Tülay Hatimoğulları’nın tarihi AİHM kararıyla başlayan yeni dönemi, adalet arayışında bir dönüm noktasını simgeliyor. Detaylar için tıklayın!
Türkiye, tarihinin en zorlu süreçlerinden birini geçirmekte ve bunun bir parçası olarak ‘Terörsüz Türkiye’ süreci gün geçtikçe daha fazla önem kazanmaktadır. Bu süreçte, birçok siyasi figür ve sivil toplum kuruluşu, barışçıl bir çözüm için çaba sarf ediyor. Bu bağlamda, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, Edirne F Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Selçuk Mızraklı’yı ziyaret ettiler. Ziyaret sonrası Hatimoğulları, cezaevi önünde yaptığı basın açıklamasıyla dikkat çekici noktalara değindi.
Hatimoğulları’nın ifadeleri, sadece Demirtaş ve Mızraklı’nın durumunu değil, aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası insan hakları konusundaki duruşunu da sorgulayan bir içerik taşıyordu. “AİHM KARARI ARTIK KESİNLEŞMİŞTİR” diyerek başlayan Hatimoğulları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği kararlara vurgu yaparak, bu kararların Türkiye’nin iç hukukuna etki etmesi gerektiğini dile getirdi. “Arkadaşlarımız haksız ve hukuksuz bir şekilde çoğu 10 yıla yakındır hapishanede. Bununla ilgili bütün Türkiye kamuoyu ve dünya kamuoyunun bildiği üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin çok önemli bir kararı var. Hatta bir değil, 3 tane kararı var AİHM’in. Birinci karar 20 Kasım 2018, ikinci karar 22 Aralık 2020 ve üçüncü karar 8 Temmuz 2025.” Bu ifadeleri, AİHM’in tarihindeki önemli adımları ve Türkiye’nin bu kararlar karşısındaki tutumunu anlamaya yardımcı oluyor.
Hatimoğulları, kamuoyuna duyurulmuş bu önemli kararların ardından avukatların süreci takip ettiğini ve artık sonuç beklediklerini belirtmiştir. “Beklediğimiz sonuç Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin tarafı olan bir ülke olarak, kesinleşmiş olan AİHM kararının hayata geçirilmesi ve bir saat dahi beklemeden, bir dakika dahi beklemeden sevgili Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve bütün Kobani davasından tutuklu bulunan arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır” demesi, toplumda bir umut ışığı yaratma çabası olarak değerlendirilebilir.
Hatimoğulları’nın konuşmasının bir diğer önemli kısmı ise, “BİR AN ÖNCE HAYATA GEÇMESİ ELZEMDİR” vurgusuydu. Kendisi, “Silahların susacağı, demokratik siyasetin konuşacağı bugünlerde toplumun böyle bir beklentisinin oluştuğu bugünlerde, AİHM kararının bir an önce hayata geçmesi acildir, elzemdir, önemlidir, hayatidir ve topluma bir güven sağlayacaktır. Bu sürecin gelişebilmesi, barışın toplumsallaşabilmesi için son derece önemli bir güven sağlayacaktır. Demokratik siyaset susturulmamalıdır bu ülkede” diyerek toplumun barış arayışının önemine dikkat çekti. Bu sözler, demokratik bir Türkiye için atılması gereken adımların gerekliliğini ortaya koyuyor.
Hatimoğulları’nın son olarak gündeme getirdiği konu ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun İmralı’ya ziyarette bulunması gerektiği oldu. “Buradan bir kez daha bizler diyoruz ki; sevgili Selahattin Demirtaş’ın da mesajında ilettiği gibi, barış ve demokratik toplum sürecinde yol alabilmek, savaşın ve çatışmaların bu topraklarda kalıcı bir şekilde son bulabilmesi için, onurlu bir barışı bu topraklarda tesis edebilmek için parlamento, Meclis milletvekilleri bütün riskleri göze alarak İmralı’ya gitmeli ve yepyeni bir barış sayfasının açılması için tarihi rollerini oynayabilmelidir” ifadeleri, barış sürecinde atılması gereken somut adımları ifade etmektedir.
Bu tür açıklamalar, hem siyasi camiada hem de toplumda bir etki yaratmayı hedefliyor. Türkiye’nin geleceği açısından hayati önem taşıyan bu süreçlerde, her bir bireyin, her bir siyasi figürün rolü büyüktür. Barış ortamının sağlanması, yalnızca birkaç kişinin çabasıyla değil, toplumun her kesiminin desteğiyle mümkün olacaktır. Bu nedenle, açıklamalar ve yapılan ziyaretler, sadece birer temsili eylem değil, aynı zamanda barış arayışının somut göstergeleridir.
Yorum Yap