Erdoğan’ın CHP’yi hapisle oyalayarak seçim hazırlıklarına başladığı iddiaları gündemi sallıyor. Son plan ne? Detaylar burada!

Türkiye siyaset sahnesi, özellikle son yerel seçimlerden itibaren çarpıcı ve karmaşık gelişmelere sahne oluyor. AK Parti, geçmişte Demokrasiler Partisi (DEM Parti) ile birlikte Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) cephesinde yoğunlaşmışken, 2024 yerel seçimlerinin ardından stratejisini güncelleyerek Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) üzerine yoğunlaşmaya başladı. Bu değişim, siyasi mücadelede yeni bir yönelişi, daha sert ve kapsamlı bir alan savaşını işaret ediyor.

CHP’nin önemli figürlerinin ve belediye başkanlarının soruşturmalara tabi tutulup tutuklanması, partinin siyasi performansı ve kamu meselelerindeki etkisini hem içeride hem de dışarıda belirgin şekilde etkiliyor. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun içerisinde bulunduğu soruşturma süreci, partinin geleceği açısından kritik bir dönemeç olarak öne çıkmaktadır. İddianamenin Kasım ayının ilk haftasında tamamlanması beklenirken, bunun ardından başlayacak yargılama süreci, sadece hukuki değil aynı zamanda siyasi sonuçlar da doğuracak niteliktedir.
Bu gelişmeler ışığında, kamuoyunda ve siyasi çevrelerde Erdoğan liderliğindeki iktidar tarafından yürütülen planların daha da gizemli ve karmaşık bir hal aldığı görülüyor. Murat Yetkin’in analizlerine göre, hükümetin CHP ve DEM Parti içindeki önemli isimleri hapisten çıkarmaya yönelik girişimleri, bu stratejinin somut yansımalarıdır. Bu hareketlilik, taraflar arasında özellikle İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması için yoğun bir çaba harcandığını göstermektedir.
CHP’nin, 2024 seçimlerinde elde ettiği birinci parti konumunu koruma arzusu ve stratejik hedefleri giderek zorlaşan şartlar altında ilerliyor. Öte yandan, DEM Parti cephesinde de önemli gelişmeler var; Abdullah Öcalan’ın cezaevinden çıkartılması veya İmralı’nın liderlik ofisi gibi alternatif bir konumlandırmanın sağlanması; Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ gibi isimlerin tahliyesi için oluşturulan baskının bu stratejinin temel taşlarını oluşturduğu ifade ediliyor.
Özel ve İmamoğlu arasında geçtiği söylenen ve dinlenmiş olabileceği belirtilen görüşmeler, siyasi arenada yeni bir gerilimin ve olası hamlelerin işaretlerini taşıyor. Murat Yetkin, bu görüşmelerin parti yönetimiyle paylaşılmadan önce Erdoğan tarafından elde edilmesi durumunda, iktidarın siyasi hamlelerde ciddi bir avantaj sağlayacağını belirtiyor. Bu durum, siyasi iletişimdeki gizem perdesini artırırken, muhalefetin iç hesaplaşmalarını ve koordinasyon zorluklarını daha görünür kılacaktır.
Erdoğan ve Bahçeli arasında yürütülen “iyi polis-kötü polis” oyunu, Türkiye siyasetinin çok boyutlu ve değişken doğasını ortaya koyuyor. Bu oyun; muhalefetin bölünme algısı yaratmasına yol açarken, aynı zamanda devlet ve AK Parti içerisindeki rutin düzenlemeler ve görev değişimleriyle birleşiyor. Bu yapı, iktidarın 2024 ve sonrası seçim sürecine hazırlanırken, muhalefetin engellenmesi ve muhalefete yönelik ekonomik ve siyasi baskıların artırılması stratejisinin en önemli unsuru olarak okunabilir.
Diğer yandan, Erdoğan hükümetinin dış politikada da yeni dengeler kurduğu görülüyor. Avrupa ile savunma sanayii, enerji ve madencilik alanlarında yeni iş birliklerinin oluşturulması; karşılıklı çıkarlar temelinde, Türkiye’deki demokrasi ve insan hakları ihlalleri gibi konuların gündemden düşürülmesini sağlıyor. Bu diplomatik manevralar, hem iç siyaset hem de uluslararası ilişkiler açısından Türkiye’nin mevcut durumunu karmaşıklaştırmakta ve kutuplaşmaları derinleştirmektedir.
Sonuç olarak, hem hukuki soruşturmalar, hem siyasi stratejiler hem de çok yönlü diplomasi ekseninde gelişen bu süreçler, Türkiye’nin önümüzdeki dönemdeki siyasi haritasını şekillendirecek en temel dinamikler olarak karşımıza çıkmaktadır. İktidarın muhalefeti hapse atma ve hapisten çıkarmaya yönelik planları, ülkenin demokratik yapısı üzerinde derin etkiler yaratmakta ve 2024 yerel seçimlerinin ötesinde geniş kapsamlı sonuçlar doğurabilecektir.






















Yorum Yap