QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan, “Bugün enflasyonu yüzde 60’lardan yüzde 30’lara indirmekle yüzde 30’lardan yüzde 10’un altına indirmek arasında fark var” dedi. Ömür Tan “Enflasyonu %30’lardan %10’lara indirmenin daha zor olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullanarak, enflasyonu vücudu sinsi bir şekilde etkileyen şeker hastalığına benzetti.
Ece CEYHUN/GAZİANTEP
ece.ceyhun@dunya.com
Ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası’nın bu yıl çok önemli sınavlardan başarıyla geçtiğini söyleyen QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan, yolda yürürken bir gaz, bir frenin olmasının normal karşılanması gerektiğini anlattı. Tan, “Yoldan çıkma ve o patikayı kaybetmek risktir. Şu anda patikada devam ediyoruz. O patika yavaş adım, hızlı adım duruma göre aynı yolda devam ediyor. Ben bunu daha çok önemsiyorum” dedi.
Genel Müdür Ömür Tan, QNB Türkiye, Habitat Derneği ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) iş birliğiyle yürütülen “Su ile Hayata” projesi kapsamında Gaziantep’te gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Ömür Tan, Orta Vadeli Program ile ilgili sorular üzerine, program izlenirken yaşanan gecikmelerin Merkez Bankası ya da ekonomi yönetimi kaynaklı olmadığına değinerek, “Bu gecikmelerin sebebi ya dış hareketlilik ya iç hareketlilik oldu. Bu gecikmelerin herhangi bir sebebi, politika faizi veya ekonomi yönetiminin aldığı yanlış kararlarla veya ‘bu kararı almasalardı daha iyi olur’ diye kimse söyleyemez. Yine bir şey olsa aynı tedbirleri alırlar diye düşünüyorum. Patikadan sapılması çok büyük bir risktir. Bu patika zor bir patika. Bu patika ekonomiyi aşırı frenlemiyor ama yavaş yavaş açıyor. Programın bugüne kadar ki bu başarısı, programdan ne olursa olsun sapılmamasıyla, değiştirilmemesiyle devam ediyor. Sonuçta bu çok gürültü yaratabilecek bir program. Bu programın çok başarılı olması, ekonominin çok hızlı büyümeyeceği anlamına geliyor. Enflasyonu başka türlü kontrol altına alamazsınız” açıklamasını yaptı.
Enflasyon ‘sinsi bir hastalık’
Enflasyonu sinsi bir ‘şeker’ hastalık, enflasyonla mücadele için uygulanan hamleleri ise ‘acı reçete’ olarak nitelendiren QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan, şöyle konuştu: “Yüzde 25 enflasyon ile 5 sene gidersiniz, ne olduğunu anlamazsınız. Şeker hastalığında da anlamazsınız ne olduğunu ama vücudun içi paramparça olur. Yani kalp krizi gibi bir şey değildir. Bir şekilde bu ilaçları alacağız diyeti yapacağız. Bu şekeri de 70–100 mg/dL seviyesinin altına indirmemiz gerekecek yoksa vücut bunu kaldıramaz. Herkes kalp krizinden korkuyor ama bu tür sinsi hastalıklar daha kötü. Enflasyonda biraz sinsi bir hastalık.”
Hıçkırıklar mutlaka olacak
Ekonomi gündeminin hem içeride hem de dışarıda sürekli yeni dinamiklerle değiştiğini ve her gelişmenin yarattığı bir etki olduğunu anlatan Tan, “Hatırlayalım, insan psikolojisi hemen unutuyor ama geçen sene ve evvelki sene kaç enflasyon oranlarıyla mücadele ediyorduk, bu sene kaçta ediyoruz? Bir önceki ay yani eylül ayında enflasyon beklenenin üzerinde çıktı. Hepimiz bir stres olduk. Bu ayda bir tık altında çıktı. Yani böyle aylık olarak ‘hıçkırıklar’ mutlaka olacaktır. Bir ileri bir geri olacaktır ama trendin nasıl olduğunun önemli olduğunu düşünüyorum. Burada da gecikmeler de içinde olsa bir yere doğru gidiyor. Biz mesela yıl sonu enflasyonunu %29,5 olarak tahmin etmiştik. Şimdi bütün bu inişler çıkışlar ile beraber şu anda %32,0 seviyesinde yıl sonu nokta enflasyonu bekliyoruz” dedi.
