İstanbul Boğazı hikayelerini bir kıyıdan diğerine taşırken, old money ile new money’nin görünmez fay hattı iki genç insanın kalbinde karşılık buluyor. Netflix Türkiye’nin iddialı yeni dizisi “Enfes Bir Akşam”, nesilden nesle miras kalan zevklerin sessiz lüksünü, emeğiyle yükselen bir kuşağın hız, hırs ve görünmez yaralarıyla bu iki kalpte çarpıştırıyor. Yalnızca farklı sınıfların, zevklerin ve ritüellerin değil, “birbirine benzemez” iki ruhun nasıl yakınlaşabildiğini de anlatan bir hikaye yazılıyor sulara. Sert görüntüsünün ardında çocukluğuyla barışmaya çalışan Osman ve hayatı hafife alarak direnen Nihal… Bu karakterleri canlandıran Aslı Enver ve Engin Akyürek ile birlikte denizin üstünden şehre bakarken anlıyoruz: İki yaka kadar farklı olabiliriz ama bazen en yakıcı hakikat, birbirimizde tamamlanan eksiklerimizdir.
Röportaj: Melda Narmanlı Çimen
Fotoğraflar: Luca Meneghel
Moda Direktörü: Aslı Asil
ELLE Türkiye Ekim sayısından alınmıştır.
Kapak Fotoğrafı:
Aslı Enver: Bordo rengi ‘Selleria’ kuşaklı deri bluz, Bordo rengi ‘Selleria’ midi etek, fiyatları istek üzerine, ikisi de FENDI
Elsa Perretti koleksiyonundan ‘High Tide’ küpe, fiyatı istek üzerine TIFFANY&CO.
Zümrüt taşlı ‘Queen Bee Eva’ ear cuff, 155.233 TL, Yakut taşlı ‘Mondrian’ ear cuff, 175.870 TL, ikisi de BEE GODDESS
Engin Akyürek: Füme rengi boğazlı yelek, Blazer ceket, fiyatları istek üzerine, ikisi de LORO PIANA

Aslı Enver: Yosun yeşili desenli ceket, Desenli transparan gömlek, Uzun etek, Kolye, fiyatları istek üzerine, hepsi ETRO.
Engin Akyürek: Sarı triko, Haki ceket, Kırık beyaz pantolon, fiyatları istek üzerine, hepsi BOSS.
Sonbahara yepyeni ve iddialı bir Netflix dizisiyle giriyorsunuz: “Enfes Bir Akşam”. Hikayesini ve bu hikayenin sizi hangi yönüyle cezbettiğini, ilk okuduğunuzda sizi en çok çeken şeyin ne olduğunu anlatabilir misiniz?
Aslı Enver: “Enfes Bir Akşam”da beni en çok çeken şey, eski parayla yeni paranın karşılaşmasıydı. İkisinin de getirdiği bagajlar var; aralarındaki mesafe bir yandan çok belirgin ama diğer yandan da güçlü bir çekim yaratıyor. Nihal bu noktada beni çok etkiledi. Onu oynamak istedim çünkü onun çok hafif, ışıklı bir tonu var. Okuduğum dönemde o hafiflik bana çok iyi gelmişti. Bunun yanında, yeni neslin “toksik ilişki” tanımı da bu hikayede çok net görünüyordu. Kendine güvenen, hayatı hafif yaşamaya çalışan birinin böyle bir ilişkide neler hissedip yaşayacağını merak ettim. İşte bu yüzden Nihal beni hikayeye en çok çeken karakter oldu.
Engin Akyürek: Beni en çok çeken şeyi tek bir nedenle açıklamam çok zor… Birçok yönüyle cezbedici bir projeydi, öncelikle çok güncel bir konuyu işlemesi önemliydi. “Old money” kavram olarak hayatımıza yeni girmiş gibi dursa da herkesin bir fikrinin oluşmaya başladığı bir durum bence. Eski para ile yeni paranın çatışmasını çok güncel bir şekilde anlatması, karakterlerin dertlerini sıkıcı olmadan çok izlek bir şekilde anlatmayı başarması ve benim açımdan hiç oynamadığın bir karakteri oynama heyecanını veriyor olması beni bu projeye çeken etkenler. İyi bir yönetmen, senarist ve başarılı bir yapımcının da bu işin içinde olması önemliydi…

Aslı Enver: Desenli transparan gömlek, Uzun etek, Kolye, fiyatları istek üzerine, hepsi ETRO
Engin Akyürek: Sarı triko, Haki ceket, fiyatları istek üzerine, ikisi de BOSS ‘Honeycomb’ kolye, 27.950 TL, BEE GODDESS
Karakterleriniz Nihal ve Osman’ın kişilik özellikleri, hayat yolculukları ve size geçirdikleri duygularla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Engin Akyürek: İkisi de çok farklı karakterler, farklı dünyalardan gelmişler ama aynı dünyaya sığmaya çalışıyorlar. İki karakteri de anlamak için çaba sarf etmeniz gerekiyor. Osman güçlü görünen, travmalarından kaçmaya çalışan bir adam ama içinde barışmayı bekleyen bir çocuk var. Nihal için de aynı şeyi söyleyebilirim; o da hep güçlü olmak, ayaklarının üstünde durmak zorunda kalmış.
Aslı Enver: Nihal çok kendine özgü bir karakter. Haksızlığa uğramayı ya da aptal yerine konmayı asla kabul etmeyen, inatçı bir yapısı var. İlk bakışta hayatı hafife alıyor gibi görünse de aslında bu onun zorluklarla başa çıkma yöntemi. Bu yönleriyle Nihal’i kendime yakın buluyorum, hatta çoğu yerde ona hak veriyorum. Bana unuttuğum bir tarafımı hatırlattığı için onunla empati kurabildim ve rolü büyük bir keyifle oynadım.

