Japonya Merkez Bankası, piyasaları şaşırtarak faiz oranlarını sabit tuttu! Ekonomide beklenmedik gelişmeler kapıda.

Japonya Merkez Bankası (BoJ), ekonomideki karmaşık ve hassas dengeleri gözeterek, Başbakanlık koltuğuna Sanae Takaichi’nin geçmesinin ardından yapılan ilk toplantısında politika faizini %0,5 seviyesinde sabit tutma kararı aldı. Bu karar, piyasa beklentileri ve ekonomi otoritelerinin tahminleriyle uyumlu olsa da, ülkenin dört yıldan uzun süredir hedeflenen %2 enflasyon oranının üzerinde seyreden seviyelere rağmen, BoJ’un temkinli yaklaşımını ortaya koyuyor. Bu hareket, Japonya’nın ekonomik büyümesini desteklemek için merkez bankasının sürdürülebilir bir denge arayışında olduğunu gösterirken, aynı zamanda küresel ekonomik ve politik baskıların da etkili olduğunu işaret ediyor.
Japonya ekonomisinin temel dinamikleri, özellikle para politikası ve döviz kurları üzerinden şekilleniyor. Bu bağlamda, ABD-Japonya ilişkilerinin ve yenin dolar karşısındaki hareketlerinin ekonomi üzerindeki etkisi kritik önem taşıyor. Özellikle ABD Hazine Bakanı Scott Bessent’in Tokyo ziyareti ve ardından Washington’dan yapılan sert açıklamalar, Japonya’nın zayıf yene dair politikalarının uluslararası alanda tartışma konusu olduğunu gösteriyor. Bessent’in uyarılarında, düşük faiz politikasının ulusal para birimini zayıflatarak ticaret dengesizliklerine yol açabileceği ve bu durumun ikili ekonomik ilişkilerde gerilimlere neden olduğu net bir şekilde ifade edildi.
Başbakan Takaichi’nin ekonomi politikaları ise belirgin bir çelişki içeriyor. Seçildiği andan itibaren devam ettirdiği ‘Abenomics’ yaklaşımı, gevşek para politikası, genişleyici maliye politikaları ve yapısal reformlar odaklı üç ayaktan oluşuyor. Bu politikanın temel hedefi, Japon ekonomisini büyüme yoluna sokmak ve uzun süredir süregelen deflasyon ortamından çıkarmak. Ancak, aynı zamanda düşük faiz ortamı yenin daha da zayıflamasına yol açarken, bu durum ABD gibi ticari partnerlerin tepkisini çekiyor. ABD tarafı, daha güçlü bir yen talep ederek, Japonya’nın ticaret dengesizliklerini azaltmasını istiyor. Bu talepler ile Takaichi’nin politikaları arasında ciddi bir uyumsuzluk bulunuyor.
Piyasalarda ise Takaichi trade diye adlandırılan yeni bir eğilim ortaya çıktı. Bu durum, yen-dolar kurunun 150 seviyesini aşması ve Nikkei 225 endeksinin rekor seviyelere ulaşmasıyla kendini gösteriyor. Bu dalgalanmalar, yerel ve uluslararası yatırımcıların yeni dönemde Japon ekonomi politikasının yen ve borsa üzerinde yaratacağı etkiler konusunda yüksek bir beklenti içinde olduklarını gösteriyor. Diğer yandan, Maliye Bakanı Katayama’nın yenin reel değerinin 120-130 aralığında olması gerektiği yönündeki açıklamaları, mevcut piyasa koşulları ile resmi hedefler arasındaki farkı ortaya koyuyor ve birleşik ekonomi politikalarıyla uyumu sorgulatıyor.
İhracat tarafında ise sıkıntılar devam ediyor. Japonya’nın Eylül ayındaki ihracat rakamlarında görülen toparlanma, dört aydır süregelen düşüşün ardından umut verici bir gelişme olsa da, özellikle ABD’ye yapılan ihracatın zayıflığı dış talepteki kırılganlıklarını gözler önüne seriyor. Bu durum, BoJ’un faiz politikalarında temkinli davranmasında etkili olurken, ekonominin dışa bağımlılığını da vurguluyor. Faizlerin değiştirilmemesi kararı, çoğunlukla ekonomistlerden destek görse de, bazı kurul üyelerinin karşı oyları, ekonomi yönetiminde fikir ayrılıklarının devam ettiğini gösteriyor.
Öte yandan, ABD Merkez Bankası FED’in bu yıl içerisinde üst üste yaptığı faiz indirimleri, küresel likidite koşullarını değiştirirken, Japonya için hem fırsat hem de risk yaratıyor. FED Başkanı Jerome Powell’ın Aralık ayı için faiz indiriminin kesinleşmediği açıklaması, BoJ üzerinde bir belirsizlik yaratıyor. BoJ Başkanı Kazuo Ueda’nın yeni politikalarda temkinli davranma sinyalleri vermesi, Japon ekonomisinin geleceğine dair piyasalarda karışık beklentilerin oluşmasına neden oluyor.
Sonuç olarak, yeni Başbakan Sanae Takaichi liderliğinde Japonya, ‘Abenomics 2.0’ olarak anılabilecek yeni ekonomik bir döneme girmiş durumda. Bu süreçte hem iç politikaların hem de uluslararası ilişkilerin baskıları altında, BoJ’un faiz politikalarını nasıl şekillendireceği büyük önem taşıyor. İç talebi destekleyici ve büyümeyi teşvik edici adımlarla, ABD ve diğer küresel aktörlerin güçlü yen talebini dengeleme çabaları arasında hassas bir bağ kurulmaya çalışılıyor. Bu durum, BoJ’un Aralık ayında yapılacak politika toplantısının yakından izlenmesini zorunlu kılıyor. Piyasalardaki hareketlilik ve diplomatik temasların seyri, Japon ekonomisinin önümüzdeki dönem performansını belirleyecek temel faktörler olacak.
Eğer siz de Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay gibi önde gelen ekonomistlerin hazırladığı derinlemesine analiz ve raporlara erişmek, Japonya başta olmak üzere bölgesel ekonomik gelişmeleri yakından takip etmek isterseniz, özel rapor aboneliklerimizle bu ayrıcalıklara ulaşabilirsiniz. Kurumsal müşterilere yönelik olan bu abonelikler, detaylı ve güncel içerikler sunarak iş ve yatırım kararlarınızda üstünlük sağlamanıza yardımcı olacaktır. Daha fazla bilgi ve abonelik koşulları için lütfen bizimle [email protected] üzerinden iletişime geçiniz.






















Yorum Yap