Maçka Sanat Galerisi’nde açılan “Yasak Ağacın Meyvesi” sergisi, Âdem ile Havva mitini yalnızca bir “ilk günah” anlatısı olarak değil, insanın bilgiye ve özgürlüğe uzanan serüveni olarak ele alıyor.

Melisa Vardal- Maçka Sanat Galerisi, insanlık tarihinin en eski anlatılarından birini, Âdem ile Havva mitini çağdaş sanatın diliyle yeniden yorumluyor. “Yasak Ağacın Meyvesi” adlı grup sergisi, bilgiye uzanan elin bedelini, arzunun üretkenliğini ve yasakla özgürlük arasındaki ince sınırı sorguluyor. Sergi, mitolojiyle bugünün düşünsel çalkantılarını buluşturan çok katmanlı bir okuma öneriyor.
Köklü geçmişe sahip Maçka Sanat Galerisi’ndeki sergi “başlangıç” arzusuna odaklanıyor. Sergi, Âdem ile Havva’nın mitolojik hikâyesinden yola çıkarak “ilk günah”ın ötesine bakan bir kavramsal alan kuruyor. Arzu Eş, Ayşen Urfalıoğlu, Bilge Alkor, Defne Parman, Dilara Altınkepçe, Gönül Nuhoğlu, Güçlü Polat, Güneş Çınar, Mengü Ertel, Murat Germen, Ömür Tökgöz, Selin Arslan, Serhat Kiraz, Sinan Tuncay, Studio Pinprick ve Tunç Ali Çam gibi farklı disiplinlerden sanatçıların işleri, yasakla bilginin birbirini nasıl doğurduğuna dair etkileyici bir diyaloğa dönüşüyor. Serginin merkezinde “bilgiye uzanmak” fikri var. Ancak bu bilgi, Tanrı’nın buyruğuna karşı gelen bir merakla, yani riskle kazanılıyor.

Tunç Ali Çam’ın “Dolap” adlı işi, 1950’lerin mutlu aile imgesini, buzdolabında duran bir elma ve dolabın tepesinde bir nükleer patlama sonrası mantar bulutuyla birleştirerek bilginin ve arzunun tehlikeli çekiciliğini vurguluyor. Ömür Tökgöz’ün “Malus” başlıklı mermer elmalar dizisi, yasakla özgürlük arasındaki sınırı bembeyaz bir dinginlikle sorguluyor. Tökgöz’ün eserinde elmanın pürüzsüz yüzeyiyle içindeki altın çekirdekler, insanın içsel arzularını ve bilginin cezbedici olduğu kadar kırılgan bir nesne olduğunu gösteriyor. Gönül Nuhoğlu’nun metalik gri tonlardaki omurga-heykeli ise yaşamla ölüm arasında salınan bir formda, insan bedeninin yaratılışla lanet arasındaki ince çizgide nasıl konumlandığını hatırlatıyor. Bilginin bedelini ödemeye cesareti olan herkese açık bir davet sunan “Yasak Ağacın Meyvesi”ni ziyaret etmek için son gün 1 Kasım.
‘Ya Âdem başka türlü davransaydı?’
Sergide dikkat çekici eserlerden biri Güçlü Polat’ın cam heykeli “What if…”. Eserdeki şeffaf camdan yükselen spiral formun etrafını saran bakır tel, “Ya Âdem başka türlü davransaydı?”, “Ya Havva elmayı hiç uzatmasaydı?” sorularını fısıldıyor. İnsanın hatalarını, arzularını ve pişmanlıklarını aynı bedende resmeden kırılgan figür, camın geçirgenliğiyle de bilgiyle suç arasındaki sınırın görünmezliğini yansıtıyor. Bilge Alkor’un figüratif kompozisyonu, mitin özündeki kadın-erkek ikiliğini yeniden tanımlıyor. Kırmızı ve mavi tonlarla gösterilen iki figür, ayrılıktan çok tamamlanmayı temsil ediyor. Kadının erkeğin kaburgasından değil, kendi özünden doğduğunu düşündüren iş, yaratılışın eril dengesini sorgulayan güçlü bir yorum sunuyor. Arzu Eş’in “bölgede muğlaklık hüküm sürer” adlı işinde ise mit bu sözün etrafında şekilleniyor. Sergi, izleyiciye şu soruyu yöneltiyor: “Bir başlangıcı yeniden düşünebilir miyiz?” Âdem ile Havva’nın hikâyesi bu kez bir cezanın değil, yeniden doğuşun, bilginin ve özgür iradenin simgesine dönüşüyor.






















Yorum Yap