Kadınların soyadı üzerindeki tarihi dönüşümü keşfedin! AYM’nin yeni gündemi kütük, toplumsal eşitlikte yeni bir sayfa aralıyor.

Anayasa Mahkemesi, toplumsal cinsiyet eşitliği noktasında önemli bir adım atan bir karar almış ve kadınların evlenme sonrası kocalarının soyadını almasını zorunlu kılan düzenlemeyi iptal etmiştir. Bu karar, yalnızca bireylerin kimliklerin geçirilen dönüşümünün değil, aynı zamanda Türkiye’de kadının toplum içindeki yerinin ve öneminin de yeniden sorgulanmasına kapı aralamaktadır. Şimdi ise mahkeme, evlenen kadının nüfus kaydının kocasının hanesine taşınmasına ilişkin düzenlemeyi değerlendirmeye almıştır. Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 23. maddesinin ikinci fıkrası, evlenen kadının kaydının kocasının hanesine aktarılmasını öngörmektedir. Bu düzenleme, kadının birey olarak bağımsızlığını kısıtlayan bir nitelik taşımakta ve toplumda kadının rolüne dair köklü yanılgıları sürdürmektedir.
İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesi, bu konuyu ele alarak, düzenlemenin Anayasa’daki eşitlik ilkesine aykırı olduğunu iddia etmiş ve Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda, evlilik sonrası kadın ve erkek arasında nüfus kaydı açısından farklı muamele oluşturduğunu belirtmiştir. Bu tür uygulamaların, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetmeyen yapılar olduğunu ifade eden mahkeme, bu düzenlemenin iptal edilmesi gerektiği görüşünü vurgulamıştır.

EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRILIK İDDİASI
Anayasa Mahkemesi, başvurunun ilk inceleme gündemine alınmasının ardından, eğer herhangi bir eksiklik yoksa düzenlemenin esastan görüşülmesinin gerekeceğini bildirmiştir. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından kritik bir öneme sahiptir. Anayasa’nın eşitlik ilkesinin uygulanabilirliği, toplumda kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu anlayışını güçlendirmektedir. Dolayısıyla, evlilik sonrası kadınların yalnızca kocasının hanesine taşınması, onların bireysel kimliklerini ve özgürlüklerini baskı altına almakta, bu da ciddi bir eşitsizliğe yol açmaktadır.
‘SOYADI’ KARARININ DEVAMI NİTELİĞİNDE
Anayasa Mahkemesi’nin daha önce aldığı kararlar, Türkiye’de kadınların statüsüne dair önemli bir değişimin habercisi olmuştur. Örneğin, Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesini iptal eden karar, kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almasının zorunlu olmasının, cinsiyet temelli bir ayrımcılığa neden olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Anayasa Mahkemesi, kararında “erkek evlenmeden önceki soyadını evlendikten sonra da tek başına kullanabildiği halde, kadın yalnızca kocasının soyadının önünde kullanabiliyor” ifadesini kullanarak, bu durumun eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirtmiştir.
Şimdi önüne gelen kütük düzenlemesi davası, kadınların evlilik sonrası kimlik ve nüfus kaydı üzerindeki statüsünün yeniden şekillendirilmesi açısından oldukça önemlidir. Mahkeme, bu düzenlemenin iptaliyle birlikte kadınların toplumsal ve hukuksal konumunu güçlendirmeyi hedeflemektedir. Bu tür hukuksal değişiklikler, yalnızca kadının kimliğini değil, aynı zamanda toplumun genel ahlak anlayışını da dönüştürebilecek bir potansiyele sahiptir. Kadının, evlilik ve aile kavramları içindeki yerinin yeniden tanımlanması gerektiği gerçeği, bu tür mahkeme kararlarıyla daha da görünür hale gelmektedir.
Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından kritik bir eşik olacaktır. Olumlu bir sonucun alınması, yalnızca hukuksal bir zafer değil; aynı zamanda toplumsal bir değişimin de başlangıcı olabilir. Kadınların bağımsızlık ve eşitlik taleplerinin desteklenmesi, toplumun geleceği açısından son derece önemlidir.






















Yorum Yap