Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin şoklara karşı dayanıklılığının arttığını vurguladı. “Bu sene bu program, marttan bu yana envai çeşit şokla test edildi” diyen Şimşek, “Hem iç hem dış şoklara rağmen program raydan çıkmadı. Belki bazı konularda arzuladığımız hızda ve öngördüğümüz çerçevede gitmiyor olabiliriz. Ama biz mükemmeliyet yerine ilerlemeyi tercih ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Nurdoğan A. ERGÜN – Hamide HANGÜL
DÜNYA Gazetesi tarafından İstanbul Finans Merkezi Ziraat Bankası Oditoryumunda düzenlenen Küresel Ekonomi – Türkiye Ekonomisinin Görünümü başlıklı zirve, ekonomi yönetimi, finans ve reel sektörden çok sayıda temsilciyi bir araya getirdi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in katılımcılara özel olarak bir sunum yaptığı zirvenin açılış konuşması DÜNYA Gazetesi Yazarı Prof. Dr. Çisil Sohodol tarafından gerçekleştirildi.
Bakan Şimşek, uygulanmakta olan dezenflasyon programında kaydedilen aşamadan küresel görünümün Türkiye’ye açtığı fırsatlar ve getirdiği risklere kadar geniş bir yelpazede değerlendirmelerini katılımcılarla paylaştı. Ekonomide yürüttükleri makroekonomik ve istikrar programının evrelerinden bahseden Şimşek, birinci evrenin Eylül 2023’te başladığını, ilk yılda amaçlarının makro risklerin yönetimi olduğunu söyledi. Şoklara karşı Türkiye’nin dayanıklılığını artırdıklarını değinen Bakan Şimşek, “Bu sene bu program, marttan bu yana envai çeşit şokla test edildi. Hem iç hem dış şoklara rağmen program raydan çıkmadı. Belki bazı konularda arzuladığımız hızda ve öngördüğümüz çerçevede gitmiyor olabiliriz. Ama biz mükemmeliyet yerine ilerlemeyi tercih ediyoruz” dedi.
“Beklentiler analize dayalı şekillenmiyor”
Bakan Şimşek, programın karşı karşıya kaldığı testleri şöyle anlattı: “Küresel ticaret savaşları öngörümüz bu boyutlarda yoktu. İçeride yaşanan birtakım gelişmeleri bizim öngörmemiz mümkün değil. Bölgemizde bir savaş öngörümüz yoktu. Bütün bunlara rağmen dezenflasyon devam etti ve devam edecek. Son 1-2 aydaki rakamlar hiçbir şekilde algıyı da gerçekliği de değiştiremez. Çünkü şartlar dezenflasyon için hâlâ elverişli ve devam ediyor. Gelecek sene kuraklık devam etmezse baz etkisi olacak. Yani gelecek sene bu aylarda gıda enflasyonunun etkisiyle manşet enflasyon çok daha hızlı bir şekilde düşecek. Maalesef enflasyon beklentileri bizde bu gibi bir analize dayalı bir şekilde şekillenmiyor. Enflasyon beklentileri son 2-3 ayda ne olduysa onun bir şekilde yansıması şeklinde tezahür ediyor. Onun için enflasyon beklentilerindeki geçici kötüleşmenin, gelecek sene bu zamanlarda çok farklı bir noktada olma ihtimali yüksek.”

“Bütüne bakınca ciddi bir iyileşme var”
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, hizmet enflasyonundaki yüksekliğin de aynı şekilde sürmediğini belirterek, kiralardaki ve eğitim ücretlerindeki yüksek artışların gerilemeye başladığını, hizmet enflasyonunun da programa olumlu tepki verdiğini anlattı. Tartışmaların genelde mutlak rakamlar üzerinden yapıldığını dile getiren Şimşek, “Mutlak rakamlar her zaman çok anlamlı değil. Önemli olan onu standart karşılaştırılabilir bir ölçüte bağlamak. O nedenle oran olarak baktığınızda bütün göstergelerde ciddi bir iyileşme var” dedi.
