İngiliz boksörün darp ettiği taksici, dava sürecinde neler yaşadı? Gece yarısı uyanan taksicinin hikayesini keşfedin!
İstanbul Eyüpsultan’da 25 Nisan tarihinde gerçekleşen saldırı, şehrin sakinleri arasında büyük bir endişe yarattı. Çoğumuz için sıradan bir gün gibi başlayan bu olay, taksi şoförü Kadir Biçer’in hayatında kalıcı izler bırakan bir kabusa dönüştü. Kadir Biçer’in ağır yaralanmasına neden olan bu saldırının ardından yapılan ilk duruşma, İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Burada, tutuklu sanık olan İngiliz boksör Ross Kitchen ve mağdur Kadir Biçer hazır bulundu. Duruşma, olayın ne kadar dramatik ve korkutucu olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Duruşmada, sanık Ross Kitchen hakkında “Canavarca hisle kemik kırığına sebebiyet verecek şekilde nitelikli kasten yaralama” ve “Nitelikli yağma” suçlarından 13 yıldan 33 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Bu durum, adaletin sağlanması açısından son derece önemli bir adımdır. Olayın detayları ve sanığın mahkemedeki savunması, durumun karmaşıklığını artırıyor. Kitchen, mahkemede panik atak hastası olduğunu öne sürerek, yaşadığı psikolojik durumun saldırıya yol açtığını iddia etti. “Türkiye’ye gelmeden önce de kendimi kötü hissediyordum. Kaçırıldığımı düşündüm. Bu yüzden saldırdım. Amacım gasbetmek değildi” sözleriyle, yaşadığı psikolojik sıkıntıları bir bahane olarak öne sürdü.
Ayrıca Kadir Biçer, saldırı anında yaşadığı korkunç durumu mahkeme heyetine aktardı. İstanbul Havalimanı’ndan aldığı Kitchen ile yolculuk yaptığı sırada, sanığın aniden değişen davranışlarıyla karşılaştı. Biçer, “Taksimetre ne yazarsa onu alacağımı söyledim. Ancak sanık, kendi kendine konuşup gülmeye başladı. Çeviri uygulamasını açmaya çalıştım ama o, telefonumu fırlattı” dedi. Bu noktada, taksi yolculuğunun ne kadar tehlikeli bir hale geldiğini vurgulamak önemlidir. Saldırının detaylarına girdiğinde ise, “Sanık parmaklarını gözüme soktu, boynumu çevirdi ve elimi ısırarak kan akıttı” diyerek, yaşadığı dehşeti tüm gerçekliğiyle yansıttı.
Biçer, olayın ardından nasıl harekete geçtiğini ve sanığın cebindeki paraları aldığını da anlattı. Bu durum, saldırganın ne kadar acımasız olduğunu gösteriyor. “Cebimdeki parayı alıp beni rahat bırakması için karşı koymadım” şeklindeki ifadeleri, bir insanın hayatta kalma içgüdüsüyle neler yapabileceğinin bir örneğidir. Saldırı sonrası araç durduğunda, Biçer’in deneyimledikleri daha da dehşet verici hale geldi. “Sanık kafamı defalarca tekmeledi” dediğinde, saldırının fiziksel ve psikolojik etkilerinin ne denli yıkıcı olduğunu bir kez daha anlamış olduk. Saldırı sonrası yüzündeki hissizlik, görme kaybı ve yaşadığı travmalar, olayın sadece fiziksel değil, zihinsel etkilerinin de ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.
Bu olay, sadece Kadir Biçer için değil, tüm İstanbul halkı için bir uyanış çağrısı niteliğinde. Toplum olarak bu tür olaylara karşı nasıl bir duruş sergileyeceğimiz, hukukun işleyişi ve güvenlik önlemlerinin artırılması gerekliliği üzerinde düşünmemiz gereken bir konudur. Mahkeme heyetinin sanığın tutukluluk halinin devamına ve mağdurun zararını gidermesi için gerekli süre tanımasına karar vermesi, adaletin tecellisi açısından önemli bir adım olsa da, bu tür saldırıların önlenmesi için daha kapsamlı önlemlerin alınması gerektiği gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Duruşma ileriki bir tarihe ertelendi ancak bu olay, toplumu derinden sarsmaya devam edecek bir hatıra olarak kalacaktır.
Yorum Yap