Teknolokiyi sanayi ile birleştirmezsek, rekabet gücümüzü kaybetme riskiyle karşı karşıyayız! Gelin, geleceğimizi birlikte şekillendirelim!
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, Türk ekonomisinin geleceği hakkında oldukça çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ardıç’ın ifadesine göre, “Acilen üretim ekonomisine geri dönmeliyiz” ifadesi, ülkemizin ekonomik büyümesinin ve gelişiminin temelini oluşturan üretim, sanayi ve ihracat gibi unsurların önemine işaret ediyor. Ülkemizde içinden geçmekte olduğumuz ekonomik belirsizliklerin ortasında, iş dünyasının dinamiklerini koruma ve güçlendirme gerekliliği, Ardıç’ın konuşmasında vurgulanan ana temalardan biri oldu. Bu bağlamda, dayanıklı ve etkili bir ekonomik yapı oluşturmanın gerekliliği vurgulanıyor.
Antalya’da gerçekleştirilen ASO Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı, güncel ekonomik verilerin değerlendirildiği önemli bir platform oldu. Toplantıda, ekim ayı enflasyon verileri konuşulurken, Türkiye’nin ihracatçı firmalarına sunulan döviz dönüşüm desteğinin uzatılması gibi olumlu gelişmeler de gündeme geldi. Ardıç, ABD’nin artan gümrük tarifelerinin sadece ticaret dinamiklerini değil, aynı zamanda global siyaseti de etkilediğini belirtti. Bu durum, dünya genelinde yeni dönüşümlere yol açmakla kalmadı; aynı zamanda ülkeler arasındaki ekonomik rekabeti de derinleştirdi.
Ekonomide Belirsizlik ve Güven Sorunları
Dünyanın içinde bulunduğu belirsizlik ortamı, modern ekonomilerde öngörülemezlik halini de beraberinde getiriyor. Seyit Ardıç, IMF’nin performansına göre, küresel ekonomik verilerin tarihin en yüksek seviyelerine ulaştığını ifade etti. Ancak, bunun yanında güvenin sarsılması ve ekonomik aktivitedeki bazı olumsuz gelişmeler dikkat çekiyor. Ardıç, “Büyüme devam ediyor, fakat güven eriyor” diyerek, rekabetin artmasına rağmen sanayicilerin güven seviyelerinin düşük olduğunu ifade etti. Bu durum, üretim süreçlerinin ve ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği açısından büyük bir tehdit oluşturuyor.
Teknolojik dönüşümün, özellikle dijitalleşme ve yapay zeka ile desteklenmesi, sanayi sektöründe çok önemli bir yer tutuyor. Ardıç, bu noktada iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik odaklı politikaların Türkiye’nin ekonomik esnekliğini artırmada önemli rol oynadığını belirtti. Ancak, küresel tedarik zincirlerindeki kırılmaların, yapay zeka ve dijitalleşmenin dönüşüm etkilerinin yanı sıra, büyük güçlerin rekabetinin de ülkelerin çözüm bulma kabiliyetlerini zorlaştırdığını ifade etti.
Çin’in Üretim Gücü ve Rekabet
Toplantıda, Ardıç’ın dikkat çektiği bir diğer önemli konu ise Çin’in üretim gücüydü. Çin’in artan otomasyon ve akıllı teknolojilerle birlikte zamanla tüm dünyada zirveye çıkarak, uluslararası ekonomik dengeyi değiştirme potansiyeli taşıdığını belirtti. Eğer bu tempoda devam edilirse, 2030 yılında milli gelir açısından Amerika’yı geçme ihtimalleri bulunmaktadır. Bu değişim, rekabetin sadece tarifelerle değil, aynı zamanda yeni teknolojiler, dijitalleşme, sürdürülebilirlik standartları ve tedarik zinciri destekleri üzerinden şekilleneceğini gösteriyor.
Türkiye’nin mevcut enflasyon değerleri de ekonominin gidişatını etkileyen önemli bir bila olarak karşımıza çıkıyor. Ekim ayı enflasyonu yüzde 2,55 olarak belirlendi ve yılsonu enflasyonunun beklenenden yüksek çıkma olasılığının arttığını belirten Ardıç, Merkez Bankası’nın politika faizindeki düşüşlerin enflasyon üzerindeki etkilerine dikkat çekti. “Enflasyon kontrol altına alınmadığı sürece üretim maliyetleri artmaya devam edecek, bu da yatırımların ertelenmesine ve krediye erişimin zorlaşmasına yol açacaktır” diye vurguladı.
Üretimde Kalıcılık ve Finansal İstikrar
Son 19 açıklanan İmalat PMI verilerinin 50 eşik değerinde kalmasının, üretim açısından bir iyimserlik oluşturduğunu ancak gıda sektörleri hariç tüm alt sektörlerde olumsuz bir gidişatın kalıcı hale geldiğini belirtti. Özellikle, sanayi üretimindeki düşüşler, ülkede istikrarsız bir ekonomik ortam yaratıyor. Kapasite kullanım oranlarının da son beş yılın en düşük seviyelerine gerilediği göz önünde tutulduğunda, sanayicilerin yaşadığı zorluklar daha net bir şekilde ortaya çıkıyor.
Seyit Ardıç, üretimin teşvik edilmediği bir ortamda, ithalatın daha cazip hale geleceğine ve bunun sürdürülebilir bir model oluşturmayacağına dikkat çekti. Ekonomik yapının sağlamlaştırılması için yalnızca mevcut politikaların değil, kalıcı reformların da gerektiğine vurgu yaptı.
İnovasyon ve Eğitim Üzerine Vurgu
Ardıç’ın konuşmasında en önemli vurgulardan biri de Türkiye’nin inovasyona açık bir ekonomik kültür oluşturmanın gerekliliği oldu. Bugün dünyada rekabetin sadece finansal değil, teknoloji ve Ar-Ge yatırımları üzerinden de belirlenmekte olduğu belirtilirken, bu durumun önemine dikkat çekildi. Eğitimde ve insan kaynağında sağlanacak iyileştirmelerin, Türkiye’nin uluslararası ekonomik arenada daha üst sıralara çıkabilmesi için hayati öneme sahip olduğu ifade edildi.
Sonuç olarak, Türkiye’nin ekonomik yapısının sürekliliği ve rekabet gücünün artırılması için Ar-Ge yatırımlarının arttırılması, teknolojinin sanayiye entegrasyonu ve eğitim sisteminin güçlendirilmesi büyük bir önem taşımaktadır. Ardıç’ın belirttiği gibi, “verimliliği artırmak için, harcamalarımızın yanında nasıl harcadığımız da büyük önem taşıyor”. Bu süreçlerle birlikte Türkiye’nin, dünya ekonomisinde hak ettiği yeri alması mümkün olacaktır.
Yorum Yap