Enflasyonda yüzde 65’ten yüzde 33’e gelindi
Bakan Şimşek, programda üçüncü evrenin gelecek yıl başlayacağını belirterek, şunları söyledi: “Üçüncü evre bugüne kadarki kazanımları pekiştirecek yapısal dönüşümü içeriyor. Enflasyonun tek haneye doğru evirildiği, bütçe açığının kalıcı bir şekilde yüzde 3 ve altına doğru çekildiği, cari açığın yüzde 1 ve altında tutulduğu ve yapısal reformların çok daha güçlü bir şekilde sonuç verdiği bir evre olacak. Dolayısıyla bu program sonuç veriyor. 2022 sonunda enflasyon yüzde 65 civarıydı. 2023’te de yüzde 65 civarıydı. Geçen sene yüzde 44’e düştü. Bu bir ilerlemedir. Bu sene yüzde 33’e düşmüş durumda. Bu bir ilerlemedir. Bu sene yıl sonu enflasyonunda yüzde 25-29 bandını yakalamamız zor görünüyor.”
Bakan Şimşek’in sunumunda öne çıkan mesajlar şöyle oldu:
* Uluslararası standartlarda en geniş tanımı dahi alsanız Türkiye rezerv yeterliliğini sağladı. IMF tanımına göre 2003-2023 döneminde rezerv yeterliliği 0,9 iken şu anda 1,15’lere çıkmış durumda. 1 ve üstü zaten yeter sayılıyor. Dolayısıyla önemli olan burada 1 ile 1,5’in arasında bir rakamda olabilmek. Türkiye bunu sağlamış durumda.
* Risk primindeki düşüşle birlikte Hazine’nin 10 yıllık tahvil faizi 2023 ortalarındaki yüzde 10’lu seviyelerden bugün yüzde 6,6’ya geriledi.
Bu program sonuç verdi, not arttı
* Kredi notumuz arttı. Bu program sonuç vermeseydi derecelendirme kuruluşları kredi notumuzu son 2 yılda 2-3 kademe artırır mıydı? Program sonuç verdiği için bunu yapıyorlar. Benzer şekilde şirketlerimizin değerlemesi de önümüzdeki dönemde daha düşük Türkiye riskini yansıtmaya başlayacak. Büyüme toparlanacak.
* İstihdam artmaya devam ediyor.
* Türkiye, AB ile kişi başı milli gelirde farkı azaltmayı sürdürüyor.
* Küresel doğrudan yatırımlarda bir kıpırdama başladı. Bu tipiktir. Programın erken evresinde daha kısa vadeli kaynak gelir. Ama programın sonraki aşamalarında daha kalıcı, borç yaratmayan kaynak gelir. Bu klasiktir. Türkiye küresel doğrudan yatırımlarda da önümüzdeki 1-2 yıl içerisinde çok hızlı bir şekilde yol katedecek.
“Dezenflasyon orta vadede de devam edecek”
* Dezenflasyon orta vadede de devam edecek. Çünkü para politikası, maliye politikası destekleyici, sıkı… Gelirler politikası destekleyici. Bir de önümüzdeki yıl için şunun altını çok net çizeyim. Enflasyon beklentilerini etkileyen yeniden değerleme oranını, bütçe imkanları çerçevesinde, hedef enflasyon paralelinde belirlemeye çalışacağız. Yine maktu birtakım vergi artışlarını da bütçe imkanları çerçevesinde, hedef enflasyonun altında belirlemeye çalışacağız. Böylece Merkez Bankası’nın çabasına ilave destek vereceğiz. Negatif çıktı açığı yani uzun vadeli büyüme trendimize oranla büyümenin daha düşük düzeyde seyretmesi orta vadede devam edecek. Böylece negatif çıktı açığı üzerinden de dezenflasyon devam edecek.
