Ayasofya’da yangın çıkaran sanık için 13 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. İnatçı bir geçmişle yüzleşen bu davanın detaylarını keşfedin.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame, 11 Temmuz günü, saat 23.29 sıralarında Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü Devriye Ekipler Büro Amirliği’ne gelen bir ihbarla başlıyor. Bu ihbarda, Ayasofya-i Kebir Camii’nde yangın çıkarmaya çalışan bir kişinin bulunduğu bildirilmiştir. Olayın aciliyetine yönelik olarak, kolluk kuvvetleri hemen olay yerine intikal etmiştir. Yapılan incelemelerde, yangının cami görevlileri tarafından söndürüldüğü belirlenmiş ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ilgili birimi tarafından da fotoğrafları ve belgeleriyle birlikte suç duyurusunda bulunulmuştur. Ayasofya-i Kebir Camii, Kentsel Arkeolojik Sit Alanı içerisinde yer almakta ve “Dünya Miras Alanı” olarak tescillenmiş birinci grup korunması gerekli kültür varlığıdır. Bu nedenle, burada gerçekleşen kundaklama olayı son derece önem arz etmektedir.
Güvenlik kamera kayıtlarına göre sanık olan Güçlü, 11 Temmuz’da saat 22.57’de x-ray cihazından geçerek caminin içerisine girmiştir. İddianamede belirtilene göre, yanında bulunan bez torbasından aldığı nesne ile caminin sütununun dibine gitmiş ve burada saat 23.12’de ateş yakmıştır. Aynı zamanda, hızla camiyi terk ederek bir araçla olay yerinden uzaklaşmıştır. Bu durum, olayın ciddiyetini artıran bir başka unsurdur. Olayın yaşandığı gece, önce cemaatin yatsı namazını bitirmesi beklenmiş, ardından sanık Güçlü’nün bu fiilini gerçekleştirdiği anlaşılmıştır.
Sanık, ifadesinde “Amacım Ayasofya Camii’ni yakmaktı” şeklinde açıklama yapmıştır. Detaylı ifadelerinde, yanında getirdiği 1 adet İncil, 1 adet yazma eser ve çeşitli yerlerden topladığı ağaç parçalarını bir kolonya kutusu ile birlikte yazmaya tutuşturduğu ve halının altına koyarak camiden ayrıldığını belirtmiştir. Güçlü, bu eyleminin arkasındaki motivasyonu, inancında kadın saçının cinsel bir obje olmaması ile ilgili bir tepki olarak ifade etmiştir. Ayrıca, İncil’i, caminin daha önce kilise olduğunu vurgulamak amacıyla getirdiğini de savunmuştur. Sanığın bu söylemleri, eylemin arka planındaki ideolojik motivasyonları gözler önüne sermektedir. Ancak Güçlü, yaptığı eylemden hiçbir pişmanlık duymadığını vurgulayarak dikkat çekici bir tutum sergilemiştir.
İddianamede yer alan diğer bir önemli husus ise, sanık Güçlü’ten ele geçirilen cep telefonunun incelemesi yapılmış ve burada Ayasofya-i Kebir Camii ile diğer tarihi camiler ve surların internetten indirilmiş fotoğrafları bulunmuştur. Bu durum, sanığın eylemi gerçekleştirmeden önceki niyetlerini ve hedeflerini göstermesi bakımından dikkat çekici bir unsurdur. Elinde bulundurduğu kitap, yazma ve ağaç parçalarını yanıcı madde ile birleştirerek Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nin içerisinde zarara neden olduğu ifade edilmektedir. Bu nedenle, bu olayın sadece bir yangın eylemi değil, aynı zamanda tarihsel ve kültürel bir hürmetsizlik olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
İddianame, sanık Mesut Güçlü’nün “yakarak kamu malına zarar verme” ve “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet” suçlarından 4 yıldan 13 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını talep etmektedir. İstanbul 44. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen bu iddianamenin ardından, sanığın yargılanması önümüzdeki günlerde başlayacaktır. Bu yargılama, sadece bireysel bir suç davası değil, aynı zamanda tarihe, kültüre ve inançlara yönelen bir saldırının değerlendirilmesi açısından da büyük bir önem taşımaktadır. Ayasofya’nın dini ve tarihi değeri göz önünde bulundurulduğunda, bu tür eylemlerin toplumsal barış ve kültürel miras üzerinde yarattığı olumsuz etkiler çok daha derinlemesine ele alınmalıdır.
Yorum Yap