Dizide “old money” yani “eski para” kavramı hakkında pek çok replik var. Sizce “old money” kavramı nesilden nesle aktarılan zenginlikle mi ilgili, yoksa bir kültür, tavır ve yaşam biçimi mi? Nihal ve Osman’da bunun farkını nasıl gözlemliyoruz? Onlar üzerinden baktığınızda, “old money” ile “new money” arasındaki farkın en çarpıcı yanı sizce ne?
Aslı Enver: Dizide bu karşıtlık işleniyor ama “old money”ye baktığınızda bunun sadece parayla ilgili olmadığını görüyorsunuz. Dediğiniz gibi, daha çok bir kültür, bir tavır ve yaşam biçimi meselesi. “New money” ise farklı yollarla ortaya çıkabiliyor. Örneğin dizideki Osman karakteri tamamen kendi emeğiyle, yani “self-made” dediğimiz şekilde yükselen biri. Bu iki dünyanın en çarpıcı farkı ise hayata verdikleri tepkiler. Çünkü o kültür ve birikim, hayata bakışlarını ve olayları yorumlama biçimlerini kökten farklılaştırıyor.
Engin Akyürek: “Old money” bir hikaye barındırıyor. Bu hikayeyi ne kadar taşıyabildiğiniz, hayatınıza ne kadar katabildiğiniz çok önemli. Osman, yeni paranın bir temsilcisi olarak kendini bir yere konumlandırmak istemiyor, bunu aşmak için ailesiyle beraber büyük bir sınav vermiş aslında. İki karakterin birbirine önyargıyla yaklaşması aslında kavramları kafamızda görünür hale getiriyor. “Old money” bir hikaye üzerinden ilerlerken, yeni para bu hikâyeyi yazmaya çalışıyor aslında…

Dizide izlediğimiz kadarıyla “old money” temsilcisi olan Nihal ve arkadaşları daha klas, daha sofistike, daha yüksek gustolu ama rutinlerine bağlı ve sürprizsiz bir yaşam tarzına sahip. Sence mutlular mı? Kendi açından düşündüğünde mutluluğun tanımını nasıl yaparsın?
Aslı Enver: Ben Nihal’i klasik bir “old money” kızı olarak görmüyorum. Çünkü o diğerlerinden farklı düşünüyor, farklı davranıyor. Ona dayatılan bir kalıp var, ama o kalıba girmemekte ısrar ediyor. Benim Nihal’in en sevdiğim tarafı da bu inadı. Onu hiç tanımayan biri dışarıdan görse ya da konuşmasını duysa, “bu kız old money” demez. Çünkü her zaman bir serseriliği, bir aykırılığı var.
Mutluluk meselesine gelirsek… Bence mutluluk çok bireysel. Ailenizin geçmişiyle ya da şu anki durumunuzla değil, daha çok dünyaya nasıl baktığınızla ilgili. Mutsuzları da vardır ama içlerinde mutlu olanlar da bulunuyordur. Benim için mutluluğun tanımı huzur. Huzurluysam, mutluyumdur.

Gri boğazlı triko, fiyatı istek üzerine, MIU MIU Siyah trençkot, Pantolon, fiyatları istek üzerine, ikisi de VERSACE.
Yeni para sahibi Osman ve ailesi ise Nihal ile karşılaştırıldığında daha hırslı, daha çalışkan, empati duygusu yüksek bir profil çiziyor ama yüksek zevklere sahip olabilme gibi içsel bir ihtirasları olduğu da hissediliyor. Bir yalıda oturmak, muhteşem bir tekneye binip Taormina’ya tatile gitmek bu aile için ne anlam taşıyor? Tüm bunlara sahip olmak hayata olan küskünlüklerini dindirecek mi? Sizin açınızdan kendi hayatınızdaki “başarı” ve “tatmin” tanımı neleri kapsar?
Engin Akyürek: Bu bir yaşama motivasyonu aslında; kendini var etme biçimi, travmalarından sıyrılma, orayı unutup yeni bir dünya kurma çabası. O yüzden hiç durmamış, durursa oraya döneceğini, travmasını tekrar yaşayacağını hissediyor. Başarı ve tatmin birbirini besleyen şeyler ama biraz psikolojik bir tarafının olduğunu düşünüyorum. Hepimizin bir onaylanma ve içimizdeki çocukla barışma çabası var. Bunları sağlıklı çözebilen insanlar başarıyı dış etkenlere bağlamadan devam ederler. Tatmin duygusu sonsuzluğu içinde barındıran, doymak bilmeyen bir şey bence… Kendi adıma bu, çaba sarf ettiğim ama ne kadar başarabildiğimi bilemediğim bir konu. Yani dış etkenlere bağlı olmadan, tatmin duygusunun esiri olmadan devam edebilmek. Mesleki olarak başarı dış etkenlere bağlı olsa da, bunu hissetmek bize kalıyor. Her şeyden bağımsız yolculuk devam ediyorsa bence asıl başarı budur.

