YÖK, işçilere amir olma konusundaki ikinci uyarısını yaptı. Bu değişiklikler neler getiriyor? Detaylar için hemen tıklayın!

Son yıllarda, Türkiye’deki yükseköğretim kurumlarında yaşanan işçi ve memur statüleri arasındaki belirsizlikler, özellikle Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından yapılan uyarılarla daha da belirgin hale gelmiştir. 24 Nisan 2025 tarihinde yayımlanan uyarıda, işçi statüsündeki personelin, 657 sayılı Kanun’a tabi memurların hiyerarşik üstü olarak görevlendirilemeyeceği açıkça ifade edilmiştir. Bu durum, üniversitelerdeki yönetim yapılarının yeniden gözden geçirilmesine neden olmuş ve birçok eğitim kurumunda sıkça tartışılan bir mesele haline gelmiştir.

YÖK’ün bu yazısında belirtilen en önemli noktalardan biri, kamu hizmetlerinin asli ve sürekli görevlerinin memurlar tarafından yürütülmesi gerektiği üzerinedir. Bu ifade, kamu sektöründe işçi ve memur arasındaki farklılıkların ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. İşçilerin memur statüsünde değerlendirilemeyeceği gerçeği, onlara verilmesi düşünülen idari rollerin, hukuki olarak mümkün olmadığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, işçi statüsünde istihdam edilen personelin, memur kadrolarında görev yapan üst amir, müdür veya şef pozisyonuna atanmasının yasal bir dayanağı bulunmamaktadır.
Bu bağlamda, 3 Kasım 2025 tarihinde Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından üniversitelere gönderilen yazıda da bu konuya dikkat çekilmiştir. İş Kanunu çerçevesinde istihdam edilen sürekli işçilerin, memur kadrosundaki personelin üstü olacak şekilde pozisyonlara görevlendirilmesiyle ilgili şikayetlerin artması, kurumların bu konudaki yükümlülüklerini tekrar gözden geçirmeleri gerektiğini açıkça göstermektedir. Bu durum, üniversiteler düzeyinde bir yönetim krizi yaratabilecek potansiyele sahip. Sosyal ve hukuksal açıdan ele alındığında, bu belirsizlik sadece iş süreçlerini etkilemekle kalmayıp, aynı zamanda eğitim kalitesine de olumsuz yönde yansıyabilir.
Üniversitelerin, YÖK’ün talimatlarına uygun hareket etmeleri sadece hukuki bir zorunluluk değil, aynı zamanda işte verimlilik, adalet ve kurumsal güvenilirlik açısından da önemlidir. Yükseköğretim kurumları, personel politikalarını belirlerken, işçi ve memur statüleri arasındaki ayrımı net bir şekilde belirlemeli ve uygulanabilir kurallar çerçevesinde personel atamalarını gerçekleştirmelidir. Ayrıca, mevcut düzenlemelerin yanı sıra, yeni politikalar geliştirilmesi de gereklidir; zira bu değişken ortamda, iş güvencesi ve istihdam koşullarının iyileştirilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, üniversitelerde işçi ve memur arasındaki ayrımın net bir şekilde ortadan kaldırılması, çalışanların haklarının korunması ve kamu hizmet kalitesinin artırılması açısından kritik bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Yükseköğretim Kurulu’nun yaptığı uyarılar, tüm bu sorunların çözümüne yönelik önemli bir adım olma niteliği taşımaktadır. Eğer bu konularda önlemler alınmazsa, üniversitelerdeki bu tür karmaşık yapılar, yönetimsel sorunların yanı sıra eğitim hizmetlerinin etkinliğini de tehdit edebilir.






















Yorum Yap