Onur Öğretmen, yeni görevine başlamadan hayatını kaybetti. Onun anısı ve hikayesi, eğitim camiasında derin izler bırakacak.
Olay, sabah saat 10.00 sıralarında Antalya’nın Kepez ilçesindeki Kuzeyyaka Mahallesi’nde yer alan üç katlı bir apartmanın ikinci katında gerçekleşti. Onur Doker, 10 gün önce Kayseri’den Antalya’ya gelerek yeni bir hayata başlamak için buradaki evine yerleşmişti. Ancak, annesi Fatma Bektaş, bir süre boyunca oğlundan haber alamayınca endişelendi. Onur’un kendisi için neden ulaşamadığına dair bir belirsizlik içinde kalan Fatma Hanım, Antalya’ya doğru yola çıktı. Sabah saatlerinde eve ulaştığında, kapının kilitli olduğunu görmesi üzerine, 112 Acil Çağrı Merkezi’ni arayarak yardım istemek zorunda kaldı.
Bu çağrı üzerine olay yerine hızla polis, itfaiye ve sağlık ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekipleri, acil durumda müdahale edebilmek adına pencere kenarına merdiven uzattı. Ekipler eve girdiklerinde, Onur Doker’in yerde hareketsiz bir şekilde yattığını gördüler. İlk belirlemelere göre, evde yoğun bir koku hâkimdi ve bu durum, ekiplerin müdahale etmesini zorlaştırıyordu. Olay yeri güvenliği sağlandıktan sonra, çağrılan çilingir aracılığıyla evin kapısı açıldı ve Doker’in hayatını kaybettiği belirlendi.
İlk incelemelerde, Onur Doker’in ölüm nedeni hakkında bazı şüpheler ortaya çıkmıştı. Bu nedenle bulunduğu yer, cinayet bürosu amirliği ve suç araştırma ekipleri tarafından detaylı bir şekilde incelendi. Gösterilen titizlik, olayın aydınlatılması konusunda gerek duyulan her türlü önlemi almak içindi. Bu incelemelerin sonunda Onur Doker’in cansız bedeni otopsi yapılmak üzere Antalya Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Yapılan solunum muayeneleri ve diğer testler, sarsıcı realiteleri daha da ortaya çıkarma amacı taşımaktadır.
Onur Doker’in mesleği hakkında elde edilen bilgiler, onun resim öğretmeni olduğunu ve Kayseri’de bir okula atanmış olmasına rağmen görevine gitmediğini ortaya koydu. Anne Fatma Bektaş, olay yerinde beklerken yaşadığı korkunç kaybın derin acısını hissederek, “Oğlum 6-7 gün önce ölmüş. Ben polisi gönderirdim. Neden beni göndermediniz, beni yaktınız. Ocağım yandı. Mahvoldum. Onur’um gitti. Oğlum gitti” diyerek feryat etti.
Bu üzücü olay, birçok soruyu da beraberinde getirmiştir. Neden bu kadar süre boyunca kimse Onur’dan haber alamadı? Ailesinin acaba Onur’un ruhsal durumu hakkında bir bilgisi var mıydı? Ayrıca, Onur’un hayatının sonlanmış olması, çevresinde başka hangi öyküleri ve belirsizlikleri gizli olarak barındırıyordu? Böyle durumlar, toplumsal olarak yalnızlık ve çaresizlik hissini yeniden düşünmeyi gerektirmekte ve bireylerin birbirleriyle nasıl bir iletişim içerisinde olması gerektiğini sorguluyor.
Yorum Yap