“Çağın gerekliliklerini inkar edemeyeceğimize göre insan olarak nasıl konumlanacağımızı bulmamız gerekiyor. Bu durum en çok da edebiyatın ve felsefenin konusu bence. Sokak nasılsa, telefonun ekranına yansıyanlar hangi tondaysa, oynadığımız karakterler o doğrultuda değişiyor. ” Engin Akyürek
“Bence iki insan birbirini tanırken çatışır, inatlaşır, didişir ve bundan da keyif alır. Bir ilişkinin oturma şekli de aslında budur: konuşmak ve iletişimde kalmak. ‘Enfes Bir Akşam’da Nihal ve Osman ise fazla burunlarının dikine giden karakterler oldukları için zaman zaman yanlış anlaşılmalara sebep olabiliyorlar. Ama bana göre aşkın oturma şekli tam da budur.” Aslı Enver
Nihal ve Osman arasında hem yakınlaşma hem kapışma izliyoruz, hatta Nihal bir repliğinde “Kapışma… en sevdiğim” diyor. Sizce aşk ve tutkunun içinde mücadele, çatışma, hatta zaman zaman didişme olmalı mı? Bir ilişkiyi canlı tutan şey biraz da bu çekişme midir, yoksa gerçek huzur mu aşkı büyütür?
Aslı Enver: Bence iki insan birbirini tanırken çatışır, inatlaşır, didişir ve bundan da keyif alır. Bir ilişkinin oturma şekli de aslında budur: konuşmak ve iletişimde kalmak. Tabii bu, her söylenenin iki taraf açısından aynı şekilde algılandığı anlamına gelmez. Önemli olan, ortak bir noktada buluşma çabasıdır. Nihal ve Osman ise fazla burunlarının dikine giden karakterler oldukları için zaman zaman yanlış anlaşılmalara sebep olabiliyorlar. Ama bana göre aşkın oturma şekli tam da budur. Ve ileriye dönük olarak sevgiye evrildiğinde, bunu pekiştiren şey huzurdur.
Engin Akyürek: Huzur bir sonuç, her ilişkide varılması gereken bir yer gibi tarif edilebilir. İki insanı bir araya getiren şeyleri bazen masalsı ve ideal cümlelerle anlatamıyoruz. Ben şuna inanıyorum; iki insan çatışsa da, farklı yerlerden gelse de sadece ikisini birbirine çeken bir güç var. Bunu tarif etmeye çalışmak, oyunculuk yaparken âşık olduğunuz sahneyi seslendirmeye benzer. Çatışma, didişme (kavgaya ve toksik bir ilişki biçimine dönüşmüyorsa) ilişkinin bir gerçeği.

“Enfes Bir Akşam”ın çekimleri yalılarda, villalarda, yüksek tavanlı ofislerde ve Boğaz’da denizin üzerinde geçmiş. Sizin açınızdan nasıl bir süreçti?
Engin Akyürek: İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden biri. Her baktığınızda yeni bir detayı görüyorsunuz. Büyülü bir şehir… Denizde olmak, Boğaz’ı görmek çalışma sürecinde iyi bir motivasyondu. Boğaz’da geçen birçok işte karadan denizi görürüz ve tek bir bakış açısı vardır. Ama bu işte farklı olan, denizden yalılara ve İstanbul’a bakıyor olmamızdı.
Aslı Enver: Tabii ki görsel olarak çok keyifliydi ama şartlar zaman zaman gerçekten zorlayıcı oluyordu. Çünkü tam kışa girerken deniz sahnelerini çekmeye başladık. Bunun için ekipçe yedi hafta boyunca sabahladık. Işığın daha hafif ve güzel olduğu gündüz saatlerinde çekim yapmak istediğimiz için geceleri sabahlara kadar çalıştık. Üstelik bunların hepsi dış mekan geceleriydi. Açıkçası yedi hafta boyunca sabahlamak hiç kolay değildi, çok zorlayıcıydı. Ama ekibin bir arada olma motivasyonu, aramızdaki neşeli ruh ve uzun zamandır bu kadar yoğun çalışmamış olmak bana çok iyi geldi.

Çekerken özellikle zorlandığınız bir sahne oldu mu?
Aslı Enver: Spesifik bir sahne söyleyemem ama beni en çok zorlayan şey hava şartlarıydı. Yaz havası vermeye çalışıyorduk ama mevsim bize hiç yardımcı olmadı. Hatta bazı anlarda dayanamayıp boynuma kaşkol taktığım oldu. Çünkü projeye başlarken yaz styling’iyle hazırlanmıştık ama gerçek hava koşulları bambaşkaydı. Üstüne bir de uzun geceler ve uykusuzluk eklenince iyice zorlayıcı oldu. Öyle ki bazı sahnelerde Zeynep minicik bir şortla dururken, ben boynumda kaşkol ve üzerimde koca bir montla görünüyorum. Bu da ister istemez biraz ironik bir tabloya dönüşüyordu.
Engin Akyürek: Yağmurlama sahnesi diyebilirim, kışın ortasında çekmiştik, hava bayağı soğuktu.

“İstanbul’da yaşayan biri olarak Boğaz’ın karşısında çekim yapmak çok özel bir deneyimdi. Manzara gerçekten nefes kesiciydi. Bana bile böyle hissettirdiyse, özellikle İstanbul’u ilk kez görecek seyirciler için çok daha etkileyici olacaktır diye düşünüyorum.” Aslı Enver
“İstanbul bu dizinin sahibi aslında. Onun güzellikleri olmasa dizi olmayacak. Boğaz’ın iki yakasını biraz Osman ve Nihal’e benzetiyorum; iki yaka da birbirinden çok farklı ama birbirinden asla kopamayan, birinin varlığı diğerinin güzelliğini ortaya çıkaran bir bütün…” Engin Akyürek
Netflix’teki Türk dizilerinin tüm dünya seyircisine ulaşması ve talep görmesi aynı zamanda turizme de olumlu yansıyor diye biliyorum. Bu dizide şahane İstanbul’un eşsiz güzelliklerini bolca görüyoruz. Sizce İstanbul ve özellikle Boğaz, bir karakter gibi dizinin hikayesine nasıl katkıda bulundu? Yabancı izleyiciler için bu şehri nasıl tanımlarsınız?
Engin Akyürek: İstanbul bu dizinin sahibi aslında. Onun güzellikleri olmasa dizi olmayacak. Boğaz’ın iki yakasını biraz Osman ve Nihal’e benzetiyorum; iki yaka da birbirinden çok farklı ama birbirinden asla kopamayan, birinin varlığı diğerinin güzelliğini ortaya çıkaran bir bütün… İstanbul’un içinde sakladığı tarih, Asya ile Avrupa’yı birleştirmesi sanki bizim karakterimizi anlatıyor.
Aslı Enver: İstanbul’da yaşayan biri olarak Boğaz’ın karşısında çekim yapmak çok özel bir deneyimdi. Bazen evin camını açıp oradan nefes aldığım ya da bahçeme bakıyormuşum gibi camdan dışarıya yöneldiğim sahneler oldu. O anlarda odamın karşısında surları görüyordum ve zaman zaman dalıp gittiğimi hatırlıyorum. Manzara gerçekten nefes kesiciydi. Bana bile böyle hissettirdiyse, özellikle İstanbul’u ilk kez görecek seyirciler için çok daha etkileyici olacaktır diye düşünüyorum. Yani aslında sizin de dediğiniz gibi, İstanbul bu işte adeta başlı başına bir karakter.

