Fransa’dan İngiltere’ye, deniz yoluyla gönderilen İranlı kaçak göçmenler, bu kez ikinci kez gerçekleşen bir olayla gündemde. Kaçış yolları tartışılıyor.

İngiltere, son dönemde artan düzensiz göçmen akınına karşı sert tedbirler almayı sürdürüyor. Özellikle Manş Denizi üzerinden yapılan yasa dışı geçişler, İngiliz hükümeti için büyük bir sorun haline gelmiş durumda. Son olayda, İranlı bir göçmen, Fransa ile yapılan geri gönderme anlaşması kapsamında ikinci kez sınır dışı edildi. Bu durum, yalnızca bireysel bir olay olarak değil, aynı zamanda karmaşık bir göçmen politikası mesele olarak da değerlendirilmeli. Yine, bu süreçte yaşananlar göçmenlerin karşılaştığı zorlukları bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor.

MANŞE DENİZİ’Nİ İKİNCİ KEZ GEÇTİ
İranlı düzensiz göçmen, ilk kez 6 Ağustos’ta Manş Denizi üzerinden İngiltere’ye ulaştıktan sonra, 19 Eylül’de Fransa’ya geri gönderilmişti. Ancak, 18 Ekim tarihinde tekrar sınırı geçerek İngiltere’ye girmeyi başardı. Bu defa, İngiltere yetkilileri tarafından çok kısa bir süre içinde fark edilerek yeniden Fransa’ya gönderildi. Bu durumu sadece bir kaçış denemesi olarak görmek yanıltıcı olabilir; zira bu şahıs, hayatta kalma mücadelesi verirken, aynı zamanda sistemler arası geçişlerin ne denli zorlu ve tehlikeli olduğunu da gözler önüne seriyor.

“BİR İÇERİ BİR DIŞARI” UYGULAMASI KAPSAMINDA GÖNDERİLDİ
İngiltere İçişleri Bakanlığı, göçmenin Fransa ile yürürlükte olan “bir içeri bir dışarı” anlaşması kapsamında sınır dışı edildiğini duyurdu. İçişleri Bakanı Shabana Mahmood’un açıklamalarına göre, göçmenin biyometrik verileri sayesinde hızlı bir şekilde yakayı ele verdiği belirtildi. Bakan Mahmood, “Birleşik Krallık’tan çıkarıldıktan sonra geri dönmeye çalışan herkes zamanını ve parasını boşa harcıyor. Ülkeye yasa dışı girenleri geri göndermek ve sınırlarımızı korumak için ne gerekiyorsa yapacağız.” diyerek İngiltere’nin kararlılığını vurguladı.

GÖÇMEN: “FRANSA’DA İNSAN KAÇAKÇILARI KÖLE GİBİ ÇALIŞTIRDI”
İranlı göçmen, The Guardian gazetesine verdiği bir röportajda, Fransa’nın kuzeyinde insan kaçakçılarının elinde zor durumda kaldığını, hatta modern kölelik koşullarında çalıştırıldığını ve ölümle tehdit edildiğini öne sürdü. Bu tür ifadeler, göçmenlerin yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik olarak da büyük travmalar yaşadığını ortaya koyuyor. Fransa’daki bu deneyim, onların ülkelerine geri dönme niyetlerini sorgulatırken, hangi alternatiflerin sunulduğunu da tartışmaya açıyor.
İNGİLTERE-FRANSA İADE ANLAŞMASI YÜRÜRLÜKTE
Fransa ve İngiltere, Manş Denizi’ndeki yasa dışı geçişleri azaltmak amacıyla yeni bir iade mekanizması üzerinde anlaşmış durumda. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile İngiltere Başbakanı Keir Starmer arasında varılan mutabakat, 5 Ağustos tarihinde yürürlüğe girdi. Bu anlaşma, İngiltere’ye yasadışı yollarla ulaşan göçmenlerin Fransa’ya geri gönderilmesini öngörüyor; ayrıca aynı miktarda göçmenin de İngiltere tarafından kabul edileceği belirtiliyor. Ancak, bu tür düzenlemelerin etik yönleri üzerinde ciddi tartışmalar devam ediyor. Sadece iki ülke arasındaki ilişkileri değil, göçmen haklarını da sorgulayan bir bağlam söz konusu.
TEPKİLER SÜRÜYOR
Fransa’da muhalefet, bu anlaşmaya karşı çıkarken, Uluslararası Af Örgütü (Amnesty) ise düzenlemeyi “insan hayatını pazarlık konusu haline getiren etik dışı bir uygulama” olarak nitelendirdi. Bu tür eleştiriler, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve uluslararası ilişkiler açısından önemli bir tartışma yaratıyor. Anlaşma, yalnızca göçmenler için değil, aynı zamanda iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler için de kaygı verici bir durum oluşturuyor.
İNGİLTERE HÜKÜMETİ ÖNLEMLERİ ARTIRIYOR
Londra yönetimi, Fransa ile yapılan anlaşmanın yanı sıra, sığınmacı otellerinin kullanımına son vermeyi ve sınır güvenliğini güçlendirmeyi hedefliyor. Hükümet, Manş Denizi üzerinden ülkeye gerçekleştirilen yasa dışı geçişleri durdurmak için yoğun bir baskı altında bulunuyor. Bu bağlamda, daha fazla önlem ve düzenlemelerin yanı sıra, göçmenlere yönelik insanlık halleri ve hakları göz önünde bulundurularak adımlar atılması da gerekmektedir. Aksi halde, bu tür uygulamalar yalnızca göçmenlerin yaşamlarını daha da zorlaştırmakla kalmayacak, aynı zamanda toplumsal barışı da tehdit edecektir.






















Yorum Yap