* En önemli konulardan bir tanesi, ‘bu iş para politikasıyla olmaz’ eleştirileri… Öyle olacağını kim iddia ediyor ki? Yani bugüne kadar biz böyle bir iddiada bulunduk mu? Bakın, arz yönlü tedbirler bu yüzden devrede.
“Düşük borçluluk oranı fırsatlar sunuyor”
* Türkiye’de borçluluk oranının düşük olması yapısal dönüşümün ve yapısal reformların hayata geçirilmesinde büyük katkı sunacak. Verimliliği artıracak altyapıya yatırımlarının yapılmasına imkan sağlıyor. Örneğin üretim üstlerinin, organize sanayi bölgelerinin limanlara demir yoluyla bağlanması şu anda en büyük önceliğimiz. Kaynak olmazsa, çok borçluysanız bunu yapabilir misiniz?
* Bütçe açığı düşmeye devam edecek. Harcama disiplini sürecek, kayıt dışı ekonomi ile mücadele üzerinden gelirler artmaya devam edecek. Bazı mali kuralları daha etkin bir şekilde uygulamak için adım atacağız.
“Bankalar, reel sektörün peşinden koşacaklar”
* Derdimiz hiç kimseye ceza vermek değil, mümkün olduğunca vergiye gönüllü uyumu artırmak. Bakın beyanname sayısında ciddi artış var. Yine ödenen vergide son 2 yıldır yüzde 100’lerin üzerinde artış var.
* 2026 yılında çok cüzi de olsa faiz dışı fazla vereceğiz. İç borç çevirme oranlarımızı yüzde 100’ün altına çekeceğiz. Yani Hazine borçlanmayı azaltacak, bankalar da bu defa reel sektörün peşinden koşacaklar. Niye? Çünkü biz artık 100 lira borç ödeyip 100 lira borç almayacağız. Bu da özel sektöre alan açmak demek. Özel sektörü dışlama yerine özel sektörü merkeze alan bir maliye politikası uyguluyoruz.
* Günlük reeskont kredi limitini 15 kat artırmışız, bakın 15 kat. İhracat sektörünün temsilcileri Ankara’da ziyarete geldiklerinde, ‘Maliyeti önemli değil, yeter ki kredi olsun’ diyorlardı. Şimdi onun da faizini yüzde 24,9’la sınırlıyoruz. Tabii ufak tefek ilave masraflar olabilir ama ortalama maliyet yüzde 26 civarı.
* Eximbank’ın sermayesini 14 milyar liradan 88 milyar liraya çıkartmışız. Demek ki biz ihracatı gerçekten desteklemişiz. Bu sene yüzde 80’den fazlası KOBİ’lere gitmek üzere Eximbank 53 milyar dolar uygun koşullarda ihracat finansmanı sağlayacak. Reeskont kredileri miktarına bir bakın. 139 milyar liraydı 2022 yılında. Bu senenin ilk 9 ayında 713 milyar liraya çıktı. Dolayısıyla biz ihracatı olabildiğince, güçlü bir şekilde destekliyoruz. KOBİ’lerimizi destekliyoruz.
* Çiftçimizin faiz sübvansiyonu yüzde 70 düzeyinde. Yani finansman kullanan 1 milyon 94 bin çiftçimizin kullandığı 738 milyar liralık kredinin faizinin ortalama yüzde 70’ini devlet ödüyor. Esnafımızın yine kullandığı kredilerin faizinin ortalama yüzde 50’sini devlet ödüyor. Dolayısıyla esnafımızı, çiftçimizi, ihracatçımızı dolayısıyla sanayicimizi destekliyoruz.
“Daha kat edebileceğimiz yolumuz var”
* Dünya tabii ki önemli belirsizliklerle karşı karşıya ama bizim için fırsatlar içeriyor. Biz fırsat penceresinden bakıyoruz.
* Türkiye’de makroekonomik istikrarın sağlanmasında önemli mesafe kat ettik ama daha kat edeceğimiz yolumuz var. Özellikle enflasyonu tek haneye indirme noktasında daha gideceğimiz yol var. Bütün koşullar dezenflasyonu destekleyici. Geçici birtakım faktörler üzerinden yapılan değerlendirmelerin önümüzdeki sene tabii ki gerçekçi olup olmadığı ortaya çıkacak.