Aslı Enver: Koyu lacivert jean bluz, Uzun etek, fiyatları istek üzerine, ikisi de ZIMMERMANN Kahverengi deri kemer, fiyatı istek üzerine, ETRO
Engin Akyürek: Bordo gömlek, 56.950 TL, Bej rengi ceket, 52.950 TL, ikisi de JIL SANDER/BEYMEN Mavi Jean, 4799 TL, BEYMEN COLLECTION/ BEYMEN
Dizide Nihal ve Osman bir motoryat yapımı üzerinde çalışıyorlar; ikisinin deniz tutkusuna dair ipuçları alıyoruz. Boğaz, deniz, dalgalar, dalmak ve tekne hayatı sizin için neler ifade eder? Denizin ortasında olmak ne hissettirir?
Aslı Enver: Bu aslında benim için biraz ironik bir durum. Çünkü ben denizden çekinirim; çok derinlerde olmayı, denizde uzun süre kalmayı ya da çok yüzmeyi sevmem. Daha çok dalıp çıkan biriyim. O yüzden de kendimi denizin ruhunu çok iyi anlayan biri olarak görmüyorum. Hatta deniz bana çoğu zaman sakinlik ve yalnızlık çağrıştırıyor.
Engin Akyürek: Benim için deniz bir keşif. Uzun bir süredir dalış yapıyorum, gökyüzündeki yıldızları keşfetme duygusuna benzetiyorum denizi…

Aslı Enver: Kısa kollu kahverengi yün gömlek, Derin yırtmaçlı etek, ‘Half Horsebit’ kolye, Kısa deri eldiven, Topuklu ayakkabı, fiyatları istek üzerine, hepsi GUCCI
Engin Akyürek: Uzun desenli trençkot, fiyatı istek üzerine, GUCCI Boğazlı triko, fiyatı istek üzerine, BOSS Siyah pantolon, 57.950 TL, BRUNELLO CUCINELLI/BEYMEN Gümüş tokalı siyah deri kemer, 29.950 TL, FERRAGAMO/BEYMEN Siyah loafer, 58.950 TL, TOD’S/BEYMEN
“Yabancı Damat”tan “Kara Para Aşk”a ve “Adım Farah”a seni yıllardır izleyen seyirci, farklı karakterlerde hep farklı yüzlerini gördü. Hem büründüğün tipler hem karakterlerin çok farklıydı. Sen kendi gözünden baktığında, bu süreç seni nasıl birine dönüştürdü? Bir erkek, bir insan olarak bu yolculuktan en çok ne öğrendin?
Engin Akyürek: Oynadığım karakterlerle beraber büyüdüm aslında. Evet, dediğiniz gibi bu bir yolculuk. Her oynadığım karakterden bir şeyler öğrendim. Bu işi mesleki olarak yapmaya çalışıyorsanız oyunculuk hayatınızın bir parçası haline geliyor. Bu süreç daha insan olmayı, empati kurabilmeyi ve kişisel yolculuğunuzu hissetme gücünü öğretiyor.

Aslı Enver: Kısa kollu kahverengi yün gömlek, Derin yırtmaçlı etek, ‘Half Horsebit’ kolye, Kısa deri eldiven, Topuklu ayakkabı, fiyatları istek üzerine, hepsi GUCCI
Engin Akyürek:Uzun desenli trençkot, fiyatı istek üzerine, GUCCI Boğazlı triko, fiyatı istek üzerine, BOSS Siyah pantolon, 57.950 TL, BRUNELLO CUCINELLI/BEYMEN Gümüş tokalı siyah deri kemer, 29.950 TL, FERRAGAMO/BEYMEN Siyah loafer, 58.950 TL, TOD’S/BEYMEN
Aslı sen bu sektöre 18 yaşında girdin. Zaman tüneline girsen o ilk günkü haline bugünden bakarak ne söylemek isterdin? Sadece bir oyuncu olarak değil, bir kadın olarak da bu yolculuk seni nasıl dönüştürdü, anlatabilir misin?
Aslı Enver: Zaman tüneline girip 18 yaşımdaki hâlime bir şey söyleme şansım olsaydı, Nihal’in de dediği gibi “oyuna devam” derdim. Hayat karşına ne çıkarırsa çıkarsın; disiplininden, işine duyduğun saygıdan, sevgiden ve heyecanından asla vazgeçme. Çünkü seni ayakta tutacak ve her seferinde yeniden motive edecek olan şey tam olarak bu. Ben sete çok genç yaşta, 18’imde adım attım ve aslında ekran önünde büyüdüm. Çocuksu ruhum hâlâ benimle geliyor, hâlâ her sahnede çok heyecanlanabiliyorum. Bu alan beni en çok mutlu eden, en çok kendim gibi hissettiğim yer oldu. Çocukluktan kadınlığa uzanan bu yolculukta kendime, “hâlâ oyun oynayabildiğin bir alana sahip olduğun için çok şanslısın” diyebiliyorum.

