İsrailli Komite, 1973 yasa dışı konutlarına onay vermeye hazırlanarak, bölgedeki gerginliği artırma yolunda önemli bir adım atıyor.

İsrail’in Batı Şeria’daki yerleşim politikaları, bölgedeki gerilimi daha da artıracak bir adım olarak öne çıkıyor. Ancak, bu kararlar sadece bölgenin demografik yapısını değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda uluslararası hukuk açısından da ciddi tartışmalara neden oluyor.

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in, İsrail Planlama ve İnşaat Özel Komitesi’nin bir sonraki toplantısında 1973 konut inşasını onaylayacağı yönündeki açıklaması, bölgede yaşayan Filistinliler ve uluslararası toplumdan büyük bir tepki aldı. Smotrich, yıl başından bu yana Batı Şeria’da yaklaşık 30 bin yerleşim biriminin inşasını onaylamakla övünerek, bunu kendi hükümeti için “eşi benzeri görülmemiş bir başarı” olarak tanımlıyor. Ancak bu başarı, pek çok insan için bir zafer değil, aksine bir baskı ve ayrımcılığın simgesi haline gelmiş durumda.
Batı Şeria‘da yapılan bu inşaatlar, bölgede etnik temizlik politikalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Hamas, özellikle Filistin toprakları üzerinde hâkimiyet kuran bu tür yerleşimlerin artışına karşı sert bir karşı duruş sergileyerek, Gush Etzion’da 1300 yasa dışı konut inşasının onaylanmasının ardından 1973 yeni konut inşası planının açıklanmasına tepki gösterdi. Yapılan açıklamada, bu onayların Filistin topraklarının Yahudileştirilmesi politikalarının bir sonucu olduğunu ifade edildi. Ayrıca, bu tür planların yalnızca Filistinlilerin yaşam alanlarını daraltmakla kalmayıp, onların kültürel kimliklerini de tehdit ettiğine dikkat çekildi.
Uluslararası toplum, İsrail hükümetinin bu yerleşimci planlarını sıkça kınasa da, pratikte yeterli bir yaptırım mekanizmasının olmadığı açıkça görülmektedir. Filistin toprakları üzerinde hüküm süren bu istikrarsızlık, bölgedeki barış arayışlarını da olumsuz etkilemektedir. Birleşmiş Milletler‘in bu konudaki mevcut kararları, uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirilen bu yerleşimlerin durdurulması noktasında net bir tavır almadığı için eleştirilmektedir. Bu bağlamda, uluslararası topluma yapılan çağrılarda, yerleşimlerin bu şekilde genişletilmesine karşı daha etkin ve kararlı bir yaklaşım benimsemeleri gerektiği vurgulanmaktadır.

Yapılan açıklamalar, Smotrich’in Batı Şeria’nın coğrafi bütünlüğünü bozma amacı güden bir kampanya yürüttüğünü ve Kudüs’ü diğer şehirlerden ayırma çabası içerisinde olduğunu açığa çıkartmaktadır. İsrail hükümeti, yerleşim politikalarıyla ilgili bu tür stratejik adımlarını sürdürürken, filistinlilerin seslerini duyurabilmesi için uluslararası arenada daha kuvvetli bir destek bulması gerektiği aşikardır.
Bütün bu gelişmeler, Filistin için bir kaygı kaynağı olmasının yanı sıra, uluslararası toplumun da üzerine düşen sorumlulukları yeniden değerlendirmesine yol açmalıdır. Artan bu tür yerleşim planları, sadece bir yapılaşma hareketi değil, aynı zamanda bir toplumsal barış güvencesinin yok edilmesi anlamına geliyor.






















Yorum Yap