Diyanet’in özgürlükleri hedef alması, tartışmaları yeniden alevlendiriyor. Sorun, Erbaş’ta değil; derinlerde bir yerde gizli!

Diyanet İşleri Başkanlığı, 31 Ekim Cuma günü 81 ildeki camilerde okunmak üzere yayımladığı hutbeyle birlikte özgürlükler üzerine tekrar tartışmalar başlattı. Bu bağlamda, Diyanet’in tekrar özgürlükleri hedeflemesi, toplumda bazı endişeleri yeniden gün yüzüne çıkardı. DİYANET CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK! Bu durumu, Ali Erbaş döneminde yaşanan tartışmaların ardından, yeni atanan başkan Safi Arpaguş döneminde de sürdüğüne işaret ediyor. Arpaguş’un atanmasıyla birlikte, ‘Diyanet İşleri’nde özgürlükleri hedef alan hutbelerin sona ereceği’ umudu bekleniyordu. Ancak 31 Ekim tarihli hutbe, bu bekleyişin ne derece gerçekçi olduğunu ortaya koydu.

DİYANET YİNE ÖZGÜRLÜKLERİ HEDEF ALDI

Camilerde okunması için yayımlanan hutbede evlilik dışı ilişkiler, televizyon dizileri ve filmler eleştirildi. Hutbede, “Sapkın akımlar ve batıl ideolojiler, aile yapısını bozmaya çalışmakta, özgürlük bahanesiyle gayr-ı meşru birliktelikler aile olarak sunulmaktadır” ifadeleri yer aldı. Özetle, belirlenen normların dışındaki her şey, toplumsal yapıya bir tehdit olarak değerlendirilmekteydi. 31 Ekim’de, 89 bin 817 camide bu hutbenin okunmasıyla birlikte, toplumsal dinamiklere dair endişelerin yeniden alevlenmesine neden olacağı aşikâr.
Bu ifadeler, sadece bir hutbe metninde yer almakla kalmayıp aynı zamanda toplumun aile yapısını tehdit eden ve özgürlükleri kısıtlayan bir anlayışın temel taşlarını oluşturuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaklaşımının toplumsal alanda nasıl yankı bulduğu üzerine bir sorgulama yapılmalı. Bu tutum, bireylerin yaşamlarına dair seçim dışı kalmaya zorlanmaları ve bunun yanı sıra toplumsal normların katı bir şekilde belirlenmesi anlamına geliyor.
Ayrıca, bu durumu gözler önüne seren bir diğer hutbe, ‘Ailede huzurun kaynağı: Merhamet ve muhabbet’ başlıklı hutbe olmuş ve şu önemli noktaları vurgulamıştır:
Bu hutbe de, ailenin her bir ferdi için ne kadar önemli olduğunu vurgulayarak, toplumsal değerlerin ve aile yapısının ne kadar öncelikli olduğunu ifade ediyor. Ancak, bu değerler üzerinden sürdürülen tartışmalar, bireylerin özgürlüğünü kısıtlayabilecek şekilde algılandığında, toplumsal huzursuzluğu artırabilecek bir etkiye neden olabilir. Özgürlükler üzerine yapılan derinlemesine bir tartışma, aile yapısının ve toplumsal normların korunması adına büyük önem taşımaktadır. Her bir fert, toplumun yapı taşını oluşturan bir bireydir ve bu bireyler üzerindeki baskılar, sadece toplumu değil, aynı zamanda aile yapısını da tehdit edebilir.
Tüm bu gelişmeler ışığında, aile yapısı ve bireysel özgürlükler arasındaki dengeyi sağlamak, toplumumuzun sürdürülebilirliği için elzemdir. Gelecek kuşakların iyi bir eğitim ve öz değerlerle yetiştirilmesi, ancak bir toplumun temel dinamikleri üzerine yapıcı bir tartışma yürütülmesiyle mümkün olacaktır. Unutulmamalıdır ki, her birey, özgürlükleri içinde yaşayıp, bunları geliştiren bir toplumun parçasıdır ve bu sebeple özgürlüklerin korunması, aile ve toplum yapısını güçlendirecek en önemli faktördür.






















Yorum Yap