Kahverengi gömlek, Yün pantolon, Kırmızı uzun kaşe kaban, fiyatları istek üzerine, hepsi TOD’S Broşlar, moda direktörüne ait.
“Bir laf var ya, çok seviyorum: ‘Hayat, sen plan yaparken başına gelenlerdir.’ Ben hayata tamamen böyle bakıyorum. Kesin diye bir şey yok; her şey insan için ve her an her şey olabiliyor. O yüzden ben biraz daha akışta kalan biriyim.” Aslı Enver
İlk kez mi birlikte çalıştınız? Birbirinizi partner olarak değerlendirdiğinizde neler söylersiniz? İlk set gününde birbiriniz hakkında en çok neye şaşırdınız?
Engin Akyürek: Evet, ilk kez birlikte çalışıyoruz. Aslı’yı insan olarak tanımaktan, oyuncu olarak bir paylaşımın içinde olmaktan çok mutlu oldum. Çok farklı karakterler olsak da, mesleğe ve sahnelere aynı yerden baktığımızı söyleyebilirim.
Aslı Enver: Aynı sektörde uzun zamandır olmamıza rağmen Engin’le ilk defa aynı projede bir araya geldik. Engin çok çalışkan, disiplinli ve sahnede paslaşmayı seven bir oyuncu. Ben de her zaman paslaşan oyuncularla çalışmaktan büyük keyif alırım. Karakterine çok sahip çıkıyor ve her zaman işin selameti için elinden geleni yapıyor. Engin’le ilgili ilk set gününde beni şaşırtan bir şey olmadı. Çünkü iş başlamadan önce birlikte okuma provaları yapmıştık, karşılıklı rolleri biraz çalıştık. O yüzden onu yakından tanıma fırsatım olmuştu. Sette de bu yüzden bir sürpriz yaşamadım, aksine çok iyi anlaştık. Engin benim için gerçekten iyi bir partner oldu.

Gri boğazlı triko, fiyatı istek üzerine, MIU MIU Siyah trençkot, VERSACE
“Evimi seviyorum ama sokakları da seviyorum. Mahalle duygusunu, dışarıda olma halini iyi buluyorum. Kafamda bir hikaye varsa, hiçbir şey yapmadan bir yere oturup o hikayeyi düşünmek beni çok dinlendiriyor. ” Engin Akyürek
Aslı sen Boğa burcusun, Engin sen de Terazi’sin. İkinizi de Venüs yönetiyor. Venüs aşkın, güzelliğin, estetiğin gezegeni. Sette estetik detaylara ve duygulara daha mı çok dikkat ediyordunuz? Sizce bu enerjiyi bu projeye nasıl taşıdınız?
Aslı Enver: Bunu bir astroloğa sormak lazım:) Güzellik ve estetik bu işe lazım bir şeydi. Eğer bu işin iyi gözükmesine yardım edebildiysek ne mutlu bize.
Engin Akyürek: Çok detaylı bilmediğim bir konu astroloji. Siz böyle sorunca insanın kafasında bir şeyler oturuyor. Belki de sette iyi anlaşmamız bundan kaynaklanmış olabilir, teşekkürler Venüs…

Aslı Enver: Bordo rengi ‘Selleria’ kuşaklı deri bluz, Bordo rengi ‘Selleria’ midi etek, fiyatları istek üzerine, Topuklu terlik, fiyatları istek üzerine, hepsi FENDI Elsa Perretti koleksiyonundan ‘High Tide’ küpe, fiyatı istek üzerine TIFFANY&CO. Zümrüt taşlı ‘Queen Bee Eva’ ear cuff, 155.233 TL, Yakut taşlı ‘Mondrian’ ear cuff, 175.870 TL, ikisi de BEE GODDESS
Engin Akyürek: Füme rengi boğazlı yelek, Blazer ceket, Ayakkabı, Pantolon, fiyatları istek üzerine, hepsi LORO PIANA
İkinizin de şöhreti şöhretsiz yaşama tercihi var gibi duruyor. Evcimen misiniz, iş dışında en çok neler yaparken mutlu olursunuz?
Engin Akyürek: Evimi seviyorum ama ben sokakları da seviyorum. Mahalle duygusunu, dışarıda olma halini iyi buluyorum. Pandemiden sonra bu durumlarla kurduğum ilişki değişti. Birkaç yıldır evimde daha çok vakit geçiriyorum, bu bir alışkanlık aslında. Dalış yapmayı severim. Kafamda bir hikaye varsa, hiçbir şey yapmadan bir yere oturup o hikayeyi düşünmek beni çok dinlendiriyor.
Aslı Enver: Ben çok evci biriyim. Evde vakit geçirmeyi, yakın çevremle beraber olmayı çok seviyorum. Ev benim için gerçekten en mutlu olduğum alan, kendimi en iyi hissettiğim yer. Bu yüzden de çok dışarıda olma ihtiyacı duymuyorum. Ama iş dışında kısa seyahatleri çok severim. Uzun uzun gezmektense hafta sonu kaçamaklarını tercih ederim. Mesela bir geceliğine kalkıp Assos’a gidip ertesi gün geri dönmüşlüğümüz çoktur ve bundan da büyük keyif alırım. Araba kullanmayı, özellikle uzun yol yapmayı çok seviyorum. Doğada olmak bana iyi geliyor. Sosyalleşmeyi de elbette seviyorum ama evimde çok mutlu olduğum için, yakın çevremle birlikte vakit geçirmek bana fazlasıyla yetiyor.

