İstanbul’u yıkan 6.1’lik depremle uyanan ölü faylar ve sırları! 5-6 fay dirildi, şehri bekleyen tehlikeyi keşfedin!

Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde yaşanan 6,1 büyüklüğündeki iki güçlü deprem, hem bölge halkını derin şekilde etkiledi hem de bilim dünyasında önemli bir farkındalık yarattı. Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, bu bölgedeki sarsıntıların ardından başlatılan saha çalışmalarının sonuçlarını detaylı olarak paylaştı. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Bilim Kurulu üyeliği görevini de yürüten Sözbilir, bölgedeki depremlerin neden bitmediğine dair çok önemli açıklamalarda bulundu.
İlk anda pek çok uzmanın gözünden kaçan ancak saha çalışmalarında ortaya çıkarılan yeni bulgular, Sındırgı bölgesindeki depremselliğin karmaşıklığını bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Özellikle dağlık alanda daha önce haritalarında yer almayan, ‘ölü fay’ olarak adlandırılan fay hatlarının yeniden aktif hale gelmesi ve beklenmedik şekilde deprem üretmeye başlaması, bölgesel jeoloji ve deprem risk değerlendirmelerinde devrim niteliğinde bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Bu önemli keşifler, yerel ve uluslararası bilim camiasında büyük ilgi uyandırmakta ve bölge için yeni bir deprem perspektifi sunmaktadır.
| Mahalleler | Fay Haritasındaki Durumu | Bulgular |
|---|---|---|
| Yaylacık, Emendere, Aktaş, Sinandede | Haritalarda Gösterilmeyen Ölü Faylar | Diri Fay Haritasında Yer Almayan, İlk Kez Tespit Edilen ve Haritalandırılan Fay Hatları |
Prof. Dr. Hasan Sözbilir’in sözleriyle: “Depremin ardından bölgedeki bilimsel çalışmalarımız yoğunlaştı ve özellikle Yaylacık ve çevresindeki dağlık alanda yeni fay hatları ortaya koyduk. Bu faylar, 2013 yılında çizilen ve halen geçerli olan diri fay haritalarında yer almıyordu. Ölü fay niteliğinde olan bu hatlar, yüksek stres yüklenmesiyle tekrar aktif hale gelerek deprem üretebiliyor. Bu, bizim için özellikle önemli çünkü böyle bir morfolojik değişim ancak belirli koşullar altında oluyor.”
Yeni tespit edilen bu faylar, sadece haritalarda görünmeyen yapılar olarak kalmayıp, çok sayıda artçı sarsıntının ve bölge halkının yaşadığı endişenin temel nedenleri olarak görünmektedir. Sözbilir, çalışmaları uluslararası bilim dünyasına sunmak üzere raporlamalarını tamamladıklarını ve bulguların bilimsel dergilerde yayımlanmak üzere olduğunu belirtti.
Sındırgı bölgesinde artçı depremlerin devam etmesi ve sarsıntı aktivitelerinin kısa sürede sonlanmamasının temel sebebi, birbirine bağlı 5 ila 6 adet fay hattının sürekli tetiklenme mekanizmasıdır. Bu fayların yüzeyde açıkça gözlemlendiği gibi, yer altında 10 kilometre derinliğe kadar uzandığı ve burada biriken stresin devam ettiği saptanmıştır. Fayların birbirini tetiklemesi, sarsıntıların sürekliliğini sağlamakta ve böylece deprem aktivitesinin uzun süre devam etmesine neden olmaktadır.

Prof. Dr. Sözbilir, bu durumu şöyle açıklıyor: “Fay hatlarının yüzeyde görülmesi doğal ancak esas tehlike, derinliklerde biriken stresin ani boşalması. Bölgedeki fay sistemlerinin birbirleriyle etkileşim halinde olması nedeniyle, tek bir fay üzerindeki hareketlenme diğerlerini de harekete geçirerek zincirleme sarsıntılara yol açıyor. Bu nedenle deprem faaliyetleri bir türlü sona eremiyor.”
Bölgedeki mevcut data ve fay uzunlukları analiz edildiğinde, şimdiden en az üç büyük depremin meydana geldiği gözlemlenmekte ve tamamlanmamış bir kırılma süreci olduğu değerlendirilmektedir. Prof. Dr. Sözbilir, 10 Ağustos ve 27 Ekim’deki iki ayrı 6,1 büyüklüğündeki depremin dışında, benzer büyüklükte üçüncü bir depremin olasılığının halen mevcut olduğunu vurguluyor.
“Fay uzunlukları yaklaşık 35-40 kilometreye varıyor,” diyen Sözbilir, “İlk iki deprem fay hattında toplamda yaklaşık 12 kilometrelik bir kırılmayı sağladı ancak fay tamamıyla kırılmış değil. Bu durum, benzer büyüklükte artçı bir depremin hala mümkün olduğu anlamına geliyor. Geçtiğimiz aylarda yaşanan hızlı kırılmaların ardından, önümüzdeki dönemde de benzer sismik aktiviteler yaşanabilir. Bu aşamada, bölge halkının hazırlıklı olması hayati önemdedir.”
Bilim insanları, bölgedeki fayların hareketlenmelerini ve stres birikimlerini anlık olarak takip etmekte; bu verilerin ışığında bölgesel risk haritaları güncellenmekte ve kamuoyu düzenli olarak bilgilendirilmektedir. Afet yönetimi süreçlerinde bu tür bilimsel verilerin en etkin şekilde kullanılması, deprem zararlarını minimuma indirmenin anahtarı olarak kabul edilmektedir.
Sındırgı özelinde elde edilen bu yenilikçi bilgiler, Türkiye’nin diğer sismik riskli bölgelerinde benzer ‘ölü fayların’ olası aktiviteleri konusunda da önemli bir rehber olacaktır. Jeoloji ve deprem bilimcileri, bu gelişmeleri yakından takip etmekte ve afet yönetimi politikalarını bu yeni veriler ışığında şekillendirmektedir.






















Yorum Yap