16 Ekim’de 33’üncüsü düzenlenecek olan Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması’nın bu yıl mentörlüğünü üstlenen, Türk moda sektörünün önde gelen isimlerinden Gül Ağış ve Belma Özdemir; genç nesille buluşmanın ve yarının moda tasarımcılarıyla birlikte yürümenin heyecanını paylaşırken, yaratıcı, zeki ve cesur bir kuşağın yetişmekte olduğunu anlatıyorlar.
Röportaj: Selin Miloşyan
Fotoğraflar: Ünal Baş
ELLE Türkiye Ekim sayısından alınmıştır.
Türk moda sektörüne başarılı isimler ve yenilikçi tasarım vizyonları kazandıran Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması, bu yıl finalistlerini Gül Ağış ve Belma Özdemir’e emanet etti.
Özdemir, “Koza, yalnızca bir rekabet alanı değil, genç yeteneklerin sesini duyabildiğimiz, hayallerine ortak olabildiğimiz, onların dünyasına dokunabildiğimiz eşsiz bir platform. Sadece onları duymakla kalmıyor, aynı zamanda ellerinden tutarak ileriye taşımamız gerektiğini bizlere hatırlatıyor. Gerçek bir tasarım sürecinin, normalde uzun zamanlara yayılarak edinebilecek deneyimlerini bu yarışma aracılığıyla hızla kavrıyorlar” diye anlatırken, Gül Ağış yarışmanın yeni nesil için bir mihenk taşı olduğunu vurguluyor.
Belma Özdemir ve Gül Ağış ile yarışmanın perde arkasını, bu yaratıcı sürecin farklı aşamalarını konuşurken gelecekte moda dünyasının sürdürülebilirlikten kimlik ve aidiyete nasıl bir perspektifte yol alacağını da masaya yatırıyoruz.
Mentörlük süreci nasıl bir zaman dilimine yayılıyor ve temel olarak hangi aşamalardan geçiyor?
BELMA ÖZDEMİR: Süreç yaklaşık 8–10 haftalık bir zaman dilimini kapsıyor. Başlangıçta fikir aşamasını ve koleksiyonun tematik omurgasını oluşturduk. Ardından çizim, kumaş ve teknik çözümlemelere geçtik. Şimdi üretim aşamasındayız. Süreç, yaratıcı düşünceyle teknik disiplin arasında kurulan köprüyü inşa etmeyi gerektiriyor.
GÜL AĞIŞ: Mentörlük sürecinde ön elemelerden sonra 10 finalisti tek tek dinliyor, hikayelerinde anlamlı olabilecek noktaları, destekleyici unsurları ve teknik detayları birlikte gözden geçiriyoruz. Tecrübelerimiz doğrultusunda teknik olarak kumaş seçimlerinde yol gösteriyor, kalıplarında ve nakış vs gibi uygulamalarda farklı teknikler önerebiliyoruz. Kumaş, aksesuar ve tedarik konularında önerdiğimiz isimler oluyor.
Hikayesini en doğru ve güçlü bir şekilde izleyiciye nasıl aktarabileceğine beraber karar veriyoruz. Sonrasındaki atölye aşamasında her şeyin zamanında dikilmesi için uğraş veriyoruz.
Şu anda mentörlüğün hangi aşamasındasınız? Neler yaptınız, genç tasarımcı adaylarına nasıl destek verdiniz?
B.Ö.: Çizimlerin nasıl gerçeğe dönüşeceği, modelistle koordinasyonun nasıl sağlanacağı, kumaş seçimi ve tasarımın duruşu gibi pek çok teknik detayı birlikte ele aldık. Şu anda koleksiyonların prototiplerinin şekillendiği aşamadayız. İlk görüşmelerimizde en çok üzerinde durduğumuz konu gençlerin kendi seslerini bulmalarıydı. Biçimden önce anlatmak istedikleri duyguya odaklandık. Deneysel çalışma ve form arayışlarını önemsemeleri, onları benzersizliğe yönelten önemli adımlardan biri olmalıydı.
G.A.: Bizlerin defalarca yürüdüğü, gençlerin ise ilk kez çıkacakları bu yolculukta onlara bir nevi yol arkadaşlığı yapıyoruz. Gençlere güzellikleri gösteriyor, tehlike arz eden ve dikkat etmeleri gereken noktalarda kendilerini uyarıyor, yolculuğun verimli ve hedef odaklı olmasına katkıda bulunuyoruz.