Aslı Enver: Desenli oversize ceket, Kristal taş işlemeli kumaş pantolon, Kumaştan korse, Ayakkabı, fiyatları istek üzerine, hepsi DRIES VAN NOTEN
Engin Akyürek: Deri ceket, Pantolon, fiyatları istek üzerine, ikisi de MIU MIU Boğazlı kazak, Bot, fiyatları istek üzerine, ikisi de DOLCE&GABBANA
Anne olduktan sonra “Bütün zamanımı Elay’a ayırıyorum. Hayatım kökünden değişti” diye bir demecin var. Biraz anlatır mısın hem duygu dünyanda hem günlük rutinlerinde neler değişti?
Aslı Enver: Kendime bir söz vermiştim; Elay 2 yaşına gelene kadar ana akım iş yapmayacaktım. Çünkü ana akım çok zaman alan ve gerçekten bebek kadar özen isteyen bir alan. Bu sözümü tutabilmiş olmaktan dolayı mutluyum. Tabii ki anne olduktan sonra hayatım kökünden değişti. Çok güzel bir yaşta, 40 yaşında anne oldum ve bunun tadını sonuna kadar çıkarıyorum. Hâlâ da çalışmadığım her anımı Elay’la geçiriyorum. Şimdi o yavaş yavaş birey olma yoluna girdiği için ayrı programlarımız da olabiliyor. Mesela o parka giderken ben işlerimi hallediyorum, sonra evde buluşup günümüze devam ediyoruz. Bu sağlıklı ayrışma süreci de benim için çok keyifli. Günlük rutinimde en çok değişen şey ise uyku düzenim oldu. Artık Elay ile sabah yedi buçukta uyanıyorum ve günü onun uyku saatlerine göre yaşıyorum. Bu bile başlı başına bambaşka bir hayat. Çünkü eskiden işim yoksa istediğim saatte kalkıyordum. Şimdi ise öyle değil; küçücük bir insan var ve tüm programını onun ihtiyaçlarına göre yapıyorsun. Dışarıdan bakıldığında bu, rutinimi kökten değiştirmiş gibi görünebilir ama aslında hayatımı daha çok düzene sokuyor. Çok daha öngörülebilir ve düzenli bir yaşamım var artık. Kırk sene boyunca gönlümce gezip tozdum, şimdi daha planlı bir hayat yaşıyorum ve bu bana çok iyi geliyor. Duygusal olarak ise… Hayatta bundan daha çok sevebileceğim bir şey olduğunu düşünmüyorum. Anne olmak çok tarif edilebilir bir duygu değil, yaşayarak anlıyorum.

Kahverengi gömlek, Yün pantolon, Kırmızı uzun kaşe kaban, Topuklu ayakkabı, fiyatları istek üzerine, hepsi TOD’S Deri eldiven, fiyatı istek üzerine, MAX MARA Broşlar, moda direktörüne ait.
Yıllar önce bir gazete röportajını okumuştum, geçmişteki bayramlar, samimi ilişkiler ve mahalle kültürünün o saf ve sıcak haline olan özlemini anlatıyordun. Şu anda dijitalleşme, ekran bağımlılığı ve bencilleşme bu kadar artmışken dünyanın gidişatı neler hissettiriyor sana? Bu hafıza senin dizi karakterlerine nasıl yansıyor?
Engin Akyürek: Aslında bu bir geçmişe övgü değil, anılara ve hikayelere sahip çıkmakla ilgili bir durum. Çağın gerekliliklerini inkar edemeyeceğimize göre insan olarak nasıl konumlanacağımızı bulmamız gerekiyor. Bu durum en çok da edebiyatın ve felsefenin konusu bence. Sokak nasılsa, telefonun ekranına yansıyanlar hangi tondaysa, oynadığımız karakterler o doğrultuda değişiyor.

