Cadılar Bayramı’nın derinliklerine inen Ümit Yenişehirli’nin benzersiz araştırmasıyla bu özel günün tarihini ve geleneklerini keşfedin.

Cadılar bayramı, geçmişte sadece Batı’da kutlanan bir etkinlik olmasının ötesinde, günümüzde Türkiye’de de dikkat çekmeye başlamıştır. Özellikle Peygamberler Şehri olarak bilinen Şanlıurfa’da bu yıl yapılan kutlamalar, kimi kesimlerde huzursuzluk yaratmış, bu gelenekteki cehalet ve özenmeyi daha da ortaya çıkarmıştır. Bu bayram, asırlardır aslen putperest olan kuzey kavimlerinden miras kalmış ve geçmişte tabiat varlıklarına tapınan toplulukların tarihine kadar uzanmaktadır. Bu tür geleneklerin sürdürülmesi, her ne kadar modernleşen dünyada bazı kişiler için eğlenceli görünsede, bir o kadar da tartışmalı bir konu haline gelmiştir.

ÖLÜLERİN RUHLARI TANIMASIN DİYE TUHAF MASKE VE KIYAFETLER… Cadılar bayramı, Keltler tarafından önemli bir dönem olarak kabul edilmiştir. Bu gecede, yaşayanlar ile ölüler dünyası arasındaki sınırların inceldiğine inanılır. Bu yüzden, ölülerin ruhlarının geri döneceği korkusuyla, Keltler çeşitli önlemler almışlardır. Tuhaf kostümler ve maskeler giymenin yanı sıra, çeşitli ritüellerle de bu ruhları korkutmaya çalışmışlardır. Böylece, ruhların ortalıkta dolaştığını düşündükleri için kendilerini daha güvende hissetmişlerdir. Kadın kıyafeti giyen erkekler ve erkek kıyafetine giren kadınlar gibi farklı görünüm değiştirme uygulamaları da bu gelenekte yaygındır. Ayrıca, gecenin önemli bir diğer ritüeli ise evlerdeki ocakların sürekli ateşli tutulması ve kapı önlerinde büyük ateşlerin yakılmasıdır. Antik İrlanda mitolojisinde öne çıkan “Cimri Jack” hikayesi de oyulmuş balkabağının anlamını şekillendirmiştir, zira bu figür ne cennete ne de cehenneme kabul edilmemiştir.

RAHİP VE BÜYÜCÜLERİN İŞLERİNİN AÇILDIĞI KEHANET GECESİ Cadılar bayramı gecesinde ayrıca kehanet ritüelleri de gerçekleştiriliyordu. Pagan toplumlar, tanrılar ve ruhlarla bağlantı kurduğuna inandıkları rahipler ve büyücüler aracılığıyla geleceği sorgulamak için bir araya gelirlerdi. Hayvan kurbanlarıyla birlikte kendilerine vaatlerde bulunan bu mistik karakterler, genellikle kurban edilen hayvanların karaciğerini inceleyerek kestikleri halk için gelecekten haber verirdi. Bu tür uygulamalar, toplumda birçok insanın gelecekten korku ve endişe duyduğu bir dönemde gerçekleşmiştir. Hayvanların derileri de rahipler tarafından kullanılmakta, böylece başkalarından farklılık yaratmak amacıyla çeşitli kehanetler yapılmaktaydı.
BİR DÖNEM İNSAN DA KURBAN ETMİŞLERDİ Cadılar bayramının kökenleri, insan kurbanına kadar uzanmaktadır. Keltlerin Samhain festivali olarak bilinen bu önemli dönemde, tarihsel kaynaklar ve arkeolojik buluntular, bazı toplulukların insan kurban ettiğini göstermektedir. Kelt rahiplerinin, bu toplumda kurban edilen hayvanlardan çok daha fazla bir sapma yarattığı anlaşılmaktadır. Romalı yazar ve politikacı Marcus Annaeus Lucanus bu durumu “İnsan kanı serpilmiş ağaçlar” ifadesiyle belirtmiştir. Benzer şekilde, Roma İmparatorluğu’ndan Jul Sezar, Keltlerin festival etkinliklerinde suçlu gördükleri kişileri canlı olarak büyük yapılar içinde yakarak kurban ettiklerini ifade etmiştir. Günümüzdeki araştırmalar, cadılar bayramı sırasında gerçekleştirilen insan kurbanlarını da gözler önüne sermiştir. 1984 yılında İngiltere’de bulunan Lindow Moss bataklığında bulunan iyi korunmuş bir beden, bu tür antik ritüellere dair önemli bir bulgu olmuştur.
KELTLERİN BİR KOLU ESKİŞEHİR’E GÖÇ ETTİ Bu yılki cadılar bayramı kutlamaları, bazı marjinal grupların haç şeklindeki bira kasaları kullanmasıyla farklı bir boyut kazanmıştır. Eskişehir bölgesi, tarihte cadılar bayramının kökenlerine tanıklık eden Kelt toplumuyla bir bağ kurmuş durumdadır. Milattan önce 250’lerde Galatyalılar olarak bilinen Keltlerin bir kolu, Balkanlar üzerinden Anadolu’ya göç etmiştir ve bu bölge artık Galatya olarak adlandırılmıştır. Yunan ve Roma güçlerinin etkisi altında kalmaları, Keltlerin eski inançlarını belirli ölçüde asimile etmiş olsa da, geleneklerinin ve kültürlerinin bazı unsurlarını korumayı başarmışlardır. Bu durum, cadılar bayramı gibi ritüellerin ve geleneklerin kültürel miras olarak sürdürülmesine zemin hazırlamaktadır.

















Yorum Yap