Kasapoğlu: Engelli bireyler evden çıkar çıkmaz sınıf, laboratuvar ve spor salonuna engelsiz erişim hakkına sahiptir.

Türkiye, engelli bireylerin eğitim haklarının ve sosyal hayata erişiminin geliştirilmesi konusunda son yıllarda önemli adımlar atmıştır. Özel eğitim alanındaki dönüşüm yalnızca eğitim süreçlerini iyileştirmekle kalmayıp, aynı zamanda ülkemizin bilimsel, sosyal ve vicdani kapasitesini yansıtmaktadır. Bu kapsamda düzenlenen kongreler, akademisyenler, politika yapıcılar ve uygulayıcıları bir araya getirerek bilgi paylaşımında önemli bir platform sunmaktadır. Bu tür etkinlikler, Meclis ve akademi arasında güçlü köprüler kurulmasını sağlayarak, ortaya konan her öneri ve raporun politika önerilerine ve uygulamalara dönüşmesini mümkün kılmaktadır.
Engelli bireylerin eğitim ve toplumla bütünleşmesinde erişim, sürdürülebilirlik ve katılım ilkeleri temel taşlardır. Evden çıkarak eğitim aldığı sınıfa, laboratuvara, spor salonuna, kütüphaneye ve şehrin her alanına engelsiz ulaşabilmek, bireylerin hakkı olarak kabul edilmelidir. Bu kapsamda, 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 Sayılı Engelliler Hakkında Kanun, engelli hakları için bir dönüm noktası oluşturmaktadır. Kanun öncesi dönemle karşılaştırıldığında, engelli bireylerin görünürlükleri artırılmış, üretimde, sporda, sanatta ve akademide yer almaları teşvik edilmiştir. Ancak bu ilerlemelere rağmen, engelli bireylerin tam anlamıyla eşit ve engelsiz bir yaşam sürmeleri için yapılması gereken pek çok düzenleme ve iyileştirme bulunmaktadır.

Özel eğitimle sporun kesişim noktası, engelli bireylerin sosyal, fiziksel ve psikolojik gelişimleri açısından büyük önem taşımaktadır. “Spor Aşkı Engel Tanımaz” projesi, özel eğitim okullarına spor ekipmanları ulaştırarak, öğrencilere kendi yeteneklerini keşfetme ve “ben de yapabilirim” duygusunu yaşama imkânı sağlamıştır. Spor, sadece fiziksel becerileri geliştirmekle kalmamakta, aynı zamanda engelli bireylerin kendine güvenini artırmakta, sosyal katılımını desteklemekte ve disiplin kazanmalarına katkı vermektedir.
Kültür, sanat ve dijital dönüşüm de özel eğitimin ayrılmaz parçaları olmalıdır. Eğitim alanını sadece pedagojik bir süreç olarak görmek yerine, hayatın tüm katmanlarına entegre edilen bir kültür olarak değerlendirmek gerekmektedir. Bu yaklaşım, engelli bireylerin eğitim sürecinde çok yönlü gelişimini desteklemekte ve toplumun her alanında aktif katılımcı olmalarını sağlamaktadır.
Kongre, 100 bildiri oturumu, 500’den fazla bildiri, pek çok panel ve poster sunumuyla yaklaşık 3000 katılımcıyı ağırlamaktadır. Türkiye’nin özel eğitim alanındaki akademik birikimleri ve saha deneyimleri bir araya getirilerek, alanın sorunlarına çözümler üretilmekte, yeni politika ve uygulama önerileri geliştirilmekte ve yaygınlaştırılmaktadır. Bu tür etkinlikler, özel eğitim alanındaki bilgi paylaşımını artırmanın yanı sıra, kurumlar arası iş birliğini güçlendirmekte ve ülkemizin özel eğitim vizyonunu ileriye taşımaktadır. Kongrenin sonuna kadar devam edecek çalışmalarda elde edilen bulgular, özel eğitim alanında kalıcı ve etkili reformların hayata geçirilmesine öncülük edecektir.
Özel eğitim alanında bilimsel gelişmelerin paylaşılması ve uygulamalara yansıtılması, engelli bireylerin yaşam kalitesini artırmanın yanı sıra, toplumsal bilinç ve farkındalığın yükseltilmesini sağlamaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu ve akademik dünyanın ortak çabasıyla yürütülen bu çalışmalar, gerekli politika değişikliklerine temel teşkil ederek engelli bireylerin haklarının tam anlamıyla korunmasına ve geliştirilmesine katkı sunmaktadır.





















Yorum Yap