Vanda öğrencilerin Rojin eylemiyle seslerini duyurma çabalarını keşfedin! Bir araya gelen gençlerin direniş hikayesini kaçırmayın!
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde son günlerde yaşanan öğrenci eylemleri, toplumsal bir direnişin ve adalet arayışının sembolü haline geldi. Eylemler, bir yandan üniversite yönetiminin baskıcı tutumlarını, diğer yandan ise öğrencilerin haklı taleplerini gözler önüne seriyor. Öğrencilerin 23 gündür sürdürdüğü bu direniş, sadece Rojin Kabaiş için adalet talep etmekle kalmayıp, aynı zamanda eğitim kurumlarının bağımsızlığını ve öğrenci haklarını savunma noktasında önemli bir duruş sergiliyor. Geçtiğimiz günlerde yapılan basın açıklaması girişimleri, güvenlik tedbirleri gerekçe gösterilerek engellendi. Ancak bu durum, öğrencilerin seslerini duyurmasına ve adalet taleplerini yükseltmesine engel olamadı.
Güncel olaylar, Valilik ve Rektörlük gibi otoritelerin baskıcı yaklaşımlarını ortaya koyuyor. Öğrencilerin kampüs içinde boşuna susturulmaya çalışılması, akademik özgürlük, ifade özgürlüğü gibi temel hakların ihlal edildiğinin bir göstergesi. Kampüs sınırları içinde yapılan eylemlerin, öğrencilerin haklı taleplerini dile getirme alanları olması gerekirken, tam tersi bir baskı ortamı yaratılması büyük bir sorun teşkil ediyor. Polisin müdahalesi, öğrenciler arasında derin bir hayal kırıklığına yol açtı ve eylemlerin devam edeceğine dair kararlılıklarını pekiştirdi.
Öğrenciler, bu süreçte yalnız olmadıklarını da sık sık dile getiriyorlar. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın katılımıyla yapılan açıklama, destek ve dayanışmanın önemini bir kez daha gösterdi. Öğrenciler, sadece kendi aralarında değil, aynı zamanda toplumun farklı kesimlerinden gelen destekle de adalet talebini güçlendiriyor. Hatimoğulları’nın açıklamalarına katılarak, birlikte olmanın, dayanışmanın ve toplumsal bir hareket yaratmanın önemini vurguluyorlar. Bu da, hareketin sadece bir üniversite boyutunda kalmayıp, daha geniş bir toplumsal direnişe dönüşebileceğine işaret ediyor.
Öğrencilerin yaptığı açıklamalar, net bir şekilde hukuksuzluk karşısında duruşlarını kanıtlıyor. Önceden planlanan açıklamaların engellenmesi üzerine konuşan bir öğrenci, “23 gündür süren eylemlerimiz bugün hukuksuz bir şekilde engellendi. Bizler Rojin için susmayacağız. Her zaman, her yerde adalet çağrımızı haykıracağız” diyerek, adalet arayışlarının hiç olmadığı kadar kararlı bir şekilde sürdürüleceğini belirtti. Bu tür açıklamalar, öğrencilerin motivasyonunu artırmakta ve daha fazla insanın bu mücadeleye katılmasına olanak sağlamakta.
Ayrıca, öğrenciler her Perşembe günü yapılan eşzamanlı eylemlerle adalet talep ettiklerini de vurguluyor. Bu düzenli eylemler, öğrencilerin sürekliliği olan bir baskı ve adalet arayışı sergilemesine olanak tanıyor. Bu durum, aynı zamanda yaygın bir farkındalık yaratma çabasıyla birleşiyor. Öğrenciler, “Tüm üniversiteleri her Perşembe günü saat 16.00’da eşzamanlı olarak adalet arayışına davet ediyoruz” diyerek, sadece kendi okullarında değil, tüm eğitim kurumlarında benzer taleplerin gündeme gelmesini istiyorlar.
Son olarak, “Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi artık özerk bir alan olmaktan çıkmış, kolluk kuvvetlerinin yönetimi altına girmiştir” ifadesi, üniversite yönetiminin ve güvenlik güçlerinin üniversite yaşamına ve öğrenci eylemlerine müdahale ettikleri algısını güçlendiriyor. Öğrencilerin bu mukavemetinin, önemini ve anlamını kavramak gerekiyor. Onlar geri adım atmamaya kararlılar ve bu da toplumsal bir hareketin başlangıcı olabilir. Rojin Kabaiş için yapılan bu eylemlerin, yalnızca bir bireyin hakları için değil, aynı zamanda tüm öğrencilerin ve toplumun adalet arayışının simgesel temsilcisi haline geldiği unutulmamalıdır.
Yorum Yap