Yol zor, sabırlı olmamız lazım
Ömür Tan konuşmasında ‘bir bahar tablosu da çizmiyoruz, yanlış anlaşılmasın’ uyarısını yaparken ‘sabırlı olmamız lazım’ mesajı verdi. Tan, “Zor bir dönem… Türkiye’de bu dönemde yaşadıklarımıza bakarsanız yani yaklaşık 90-100 milyar dolar etkisi olan deprem yaşadık. Çok fazla canımızı kaybettik. Bölgedeki savaşların hepsi öyle veya böyle bizi etkiledi. Bu sene içindeki politik hareketlilik etkiledi. Trump’dan sonra birçok şey oldu. Yolda başımıza gelmeyen de kalmadı. Zirai don bile geçirdik. Gıda fiyatları etkilendi. Hem zirai don hem de kuraklık ikisi de çok önemli etkiler yarattı. Şimdi bunların hepsi varken “Bu iş çok gecikti, yeteri kadar da inmedi” dersek işte o zaman hayatımız boyunca enflasyonla yaşamak zorunda kalırız. O da bizi mahveder…” dedi ve ekledi: “Sabırlı olursak bir sorun olacağını düşünmüyorum ama kolay değil. Zor bir yolculuk. Araba hızını almış gidiyor belli bir ivmede. Önüne yokuş koymaya da gerek yok.”
Enflasyonu yüzde 10’a indirmek daha zor
“Bugün enflasyonu yüzde 60’lardan yüzde 30’lara indirmekle yüzde 30’lardan yüzde 10’un altına indirmek arasında fark var” diyen Ömür Tan “Enflasyonu %30’lardan %10’lara indirmenin daha zor olduğunu düşünüyorum” dedi.
2026’nın ilk çeyreğinde ana tablonun bugünkü tablo ile benzer olacağını düşünen Ömür Tan, faizlerdeki gerilemenin ise yavaş yavaş süreceğini düşünüyor. Bankacılık sektöründe marjların birazcık daha normalize olabileceğini düşünen Tan, gelecek seneye ilişkin de “Sektörün yüzde 25’ler civarında kredi büyümesi gerçekleştireceğini tahmin ediyorum. O da aslında biraz enflasyona paralel ortalama büyüme, bu çok fazla büyüme değil. Türkiye ile ilgili de bu sene yüzde 3,6’lık bir büyüme beklentimiz var. Seneye de yüzde 4,0’lük bir büyüme beklentimiz var. Kredi büyümesini de yüzde 25-30 arası diyelim” beklentisini paylaştı.
Pazardan hızlı büyüyerek payını artıracak
QNB Türkiye Genel Müdürü Tan, bankanın 2026 hedeflerine ilişkin olarak “Biz her zaman olduğu gibi, pazar payımızı bir adım daha artırarak, dengeli bir şekilde büyümeyi hedefliyoruz. Kurumsal, ticari, KOBİ, bireysel ve kredi kartı alanlarında dağınık değil, dengeli bir yapı kurmaya çalışıyoruz. Son on yıldır, QNB’nin Türkiye’ye gelişinden bu yana stratejimiz hep aynı: Her yıl özel bankalar arasındaki pazar payımızı artırarak devam ettirmek” dedi.
2026 içinde aynı strateji ile devam edeceklerini aktaran Ömür Tan, “Pazardan daha fazla büyüyerek devam etmekten bahsediyoruz. Segmental dağılımda mevcut dağılımızın dışında bir dağılım beklemiyoruz ama Enpara’nın ayrılması ile bankamızdan çıkan müşterilerimizin de yerini daha hızlı bir şekilde geri koymak istiyoruz. Bununla ilgili birçok stratejimiz var” bilgisini verdi.
QNB Türkiye geçtiğimiz günlerde ‘Enpara.com’u, Enpara Bank AŞ ye devrederek kendi içinden bir banka daha çıkardı. Banka bugüne kadar Enpara müşterileri, QNB Türkiye müşterileri ve Enpara ve QNB’den aynı anda hizmet alan müşteriler olmak üzere 3 tip müşteriye hizmet veriyordu. Şu anda yaklaşık 8,5 milyon müşteri Enpara’da kayıtlı. QNB Türkiye’nin ise kayıtlı 28-29 milyon civarında müşterisi var.
“Enpara ile aşırı gurur duyduk” diyen Tan, “Enpara 13 senelik bir marka. Bir banka doğdu… Çok zor bir operasyondu. Ana sermayedarımız Qatar National Bank’ın Türkiye’de iki bankası var artık. Enpara ayrıldığı gün itibarıyla bankalar sıralamasına önemli bir büyüklükle girdi. Bizim bilançomuzun yaklaşık %10’luk bir kısmı” dedi.
