İzmir Depremi’nin beşinci yıldönümünde, kaybettiğimiz canları saygıyla anıyoruz. Unutulmaz acı, dayanışmamızın simgesi.

30 Ekim 2020 tarihinde İzmir Seferihisar açıklarında meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki deprem, ülkemizin yakın tarihindeki en yıkıcı afetlerden biri olarak kayıtlara geçti. Bu büyük doğal felaket sonucunda 117 vatandaşımız hayatını kaybederken, 1034 kişi ise yaralandı. Deprem sadece can kaybıyla değil, aynı zamanda şehirde büyük maddi hasarlara ve sosyal travmalara yol açtı. Başta Rıza Bey Apartmanı olmak üzere birçok bina tamamen yıkıldı veya ağır hasar aldı. Yaşanan bu yıkım hem afetzedelerin yaşamlarını olumsuz etkiledi hem de ülke genelinde yapı denetim ve inşaat uygulamalarının kritik bir şekilde gözden geçirilmesini zorunlu kıldı.

Yaşanan deprem sonrası İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kapsamlı ve titiz bir soruşturma süreci başlatıldı. Bu soruşturmalar sonucunda ortaya çıkan bilirkişi raporları, yıkılan beş binanın projelendirme aşamasındaki eksiklikler, malzeme kalitesindeki yetersizlikler, uygulama ve işçilik hataları, ayrıca yapım denetimindeki ciddi zaaflar nedeniyle çökme tehlikesine maruz kaldığını ortaya koydu. Bu durum, yaşanan trajedinin sadece doğal bir felaket olarak görülmemesi gerektiğini, aynı zamanda ciddi ihmaller ve kusurlar zincirinin de bu acıya sebep olduğunu gösterdi.
Depremin En Ağır Hasarı: Rıza Bey Apartmanı

Depremde en yoğun can kaybının yaşandığı yapılar arasında yer alan Rıza Bey Apartmanı, 8 katlı ve çok sayıda aileyi barındıran bir konut kompleksiydi. Burada 36 kişi yaşamını yitirirken, 17 kişi yaralandı; bu rakamlar deprem felaketinin ne denli yıkıcı boyutta olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Rıza Bey Apartmanı’nın yıkılması, sadece can kaybı açısından değil, aynı zamanda hukuki süreç açısından da büyük önem taşıyor. Çünkü binanın yapımında görevli tüm taraflar hakkında açılan dava, sorumlulukların net olarak belirlenip ceza uygulamalarının gerçekleşmesini amaçlıyor.
Hukuki Süreçte Güncel Durum ve Sorumluluklar
İzmir’de yaşanan deprem sonrası birçok soruşturma tamamlanmış ve bazı davalar karara bağlanmıştır. Ancak, Rıza Bey Apartmanı ile ilgili dava halen devam etmektedir ve bu dava büyük bir titizlikle yürütülmektedir. Bu davada görülen 20 sanık tutuksuz yargılanmaktadır. Sanıklar arasında taşeron firma yetkilileri, binanın güçlendirilmesine katkıda bulunan kat malikleri kurulu, güçlendirmeyi gerçekleştiren firmalar, belediye çalışanları ve rapor düzenleyen teknik personel gibi çeşitli paydaşlar bulunmaktadır. Bu dağılım, sorumluluğun ne kadar geniş bir yelpazeye yayıldığını ve inşaat sektöründe denetim ve uygulama süreçlerindeki kritik aksaklıkların kapsamını göstermektedir.

Deprem Mağdurlarından Sesler: Adalet Ve Hesap Verebilirlik Talebi
Depremde hayatını kaybeden çocukları ve aile fertleri için adalet arayışından vazgeçmeyen mağdur yakınları, yaşadıkları acının tarifinin mümkün olmadığını vurgulamaktadır. Avukat Hüseyin Bilgin Yücel, yaşadıkları trajedinin her yönüyle unutulmaz olduğunu belirterek, “Bizim için zaman durmuş durumda ve çocuklarımızın yokluğuna alışmak imkansız. Bu dava, binanın yapımındaki sorumluların yargılanmasını sağlayan nadir ve önemli bir örnektir.” ifadelerini kullandı. Ayrıca Yücel, dosyadan çıkacak kararın, gelecekte benzer ihmallerin önüne geçmesi ve yapı güvenliğinin sağlanması açısından bir emsal teşkil edeceğine olan inancını da dile getirmektedir.

Benzer şekilde, depremde evladını kaybeden Zarife Doğan’ın babası Kamil Doğan da yaşadıkları derin acının azalmak bir yana daha da arttığını ifade etmiş ve yargıya olan güvenini koruduğunu belirtmiştir. Doğan, “Evlat acısı her türlü acının üstünde. Yüce yargıdan, sanıklara en ağır cezaların verilmesini bekliyoruz” diyerek bu tür afetlerin tekrar önlenmesi için ceza süreçlerinin caydırıcı olması gerektiğinin altını çizmiştir.
Yaşanan Afetin Üzerinden 5 Yıl Geçti: Unutmak Mümkün Değil
Beşinci yıl dönümüne girilen İzmir Depremi, hâlâ Türkiye’nin gündeminde önemli bir yer tutmaktadır. Hem hayatını kaybedenlere duyulan saygı hem de sorumluların adalet önünde hesap vermesi talepleriyle yas devam etmektedir. Deprem mağduru aileler her geçen yıl acılarını tazelemekte ve çocuklarının adının yaşatılması için çalışmalarına devam etmektedirler. Aynı zamanda inşaat sektörü ve ilgili kuruluşlarda, yaşanan hatalardan ders çıkarılması ve benzer faciaların önüne geçilmesi için ciddi düzenlemeler yapılması zorunludur.

Sonuç olarak, İzmir Seferihisar Depremi sadece bir doğal afet değil; ihmallerin, yetersiz denetimlerin ve ihmalkârlıkların neden olduğu bir trajedi olarak ortada durmaya devam etmektedir. Yargı süreçlerinin tamamlanması ve sorumluların hak ettikleri cezayı alması, bu tür acıların tekrarlanmaması için bir gerekliliktir. Bu bağlamda, vatandaşların can güvenliğini önceleyen, bilimsel esaslara dayalı ve şeffaf denetim mekanizmalarının geliştirilmesi acilen hayata geçirilmelidir.






















Yorum Yap