Aslı Enver: Dantelli bralet, Saten külot, ikisi de DOLCE&GABBANA ‘Tubogas’ küpe, ‘Tubogas’ kolye, ‘Tubogas’ yüzük, hepsi BVLGARI
Engin Akyürek: Kazak, PRADA ‘Octo Roma’ saat, fiyatı istek üzerine, BVLGARI
“Enfes Bir Akşam”da iç dünyamızda saklı o küçük çocuk halimizi ve o masumiyet duygusunun önemini de hissedebiliyoruz. Senin için ne anlama geliyor bu duygu?
Engin Akyürek: Masumiyet kaybolmak durumunda olmasaydı böyle bir kelimeye ihtiyaç duymazdık. Bunu korumaya çalışmak çok insani ve çocuksu bir çaba gibi dursa da, aslında kaygılarımızı büyütüp suçluluk duygusuyla hayatımıza devam etmemize sebep oluyor. Bence burada kilit bir durum var: Masumiyet kaybedilebilir ama çocukluk ve anılarla barışık devam edebiliyor muyuz? Bence bu daha önemli…
Londra’da büyüdüğünü ve Türkçeyi çok geç öğrendiğini biliyoruz. Hem diksiyonun hem kelime haznene bakınca nasıl bu kadar hızla geliştirdiğini merak ediyor insan. Bu konuda zorlandın mı? Aklına koyduğun her konuyu bu şekilde sonuca ulaştırır mısın?
Aslı Enver: Ailem Türk olduğu için zaten bir kulak aşinalığım vardı. Çok anlaşılmasam da Türkçe konuşabiliyordum. Ben 12 yaşındayken buraya geldiğimizde ise dil kendiliğinden oturdu. Bunun için özel bir çabam oldu diyemem. Belki çok konuşmayı seven biri olduğum için, konuşarak çözülmüştür. Aklıma koyduğum her şeyi yapabilir miyim bilmiyorum ama şunu biliyorum: çalışırım. Bir şeyi yapmak istiyorsam mutlaka çabalar, öğrenir, elimden geleni yaparım. Başarıp başaramayacağımın garantisi yok ama mutlaka denerim.
21 kısa öyküden oluşan “Sessizlik” isimli bir kitabın yayınlanmıştı; üzerinden yıllar geçti. Bu öykülerden birini diziye ya da filme dönüştürme fikrin oldu mu hiç? O zamandan bu yana geçen yıllar sana yeni hikayeler yazdırdı mı? Ufukta başka bir kitap var mı?
Engin Akyürek: 2023 yılında da “Zamansız” adlı bir öykü kitabı çıkardım. Yazma yolculuğum devam ediyor, aslında kısa zaman içinde de yeni bir kitap çıkarmak istiyorum. Bazı öykülerimi bir film hikayesi olarak yazdım. “Sessizlik”te; “Merhaba” ve “Bi Gece” adlı öyküler bir film hikayesiydi.
Empati becerisi oyunculuk açısından önemli bir özellik, gerçek hayatta empati fazlalığının sizi yorduğu, yıprattığı oluyor mu?
Engin Akyürek: Başa bela olduğu kadar bizi çok insan yapan bir duygu. Bunu öğrenmeye çalışıyorum. Aslında empati de ucunu bırakırsanız sonsuz bir şey; anlamanın, hissetmenin sonu olmadığı gibi. Bir anda tanıdığınız, tanımadığınız herkesin acılarını bedeninizde hissedersiniz. Bu çok yorucu. Gerçekçi empatiyi sağlıklı buluyorum.
Aslı Enver: Açıkçası beni yıprattığı oluyor. Bazen karşı tarafın penceresinden o kadar bakıyorum ki, kendime haksızlık ettiğim anlar bile oluyor. Ama bence bu bir eksiklik değil. Çünkü ayarını kaçırdığımda kendimi hemen yakalayabiliyorum, yani çok zarar almadan farkına varıyorum. O yüzden bunu bir problem olarak görmüyorum. Aksine, her şeyi iki ya da çok taraflı görmek insana farklı bakış açıları kazandırıyor. Sadece kendi düşündüğün gibi olmadığını fark ettiriyor. Bu yüzden bu özelliğimi seviyorum, hatta işime yaradığını düşünüyorum.
Peki yeniden Nihal ve Osman’a dönersek, çok farklı hayat koşullarında büyümüş bu iki genç insan sizce birbirleriyle empati kurabiliyorlar mı?
Aslı Enver: Bence birbirleriyle empati kuramıyorlar. Çünkü ikisi de kendi tarafına çok sıkı sıkıya bağlı. Açıkçası terapiye gittiklerini de sanmıyorum! Bu yüzden her şeyi kendi bakış açılarından değerlendiriyorlar. Ama hikayenin akabilmesi için de biraz böyle olması gerekiyor diye düşünüyorum.
Engin Akyürek: Empati kurmalarını engelleyen çok fazla şey var; hikayeleri, geldikleri yer ve önyargılar… Biz de ilk başta empati kurmalarını beklemiyoruz, bu da gerçekçi değil. Şunu görüyoruz ama: Empati kurabilen birçok insana göre birbirlerine karşı tutkulular.
Nihal ve Osman’dan da gördüğümüz gibi, hayatta her şey istediğimiz gibi gitmiyor; bir anda her şey değişebiliyor. Herhangi bir şey istediğiniz gibi gitmediğinde sizin tepkiniz ne olur? Kontrol etmeye çalışır mısınız yoksa akışa güvenir misiniz?
Engin Akyürek: Bunu da öğrenmeye çalışıyorum. Bu da nafile bir çaba. Çok az şeyi kontrol edebiliriz, bunu bir hastalık olarak görüyorum. Çok güzel ifade etmişsiniz: Akışa güvenmek… Çok kolay olduğunu söyleyemem ama kesinlikle akışa bırakmayı tercih ederim.
Aslı Enver: Bir laf var ya, çok seviyorum: “Hayat, sen plan yaparken başına gelenlerdir.” Ben hayata tamamen böyle bakıyorum. Kesin diye bir şey yok; her şey insan için ve her an her şey olabiliyor. O yüzden ben biraz daha akışta kalan biriyim. Görevlerimi, sorumluluklarımı yerine getiririm ama günün sonunda olacak olan oluyor, olmayacak olan da olmuyor. Bununla çok inatlaşmam. Daha çok kabullenen bir tipim.

