını da sağlam temeller üzerine oturtmuştur.

Mesut Yılmaz’ın siyasi kariyeri, Türkiye’nin çok partili demokrasi sürecinde önemli bir rol oynamıştır. 1983 yılında kurulan Anavatan Partisi’nin (ANAP) kurucu üyeleri arasında yer alarak partinin yükselişinde etkili olmuştur. Aynı yıl gerçekleştirilen genel seçimlerde Rize milletvekili seçilen Yılmaz, Turgut Özal’ın ilk başbakanlığı döneminde Bilgilendirmeden Sorumlu Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olarak görev yapmıştır. Bu görevler, onun hem siyasi hem de kamuoyu önünde tanınmasını sağlamıştır.
1987’ye gelindiğinde ise Yılmaz, tekrar milletvekili seçilmiş ve bu tarihten itibaren önemli bakanlık görevlerine atanmıştır. Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev yaptığı dönemde, Türkiye’nin kültürel diplomasi ve turizm sektörüne yaptığı katkılar, ulusal ve uluslararası alanda takdir edilmiştir. Bu süreçte iki önemli ekonomi karma komisyonunun başkanlığını üstlenerek ekonomik işbirliği ve diplomasiye de katkı sunmuştur.

Yılmaz’ın siyasi kariyerinde dönüm noktalarından biri, 29 Kasım 1987 genel seçimlerinin ardından ikinci Turgut Özal Hükümeti’nde Dışişleri Bakanı olarak atanmasıdır. Bu pozisyonda Türkiye’nin dış politika ve uluslararası ilişkilerinde önemli rol oynamış, Avrupa Demokrasi Birliği Genel Başkan Yardımcılığı gibi uluslararası görevler de üstlenmiştir. 1990 yılında başbakan yardımcılığı görevinden istifa etmesine rağmen, siyasi gücünü kaybetmemiş, 1991 yılında Anavatan Partisi Genel Başkanlığı’na seçilmiştir.
Mesut Yılmaz, başbakanlık koltuğuna üç farklı dönemde oturmuştur: İlk olarak, 1991 yılında kurduğu hükümetle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden güvenoyu alarak başbakanlık görevini üstlenmiştir. 24 Aralık 1995 seçimlerinin ardından oluşan koalisyon hükümetinde ise başbakanlık yapmış, bu dönemde Türkiye’nin ekonomik ve siyasi istikrarı için yoğun mücadele vermiştir. Özellikle 28 Şubat süreci olarak anılan kritik dönemde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in yönlendirmeleri doğrultusunda azınlık hükümetlerini yönetmiştir. Bu dönem, Yılmaz’ın lider olarak kriz anlarında gösterdiği dayanıklılık ve siyasi manevra kabiliyetini ortaya koymuştur.

1998 yılında Meclis’te kabul edilen gensoru önergesi sonrasında başbakanlıktan istifa etmek zorunda kalan Yılmaz, sonraki süreçte de siyasi etkinliğini kaybetmemiştir. 1999 genel seçimlerinde partisinin büyük oy kaybına rağmen Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı olarak kabinede yer almıştır. Bu dönemde Türkiye, ekonomik ve siyasi ciddi krizlerle boğuşmuş, ancak Yılmaz, siyasi dayanışma ve çözüm önerileriyle dikkati çekmiştir.
Özellikle 2001 yılında yaşanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında gerçekleşen anayasa olayına ilişkin açıklamaları, siyasi sorumluluğunun ve otoritesinin altını çizmiştir. Yılmaz, Başbakan’a destek vermenin siyasi bir yükümlülük olduğunu ve yapılan muamelenin haksız olduğunu vurgulamıştır.

2002 seçimlerinde Anavatan Partisi’nin baraj altında kalması nedeniyle genel başkanlık görevini bırakması, siyasi hayatında önemli bir dönemeçtir. Ardından da eski Devlet Bakanı Güneş Taner ile birlikte Türkbank ihalesi süreci nedeniyle Yüce Divan’da yargılanan ilk başbakan olmuş, 2006 yılında sonuçlanan yargılama süreci ise siyasi kariyerinin tartışmalı dönemlerinden biri olarak kayda geçmiştir.
2007 yılında bağımsız milletvekili olarak Meclis’e yeniden giren Yılmaz, Demokrat Parti’ye katılmış ancak partideki yeni yapılanmanın ardından 2011’de istifa etmiştir. Uzun yıllar boyunca sürdürdüğü siyasi kariyeri boyunca Türkiye’nin demokratikleşmesi ve ekonomik kalkınması için verdiği katkılar unutulmamakta, ülke siyasetinde devletçilikten liberal ekonomiye uzanan geniş bir yelpazede önemli rol üstlenmektedir.

Mesut Yılmaz, sağlık sorunları nedeniyle siyasetten çekildikten sonra da kamuoyunun ilgi odağı olmayı sürdürmüştür. 30 Ekim 2020 tarihinde İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmiş, ardında zengin ve tartışmalı bir siyasi miras bırakmıştır. Türkiye siyasetindeki serüveni, hem başarıları hem de kriz ve yargılamalarla geçen süreçleriyle, geleceğin politikacıları için önemli dersler içermektedir.


















Yorum Yap