‘Yüzde 65’ zorunluluğu mevduat müşterisine yarıyor
Merkez Bankası politika faizini düşürüyor ama aynı düşüş bankacılık kesimine çok yansımadı. Bankacılık sektörü de sıkışan marjlardan şikayetçi. QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan’a konuyu hatırlattığımızda bankaların gerçek kişi mevduatlarının yüzde 65’ini TL olarak tutmak zoruna olduğunu hatırlatarak, “Ciddi bir mevduat yarışı oluyor bankalar arasında. Çünkü %65’ini tutturamazsanız komisyon ödemeniz gerekiyor. O komisyon ödemesi yerine faizde ‘işte 2 puan daha fazla vereyim birazcık daha mevduat alayım’ yarışı başlıyor bankalar arasında, o da zorlayıcı” dedi.
Avrupa’ya ihracat yapan için parite nefes oldu
Paritedeki 1.05’lerden 1.17’lere giden hareketin Avrupa’ya ihracat yapan hammaddesini dolarla alan ihracatçıyı bir miktar da olsa rahatlattığını kaydeden Ömür Tan, “Enflasyonla beraber artan, işçilik, elektrik ve doğalgaz gibi ihracatçı çok ciddi anlamda maliyetlerle karşı karşıya kaldı. Ama parite işi olmasaydı, Avrupa’ya ihracat yapıyorsa tabi, gerçekten çok büyük sıkıntı yaşayacaklardı. Şimdi en azından nakit akışını doğru yöneten ihracatçılar marjları dar da olsa en azından suyun üzerinde hala duracak nefesleri var diye düşünüyorum” dedi.
Sözlerine “Nefes alacak gücü olmayan ihracatçı da var” diye devam eden Tan, reel sektöre ilişkin son durumu şöyle anlattı: “Zararına iş yapan ihracatçılar da var. Bunu da görüyoruz. Çünkü bazı sektörler daha sıkıntılı. Bazı ihracatçılar da şöyle yapıyor; zarar da etse, yurt dışında bağladığı bir pazar var. 10 yıldır bu pazarla çalışıyor. Bu pazarı bırakmamak uğruna bir sene başa baş, bir sene de zararına eğer öz kaynak tabanında yeri varsa da, devam ediyor. Ettirmek zorunda. Niye? Yeni müşteri kazanmanın maliyeti daha yüksek, onu da haklı buluyorum. ‘Müşteriyi kaybedersem bir sene sonra işler düzeldiği zaman yeniden alma şansım kalmayacak başka ülkeye kaptıracağım’ diyor aslında. Bu anlamda birçok yatırım da yapılıyor. Yurt dışında da yatırım yapanlar var. İşçilik anlamında maliyetlerini belki birazcık daha aşağı çekiyorlar. Ama tabii her şirketin her sektörün kendi dengesi var. Onu benim genellemem doğru olmaz. Ama paritedeki yüzde 10-15’lik hareket çok ciddi. Zaten ihracatçımız belki yüzde 5 marjla çalışıyor. Avrupa’ya ihracat yapanlara, yüzde 15’in en azından bir can suyu verdiğini düşünüyorum.”
Habitat ve UNDP ile ‘Suyun Değerine Yolculuk’
QNB Türkiye, Habitat Derneği ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) iş birliğiyle yürütülen “Su ile Hayata” projesi kapsamında Gaziantep’te çocuklarla bir araya geldi. QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan, Habitat Derneği İcra Kurulu Başkanı Bora Caldu ve UNDP Türkiye Mukim Temsilci Yardımcısı Miodrag Dragisic ile UNDP Bölge Koordinatörü Hamit Doğan’ın katılımıyla gerçekleşen buluşmada, çocuklar suyun döngüsünü, su tasarrufunun önemini ve doğayla kurulan bağı uygulamalı atölyelerde deneyimledi. Gaziantep Ticaret Odası, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Habitat Derneği iş birliğinde kurulan ‘’İstasyon Gaziantep’’te düzenlenen etkinlikte, çocuklar “Su ile Hayata” projesi kapsamında gerçekleştirilen atölyelerde suyun yaşamımızdaki yerini keşfetti. Katılımcılar, proje gönüllüleri ve çocukların deneyimlerine eşlik ederek suyun değerine dair farkındalık sürecine tanıklık etti. QNB Türkiye, 2015 yılında kurduğu “Minik Eller Büyük Hayaller” Sosyal Sorumluluk Platformu ile bugüne kadar 750 binden fazla çocukla bir araya geldi. Platformun çevresel sürdürülebilirlik alanındaki en güçlü uygulamalarından biri olan ve geçtiğimiz yıl başlayan “Su ile Hayata” projesi, 7–14 yaş arası çocuklarda suyun değeri, su tasarrufu ve çevresel farkındalık konularında bilinç geliştirmeyi hedefliyor. Proje ile bugüne kadar 69 gönüllü eğitmenle 20 şehirden 3.600’den fazla çocuğa ulaşıldı.
Yorum Yap