* Reel sektörümüzün karşı karşıya olduğu bazı sıkıntıların bir kısmı küresel tektonik hareketlerden kaynaklanıyor. Rakiplerimiz yerinde saymıyor. Çin’de ölçek çok büyük. Çin artık düşük ücretler üzerinden değil teknoloji üzerinden rekabet ediyor. Bilgi ve teknoloji üzerinden yarışa girmiş durumda. Bunları görmemiz lazım. Ama bunları görüp hep birlikte çözüm üreteceğiz.
“Resime bakılınca ne kötü ne de ideal”
Bakan Şimşek, Türkiye’nin en büyük 500 sanayi firmasının (İSO 500) öz kaynaklarında ciddi artış yaşandığını kaydederek, bu konuya ilişkin verileri paylaştı. “İlk 500 şirketin öz kaynaklarının toplam aktiflere oranı yüzde 52.1’e çıkmış. 2013-2023 arasında bu oran yüzde 37.9 idi. ‘Neden bu artış var?’ Çünkü biz devlet olarak enflasyon muhasebesini uyguladık ve muazzam bir gelirden vazgeçtik. Bunu da bankalara uygulamadık, reel sektöre uyguladık. Faaliyet giderlerinde artış var, doğru. Ama bu artışın hemen hemen tamamı ücret ve maaş artışları kaynaklı. Bu şirketler çok büyük, kendi başının çaresine bakıyor. ‘Siz ikinci 500’e bakmadınız mı?’ diyeceksiniz. Ona da baktık” diyen Şimşek, şu ifadeleri kullandı: “Burada bakın yine öz kaynakların toplam aktiflere oranı (10 yıl ortalaması olan) yüzde 40’tan yüzde 55’e çıkmış. Enflasyon muhasebesi üzerinden aslında ciddi bir şekilde reel sektörün bilançosu güçlenmiş. Tabii reel sektör buna bakmıyor. Bakın faaliyet giderlerinin net satışlarına oranında artış var. Finansman giderlerinde cüzi bir artış var. Resim ne bazılarının iddia ettiği kadar kötü ne de bizim arzuladığımız kadar ideal.”
“Sektörel zorlukları birlikte aşacağız”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bazı sektörlerdeki sıkıntıların farkında olduklarını belirterek, “Onlara karşı asla duyarsız değiliz. O sektörel zorlukları birlikte aşacağız. Biz yardımcı oluyoruz, daha çok olacağız. Birlikte o zorlukları aşacağız, yeni ufuklara doğru da yol alacağız” dedi. Küresel finansal koşulların Türkiye ve benzeri ekonomileri daha destekleyici bir noktada olduğunu dile getiren Şimşek, uzun vadede hem fırsatların hem de yapısal zorlukların bulunduğunu anlattı. Şimşek, dünya ekonomilerinin yüksek borçluluk ve yaşlılık kriziyle karşı karşıya kaldığını, burada Türkiye’nin istisna olduğunu kaydederek, jeopolitik gerilimler, sıcak çatışmalar ve iklim değişikliği gibi olumsuzlukların küresel ekonomide yol açtığı olumsuzluklardan bahsetti. Bu yıl küresel ticarette korkulanın olmadığını, geçen yıla benzer gelişmelerin yaşandığını anlatan Şimşek, Türkiye’nin ihracat pazarlarında sınırlı da olsa bir toparlanmanın söz konusu olduğunu bildirdi. Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, sanayi alanında şirketlere verilen desteklerden bahsederek, yeşil dönüşümün devam ettiğini, kendilerinin de sundukları desteklerle dijital dönüşümün bütün altyapısını hazırladıklarını anlattı.