Aslı Enver: Desenli oversize ceket, Kristal taş işlemeli kumaş pantolon, Kumaştan korse, Ayakkabı, fiyatları istek üzerine, hepsi DRIES VAN NOTEN
Engin Akyürek: Deri ceket, Pantolon, fiyatları istek üzerine, ikisi de MIU MIU Boğazlı kazak, Bot, fiyatları istek üzerine, ikisi de DOLCE&GABBANA
Kararlarınızı dürtüsel mi alırsınız yoksa uzun uzadıya, enine boyuna düşünerek mi? İçgüdülerinize güvenir misiniz?
Aslı Enver: Aslında tamamen döneme göre değişiyor. Bazen çok içgüdüsel davranıyorum, bazen de çok düşünüyorum. Bu konuda çok tutarlı olduğumu söyleyemem çünkü içgüdülerimin beni yanılttığını hissettiğim zamanlar oldu. Ama mantıkla baktığımda da yanıldığımı gördüm. Yani tamamen durumsal. Ne olursa olsun, içime siniyorsa o şeyi yapmak istiyorum.
Engin Akyürek: Buna sağlıklı bir cevap verebilen var mı bilmiyorum. İçgüdülerimle aldığım dediğim kararlara genelde aklım bulaşır, aklımla karar verdiklerime de duygularım… Bilemedim hiçbir zaman.
“Old money” yaşam tarzına moda açısından bakmak da isterim. Dizide Osman yeni para sahibi olmasına rağmen gayet “sessiz lüks” bir tarza sahip. Nihal ise daha çok “gayretsiz ve zahmetsizce stil sahibi” diyebileceğimiz bir tarzda. Kendi şahsi stillerinizi nasıl tanımlarsınız?
Engin Akyürek: Çabasızlık kulağa güzel geliyor, doğal ve rahat bir tarzım olduğunu söyleyebilirim.
Aslı Enver: Modadan çok anlıyormuş gibi yapmayacağım; kendime göre bir zevkim var ve ona göre giyiniyorum. Projelerimde ise kostümlere karışmam. Üzerimde emanet gibi durmuyorsa ve rolümü kısıtlamıyorsa, işi kostüm ve styling olan arkadaşlarıma bırakmayı tercih ediyorum. Aslında kostüm karakteri çıkarmamda çok yardımcı oluyor. Çünkü iki dirhem bir çekirdek giyinmiş bir kadının ruhuyla, kovboy çizmesi giyen bir kadının ruhu bambaşka… Kostüm sana bir postür, bir tavır kazandırıyor. O yüzden de bundan faydalanmayı seviyorum.
“Old money” çoğu zaman zenginlik ile karıştırılıyor ama aslında pek öyle değil; daha çok bir kültür ve bir yaşam biçimi. Sizin kendi hayatınızda “bu benim en büyük zevkim” dediğiniz şeyler neler?
Aslı Enver: “Old money” profilinde biri olmadığımı söyleyerek başlayayım. Hayattaki en büyük zevkim galiba iyi yemek yemek. Bu, Boğa burcu olmamla mı ilgili yoksa tamamen içsel bir motivasyon mu bilmiyorum ama güzel yerlerde, güzel şeyler yemekten büyük keyif alıyorum. Bir diğer tutkum ise güzel evler… Güzel evlere bakmayı, onları gezmeyi, hatta onların içinde yaşamayı çok severim. İç mimarlık, dekorasyon ve iyi tasarlanmış mobilyalar her zaman ilgimi çekmiştir. Boş zamanlarımda ev mağazalarını gezdiğim çok olur. Yurtdışında insanlar butiklere ya da alışveriş merkezlerine bakarken ben tasarımcı dükkânlarına giderim. Modada değil ama mimari ve dekorasyonda sanırım biraz iddialıyım.
Engin Akyürek: Su altında olmak…
Göstermenin ve sergilemenin bu kadar ön planda olduğu sosyal medya çağında, “old money” gibi “sessiz” bir yaşam biçimi ne kadar mümkün?
Engin Akyürek: Bunu bir maske gibi taşımıyorsanız aslında mümkün. Bir taraftan da bu halin ruhunuzla uyumlu olması gerekiyor, yoksa ne yaparsanız yapın çabalı gözükecektir.
“Old money” dediğimizde aslında aidiyet, kökler, gelenekler devreye giriyor. Sen kendi hayatında bu türden geleneklere ne kadar bağlısın?
Aslı Enver: Ben çok gelenekselci biri değilim. Hatta köklere bağlılık diye sordunuz… Ben kendimi biraz da köklenmemiş hissederim. Bu muhtemelen çocukluğumun ve olgunlaşma dönemimin başka ülkelerde geçmesiyle alakalı. Belki de o yüzden evlere bu kadar meraklıyım. Köklenme isteğimin bir yansıması olabilir.
Hayatta en büyük lüksün aslında “zaman” ve “huzur”olduğu söylenir. Sizce hangi değeri kaybettiğimizde en çok yoksullaşırız? Sizin için en önemli şey nedir?
Engin Akyürek: Zaman, elimizde tutamadığımız bir şey. Zamanını iyi kullanan, hayıflanmayan birine henüz denk gelmedim. Zamana anlam biçmeye çalıştıkça huzursuzlaşıyoruz. İçinde çok şey var; ölüm var, geçmiş var, yapamadıklarımız var… Ama huzur yoksa bütün konuşulanlar boşluğa düşüyor.
Aslı Enver: Benim için en önemlisi huzur galiba… Zamansızlıktan yakındığım da çok olmuştur ama huzursuz hissetmek beni çok yıpratır. Huzur olunca işler bir şekilde yoluna giriyor, akış kendiliğinden sağlanıyor. O yüzden benim için cevap net: huzur.
Dizide Nihal, Osman’a “Bana şu ana kadar kimseye söylemediğin gerçek bir şey söyle” diyor; siz de bize Aslı ve Engin olarak kendiniz hakkında kimseye söylemediğiniz gerçek bir şey söyler misiniz?
Aslı Enver: Bir değil iki şey söyleyeyim size! Aslında sabaha karşı verilen en iyi replikler hep uykusuzlukta aklıma geliyor – sonra unutuyorum. Ve: Göründüğüm kadar gizemli değilim.
Engin Akyürek: Eskiden tadımı kaçıran şeylerle ilgilenmiyorum bile…
“Bazen çok içgüdüsel davranıyorum, bazen de çok düşünüyorum. Bu konuda çok tutarlı olduğumu söyleyemem çünkü içgüdülerimin beni yanılttığını hissettiğim zamanlar oldu. Ama mantıkla baktığımda da yanıldığımı gördüm. Yani kararlarım tamamen durumsal.” Aslı Enver
“İçgüdülerimle aldığım dediğim kararlara genelde aklım bulaşır, aklımla karar verdiklerime de duygularım… Bilemedim hiçbir zaman.” Engin Akyürek
Yorum Yap