Bülent Arınç, Devlet Bahçeli’ye yargı kararlarına uyumun önemini vurgulayarak, siyasi hukuk sorumluluğunun altını çiziyor.

Türkiye’deki siyasi gündem son derece dinamik bir yapıya sahip olmayı sürdürüyor. Özellikle terörsüz bir Türkiye sürecinin devam etmesi, çeşitli siyasi liderlerin ve partilerin açıklamalarını daha da önemli hale getiriyor. Bu çerçevede MHP Lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Bahçeli, İmralı’daki mahkumlarla alakalı bir komisyonun oraya gitmesini önererek dikkatleri üzerine çekti. Ayrıca eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tahliyesi hakkında yaptığı değerlendirmeler, kamuoyunda geniş yankı buldu. Bahçeli, bu noktada“Hukuki yollar sonuca ulaşmıştır. Demirtaş’ın tahliyesi Türkiye için hayırlara vesile olacaktır.” ifadelerini kullandı. Bu beyan, siyasi arenada büyük sarsıntılara yol açarken, TBMM’nin eski Başkanı Bülent Arınç’tan da ilginç bir açıklama geldi.

Arınç, sosyal medya üzerinden uzun bir paylaşım yaparak, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ı 11 Kasım’da ziyaret edeceğini duyurdu. Daha önce yapmış olduğu açıklamalardan dolayı kendisine yöneltilen eleştiriler ve haksızlıklara da değindi. “ÖZÜR BEKLENTİSİ” başlığı altında, “Tutukluluk cezaya dönüşmemelidir. Her iki isim de tahliye edilmelidir.” sözlerinin ardından kendisine yapılan saldırılardan ve ağır suçlamalardan bahsetti. Arınç, o dönemde kendisine “hain” diyenlerin olduğunu belirtirken,“BANA HAİN DİYENLER OLDU” ifadesini kullandı. Kendisine yönelen bu ağır eleştirilerin yalnızca kendisini değil, vicdanına ve adalet duygusuna sahip herkesi hedef aldığını vurguladı.

Yaşadığı bu zorluklar neticesinde, Arınç Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğinden istifa etti. Çünkü inandığı değerleri savunmaktan vazgeçmek istemedi. Bugün, beş yıl aradan sonra benzer düşünceleri tekrar Bahçeli’den duyduğunda ise bunun kendisini şaşırtmadığını, ancak derin bir düşünceye ittiğini aktardı. Bahçeli’nin sürekli olarak “yargı kararlarına uyulmalıdır” söyleminin, Arınç’ın durduğu noktayla çakıştığını belirtmesi, bu dönüşümün önemine vurgu yapıyor. “ÖZÜR DİLENİRSE, HAKKIMI HELAL EDERİM” diyerek, geçmişte kendisine yöneltilen ağır eleştirilerin hala geçerliliğini koruduğuna dikkat çekti.

Arınç, o günlerden hatırladığı kırıcı sözlerin, kul hakkına tecavüz niteliğinde olduğuna inandığını söyledi. Bu hakaretlerin yalnızca bireysel bir saldırı değil, aynı zamanda toplumsal bir adalet duygusuna yapılan bir saldırı olduğunu düşündüğünü vurguladı. Samimi bir özrün bu haksızlıkları ortadan kaldırabileceğini belirtirken, özür dilenmemesi durumunda bu hakkı öbür dünyaya götüreceğini ifade etti.
11 Kasım’da gerçekleştireceği ziyaretin amacını ise net olarak belirtti. “BU ZİYARET İNSANİ BİR DURUŞ” ifadesiyle, bu eylemin siyasi bir gösteriden çok insani bir tutum olduğunu ön plana çıkardı. Arınç, umudunu dile getirerek adaletin o güne kadar tecelli etmesini ve her iki ismi de cezaevinde değil, kendi evlerinde ziyaret etme arzusunu dile getirdi. Ayrıca, bu süreç içinde kendisine yapılan haksızlıkların bedelinin yalnızca kendisi için değil, bir vicdan için ödenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Son olarak, Arınç, yapılanların sadece bir siyasi hesaplaşma değil, düşüncelerini ifade eden bir insanın itibarsızlaştırılma çabası olduğunu belirtirken, günümüzde yaşanan gelişmelerin, gerçeğin mutlaka kendini göstereceğini yineledi. Adaletin iyi bir terazi gibi işlev gördüğünü, ama bunun yaratıcı bir şekilde eğilip bükülmediği müddetçe geçerli olduğunu vurgulayarak sözlerine son verdi. Bu noktada, hiçbir siyasi hesaplamanın, bir kul hakkının üzerini kaplamayacağını gerektiğinin altını çizdi.






















Yorum Yap