Ayasofya’ya yönelik kötü niyetli saldırının perde arkasını keşfedin. Şüphelinin yüzde yüz cezası ile adaletin tecelli ettiği bu çarpıcı olayı kaçırmayın.

İstanbul, tarihi ve kültürel zenginlikleri ile öne çıkan bir şehir olarak dünya genelinde tanınmakta. Bu şehirde yer alan Ayasofya-i Kebir Camii Şerif, sadece bir ibadet yeri değil, aynı zamanda birçok medeniyetin izlerini taşıyan bir dünya mirasıdır. Ancak, 11 Temmuz 2025 tarihinde yaşanan bir olay, bu kutsal mekânın güvenliğini ve toplumun kültürel mirasına sahip çıkma sorumluluğunu sorgulayan bir durumu gündeme getirdi. Mesut G. isimli bir şahıs, yanında getirdiği kitap, yazma eser ve yanıcı maddelerle Ayasofya’nın içindeki zemin halısını yakmaya çalıştı. Olayın ardından başlatılan soruşturma, sadece bu tekil eylemin ötesinde, kamu güvenliği, toplumsal değerler ve kültürel mirasın korunması konularında önemli soruları gündeme taşımaktadır.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede, Mesut G.’nin eylemi, sadece bir vandalizm eylemi olmanın ötesine geçmekte ve bu durum, bireysel inanç ve görüşlerin, toplumun ortak değerleri üzerindeki olumsuz etkilerini ortaya çıkarmaktadır. Nitekim, şüpheli Mesut G.’nin eylemi, “Amacım Ayasofya Camii’ni yakmaktı, herhangi bir pişmanlığım yoktur” şeklindeki ifadesi ile kesinlikle dikkat çekiyor. Bu durum, saldırganın düşünce yapısının, kültürel mirasa zarar verme eylemi ile nasıl bir çelişki içinde olduğunu gösteriyor. Mesut G., yanına aldığı sıradan nesneleri, bir inanç sembolü olarak gördüğü İncil ve yazma eser ile bir araya getirerek, toplumsal yapılara ve bireysel inançlara karşı bir protesto biçimine dönüştürmekteydi. Bu mantığın ardında yatan derin bir cehalet ve toplumsal sorumluluk hissinin eksikliği, toplumun bir parçası olarak hepimizi düşündürmelidir.
Ayasofya’nın “Dünya Miras Alanı” olarak tanımlanması, bu gibi olayların kamu tarafından daha dikkatli bir şekilde izlenmesini gerektiriyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın şüpheliye karşı suç duyurusunda bulunmasının yanı sıra, bu tür eylemlerin önlenmesi adına daha net ve etkili önlemler alınması zaruridir. Şüpheli Mesut G.’nin yakalama süreci ve ardından hakkında hazırlanan iddianamede belirtildiği üzere, yakarak kamu malına zarar verme ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet suçlarından 4 yıldan 13 yıla kadar hapis cezası talep edilmesi, toplumun değerlerine sahip çıkmanın ve bu tür şiddet eylemlerine karşı net bir duruş sergilemenin önemini gözler önüne seriyor.
Ayasofya-i Kebir Camii’nin bir kültürel varlık olarak korunması, sadece tarihsel bir sorumluluk değil, aynı zamanda gelecek nesillere bırakılacak bir mirasın da göstergesidir. Mesut G.’nin eylemi, sadece bireysel bir eylem değil, toplumsal değerlere yönelik bir saldırı olarak değerlendirilmeli ve bu tür olayların önüne geçilmesi için toplumsal farkındalık artırılmalıdır. Kültürel mirasın korunması adına bireylerin bilinçlendirilmesi, bu tür fanatik yaklaşımlar karşısında alınacak en etkin önlemdir. Böylelikle, hem geçmişimize hem de geleceğimize sahip çıkmış olacağız.






















Yorum Yap