Türkiye’nin hava gücünü değerlendiren bu analiz, KAAN ve Eurofighter uçaklarının potansiyelini İsrail basınından derinlemesine inceliyor.
Türkiye, yerli ve milli savunma sanayi projeleri ile uluslararası alanda dikkat çeken bir konuma ulaşmış durumda. Ülke, kendi geliştirdiği Milli Muharip Uçak (MMU) KAAN ile birlikte çok sayıda savaş uçağı ithal etme sürecine girdi. Bu süreçteki en önemli adımlarından biri de Eurofighter Typhoon savaş uçaklarının satın alınmasıdır. Türkiye’nin bu hamleleri, hem bölgesel hava güvenliği açısından büyük önem taşıyor hem de global savunma endüstrisinde kendine yer edinmeyi sağlıyor. “TÜRKİYE GÖKYÜZÜNÜN OYUN KURUCUSU” ifadeleriyle tanımlanan bu süreç, Türkiye’nin askeri havacılık alanındaki stratejik hamlelerini bir bütün olarak değerlendirmemize olanak tanıyor.
İsrail basını, Türkiye’nin son dönemdeki savunma sanayi hamlelerini yakından takip ederek önemli bir analiz yayımladı. Bu analizde, Türkiye’nin hava üstünlüğünü yeniden tesis etme çabalarının yanı sıra geliştirdiği savaş uçaklarının teknik özelliklerine de vurgu yapılıyor. Israel Hayom’da yayınlanan haberde, Türkiye’nin hava gücünü artırmak için yaptığı yatırımların ciddiyeti üzerinde durulmakta. Savunma uzmanı Aharon Lapidot’un ifadelerinde, Türkiye’nin F-16’larını modernize etmesi ile birlikte KAAN’ın görünmezlik kabiliyeti ve Eurofighter Typhoon’un yetenekleri birleştirildiğinde, bölgedeki hava gücünün yeniden şekilleneceği belirtiliyor.
“ANKARA EK GÖRÜŞMELER YÜRÜTÜYOR” ifadesi de bu bağlamda oldukça önemli. Türkiye’nin, Eurofighter Typhoon alımına dair anlaşmanın ardından Katar ve Umman ile ek görüşmeler yaptığı bilgisi, Türkiye’nin stratejik planlamalarının sadece bir alım süreci ile sınırlı olmadığını gösteriyor. Bu noktada, müzakerelerin derinliği ve hızlandırılmasına dair bilgiler, Ankara’nın bölgesel stratejilerini güçlendirme çabalarını da gözler önüne seriyor. Eurofighter Typhoon’un teknik olarak Türkiye’nin NATO altyapısıyla bütünleşmesi, onun hem ulusal savunma yeteneklerini artıracak hem de müttefik ülkelerle işbirliğini güçlendirecek.
Lapidot, Türkiye’nin bu tür savunma sistemleri ile Suriye, Doğu Akdeniz ve Karadeniz üzerindeki kontrolünü artıracağını belirtti. Aynı zamanda, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) tarafından üretilen Hürjet ve KAAN gibi projelerin, Türkiye’nin hava kuvvetleri için yalnızca birer araç değil, savunma san adına sağlanan birer temel unsur olduğunu vurguladı. “F-16 MODERNİZASYONU HÜRJET VE KAAN’A ZEMİN HAZIRLADI” ifadesi, geçmişten günümüze uzanan savunma sanayii geçmişimizin, mevcut projelerle ne denli iç içe geçmiş olduğunu anlatıyor.
Analizde ayrıca, Türkiye’nin güçlenmesinin bölgedeki güç dengeleri açısından nasıl bir değişiklik yaratacağına dair değerlendirmelere de yer verildi. İleri görüşlü ifadelerle “GÖKYÜZÜ YENİDEN TÜRKLERİN ELİNDE” denilmesi, Türkiye’nin savunma sanayisinin yalnızca milli bir gurur kaynağı değil, uluslararası alanda bir aktör olarak da tanınmasını sağladığını ortaya koyuyor. Lapidot’un yorumu ile birlikte, Türkiye artık ikinci sınıf uçaklarla değil, birinci sınıf stratejilerle hareket etmekte. Böylece, ülkemiz yalnızca bölgesel güç olarak değil, küresel hava sahasında da söz sahibi bir aktör haline gelecektir.
Sonuç olarak, Türkiye’nin yürüttüğü bu büyük savunma hamlesi, sadece mevcut askeri kapasitenin artırılması ile kalmayıp, aynı zamanda uluslararası güvenlik ve işbirliği dinamiklerini de derinden etkileyecektir. Türkiye’nin 9 milyar avroluk Eurofighter Typhoon anlaşması, mevcut F-16 modernizasyonu ve KAAN gibi projelerle birleştiğinde, askeri havacılıkta tarihi bir çağ açmıştır. Gelişen bu süreç, dünyadaki savunma sanayii dengelerini yeniden şekillendireceği gibi, Türkiye’nin stratejik hamlelerinin de ne denli önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir.
Yorum Yap