Enerjide devrim niteliğinde bir dönüşüm! Rusya ile gaz anlaşmalarının stratejik boyutlarını keşfedin ve geleceğe yön veren adımları öğrenin.

Türkiye ile Rusya arasındaki enerji diplomasisinde önemli bir değişim yaşanıyor. Mavi Akım ve TürkAkım gibi büyük çaplı doğalgaz hatlarının uzun vadeli anlaşmalarının sona ermesi, Ankara’nın elini güçlendirmiş durumda. Bu durum, Türkiye’nin enerji stratejilerinde yeni bir dönemi işaret ederken, aynı zamanda uluslararası ilişkilerde de önemli değişikliklere kapı aralamaktadır. Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayan bu hatların anlaşmalarının yeniden müzakere ediliyor olması, Ankara’nın enerji pazarındaki ağırlığını artırdığı anlamına geliyor. Bu süreçte Türkiye, Rusya gibi büyük bir tedarikçiyi dışlamadan, alternatif kaynaklar arayışına da yönelmiş durumda.
Enerji ilişkilerinin yeniden yapılandırılması Türkiye, Rusya ile olan enerji ilişkilerinde daha önceden gerçekleşen bağımlılık durumunu sona erdirmek amacıyla yeni adımlar atmıştır. Uzun vadeli doğalgaz anlaşmalarının süresinin sona ermesiyle, Mavi Akım ve TürkAkım gibi stratejik hatların yanında, Amerika Birleşik Devletleri’nden elde edilen LNG kaynaklarının artışı dikkat çekmektedir. Amerikan gazına yönelmenin sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve jeopolitik bir boyutu da bulunmaktadır. Türkiye, yeni kaynaklar ile enerji güvenliğini artırmaya çalışırken, aynı zamanda Batı ile olan ilişkilerini de güçlendirmektedir.
ABD LNG anlaşmaları Türkiye’nin LNG ithalatının önemli bir bölümünün ABD kaynaklı olduğu düşünülünce, bu durum, Ankara’nın Washington’la olan ilişkilerini pekiştirmektedir. Eylül 2025’te BOTAŞ’ın, Mercuria Energy Trading ile yaptığı 20 yıllık anlaşma, toplamda 70 milyar metreküp ABD kaynaklı LNG tedarikini öngörüyor ve bu, Türkiye için bir dönüm noktasıdır. Bu anlaşmaların ekonomik değeri yaklaşık 43 milyar dolar olarak belirlenmiştir. Bunun yanı sıra, Avustralya merkezli Woodside Energy ile de 5,8 milyar metreküp’lük bir ön anlaşmanın imzalanması, Türkiye’nin enerji pazarındaki stratejik konumunu pekiştirmektedir.
Jeopolitik etki ve bağımsızlık arayışı Türkiye, bu yeni enerji stratejisiyle, hem Washington’a hem de Moskova’ya önemli mesajlar göndermektedir. Washington’a, “kaynaklarımızı çeşitlendiriyoruz” derken, Moskova’ya “artık tek tedarikçi değilsin” mesajını vermektedir. Ancak, Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkilerini tamamen sona erdirmek gibi bir niyeti yoktur. Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetimi, stratejik pragmatizm ile hareket ederek, Rusya’nın Türkiye için hala çok önemli bir enerji ortağı olduğunu biliyor. Akkuyu Nükleer Santrali’nin yatırımcısı olmasının yanı sıra, Rusya’nın Türkiye için önemli bir ticaret ve turizm partneri olması durumunu göz ardı etmek mümkün değildir.
Enerji bağımsızlığı ve maliyet analizi Türkiye’nin enerji bağımsızlığı hedefi, son nesil enerji politikalarının bir parçası olarak şekillenmektedir. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Türkiye’yi “enerjide bağımsızlık” söylemini yeniden gözden geçirmeye zorlamıştır. Bu süreçte, Amerikan LNG’sinin maliyeti hakkında yapılan tartışmalar da önemli bir yer tutmaktadır. “ABD gazı üç kat daha pahalı” iddialarının aksine, yapılan hesaplamalar bu iddiaları çürütmektedir. ABD LNG’sinin maliyeti, taşıma ve yeniden gazlaştırma masrafları dahil olmak üzere yaklaşık 240-310 dolar/1000 metreküp seviyesinde iken, Rus gazının fiyatları tarihsel olarak 300-400 dolar/1000 metreküp arasında değişmektedir.
Ayrıca, LNG’nin avantajı sadece fiyatla sınırlı kalmamakta, aynı zamanda depolanabilirliği ve yön değiştirebilme kapasitesi ile stratejik bir esneklik sunmaktadır. Türkiye, Tuz Gölü ve Silivri yer altı depolarında yaklaşık 11 milyar metreküp gazı depolayabilme kapasitesine sahiptir ki bu da yıllık tüketimin yüzde 15’ini karşılamaktadır. Üç adet FSRU (yüzen LNG terminali) ile bu kapasite tam olarak kullanılabilmektedir. Böylece, Amerikan gazı sadece bir ticari ürün değil, aynı zamanda Türkiye’nin enerji güvenliğini koruyan stratejik bir sigorta poliçesi haline gelmektedir.






















Yorum Yap