“Reel ekonomi için en kötüsü geride kaldı”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, büyümenin toparlanmaya başlayacağını belirterek, “Reel ekonomi açısından en kötüsü geride kaldı. Finansmanda koşullar önümüzdeki aylarda daha da iyileşecek. Çünkü enflasyon düşecek. Önümüzdeki yıl (kredi kısıtlamaları konusunda) makro ihtiyati tedbirleri gevşetme noktasında elimiz daha da güçlenecek” ifadelerini kullandı. Şimşek, şunları kaydetti: “Reel sektör tabii ki belli alanlarda zorlanıyor. Hiçbir tedavi yan etkisiz olmaz. Yani böyle bir beklenti varsa çok gerçekçi bir beklenti değil. Mesela ticari kredilere bakıyoruz. Ticari kredilerde tahsili geçmiş alacak oranı şu anda yüzde 1,8. ‘Peki 2012-2025 ortalaması ne?’ Yüzde 3. Yani uzun vadeli ortalamaların altında. Tutar bazında karşılıksız çeklerin oranı yüzde 2,8. ‘Peki uzun vadeli ortalama ne?’ Yüzde 2,5. Yani uzun vadeli ortalamanın bir tık üzerinde. Konkordato talep eden firmaların Türkiye’deki şirket ciroları içerisindeki payı yüzde 1 değil. İhracattaki payı yüzde 1 değil, istihdamdaki payı yüzde 1 değil. Kredilerdeki payı yüzde 1’in bir miktar üzerinde.”
“Dolardaki zayıflama lehimize”
Dolardaki zayıflamanın Türkiye’nin lehine olduğunu vurgulayan Bakan Şimşek, “Küresel finansal koşullar daha destekleyici. Korumacılığa karşı dirençli bir yapımız var. Hizmet ihracatında güçlü bir avantaja sahibiz. Borçluluğumuz düşük, demografik avantajımız duruyor ve biz bununla dönüşümü başaracağız” diye konuştu. Şimşek, şu anda yürüttükleri programın ana hedefinin “sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılımı” olduğunun altını çizerek, buraya giden yolda bazı ana önceliklerin bulunduğunu, bunların “fiyat istikrarı, mali disiplin ve sürdürülebilir dış denge” olduğunu söyledi.
“Dezenflasyon başladı ve devam ediyor”
Program öncesi enflasyonun kontrol altına alınması ve ödemeler dengesi risklerinin yönetilmesi gibi acil konuların gündemde olduğunu anımsatan Bakan Şimşek, “Çünkü program öncesinde cari açığın milli gelire oranı yüzde 5,3 civarlarındaydı, rezerv yetersizliği endişesi vardı. Koşullu yükümlülükler vardı. Dolayısıyla ilk yılımız aslında özü itibarıyla bu risklerin kontrol altına alınması, yönetilmesi süreciydi. Şimdi ikinci evredeyiz. Burada amacımız makro dengesizliklerin azaltılması. Dezenflasyon başladı ve devam ediyor. Mali disiplini yeniden tesis ediyoruz. Sürdürülebilir cari dengedeyiz. KKM’den çıkışı büyük oranda başardık” dedi.
“Makro tedbirler gevşetilebilir”
Dezenflasyon için kredilere büyüme sınırlamaları getirdiklerini ifade eden Şimşek, sözlerini şöyle tamamladı: “Önümüzdeki yıl bu makro ihtiyati tedbirleri gevşetme noktasında elimiz daha da güçlenecek. Kötümser olmak için hiçbir şey yok. Giderek daha da güçleneceğimiz, giderek daha hızlı koşacağımız bir döneme gireceğimize inanıyoruz. Bunun şartları oluşmuş durumda. Küresel konjonktür destekleyici. İçeride de biz bu programı kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz. Eğer kafanızda bu programa ilişkin zerre soru işareti varsa o sizin takdirinizdir. Ama bizim kafamızda yok. 2026 yılında dezenflasyonun güçlü bir şekilde devam etmesini istiyoruz.”






















Yorum Yap