Nasıl bir diyalog var gençlerle aranızda? Ve yeni jenerasyonla çalışırken neler gözlemlediniz?
B.Ö.: Onlar çok daha cesur, çok daha açık fikirli. Bizim kuşağımız daha çok beğenilme kaygısıyla büyürken, bu yeni jenerasyon “kabul görmekten” çok “var olmak” istiyor. Onlarla kurduğum diyalog bazen bir arkadaşlık, bazen bir terapistlik gibi. Estetik anlayışları, klasik kurallardan çok anlık trendler ve kişisel ifade özgürlüğü üzerine kurulu. Soru sormaktan, fikir çatışmasından hiç çekinmiyorlar ve bu bence çok kıymetli. Geleceğin tasarım dünyasında yeni jenerasyonun özgür, cesur ve deneysel yaklaşımı belirleyici bir rol oynayacaktır.
G.A.: Yeni kuşak tasarımcılarının çok çevik ve enteresan bir zekası, yaratıcılığı var. Zaman zaman oldukça pratik olabiliyorlar ancak çabuk demoralize olma, sıkılma ya da esneklik gösterememe gibi özelliklerini de gözlemledim. Bir tasarımcının esnekliği ve iyi bir dinleyici olabilmesi başarı yolunda önemli yapıtaşları.
Bu mesleğe yıllarını adamış profesyoneller olarak gençlere verebileceğiniz en önemli tavsiye ne olurdu?
B.Ö.: Teknik mükemmellik, duygusal saflıkla birleşmediği sürece etkileyici olamaz. Yani kumaşı doğru seçmek elbette önemli ama daha da önemlisi, kumaşın sizinle konuşup konuşmadığı. Her dikiş, her form bir mesaj taşımalı. Ben gençlere “Anlatacak bir şeyin yoksa hiçbir şey dikme” diyorum. Çünkü moda salt biçim değil, bir fikir meselesi. Gençlere temalarına uyumlu düşünme biçimleri bularak fark yaratmalarını öneriyorum.
G.A.: Sürekli yeni dikiş teknikleri, kumaş manipülasyonları ve elleriyle çalışma kısmına ağırlık versinler. Dijital çağ ile birlikte bu özellikler yavaş yavaş kayboluyor. Ve tüm bunlar ileride daha da kıymetli olacak.
Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması 2025’in 10 finalistinin koleksiyonlarına genel olarak baktığınızda hangi konular ve başlıklar üzerinde çalıştıklarını söyleyebilirsiniz?
B.Ö.: Sürdürülebilirlik, etik değerler ve kapsayıcılık gibi kavramlarla şekillenen yeni nesil tasarım anlayışı artık bireysel olduğu kadar toplumsal bir sorumluluğu da üstleniyor. Kimlik, aidiyet, toplumsal baskılar, iklim krizi… Her koleksiyon bir yaraya parmak basıyor. Bu sene finalistlerde gördüğüm en güçlü yön, “Görünmeyeni görünür kılma” çabası oldu. Moda onlar için sadece bir estetik değil, bir ifade ve bir direniş biçimi.
G.A.: Belma’nın da altını çizdiği gibi yeni nesil artık modanın bir giyinme biçiminin ötesine geçip ses çıkarma ve farkındalık yaratma aracına da dönüştüğünün oldukça farkında.
Geleceğin tasarımcıları olacak finalistleri tanıma sürecindesiniz. Onlarla yakın planda çalışmak, geleceğin moda manzarası ve Türk modası hakkında neler söylüyor size?
B.Ö.: Çok umutluyum. Eğitim süreçleri klasik kalıplardan çok kendi kendine öğrenme ve online kaynaklar etrafında şekilleniyor. Bu sayede küresel ölçekte tasarım bilgisine erişebiliyorlar. Bu jenerasyonun artık sadece kıyafet değil, fikir, sistem, hatta yaşam tarzı tasarlayacağını düşünüyorum. Türk modası sadece üretim gücüyle değil, bu yeni düşünsel zeminle de dünyada ses getirecek.
G.A.: Geleceğin Türk modasını geleneklerine daha fazla sahip çıkan, kendi özgün diliyle beslenen ve kimliğini tüm dünyaya cesurca sunabilen bir profilde görüyorum ya da görmek istiyorum. Toprağımızın yaratıcı gücünün, renklerinin ve dokusunun, hepimizin DNA’sında saklı olduğunu düşünüyorum.
Yarışmanın gerçekleşeceği 16 Ekim sonrasında emek verdiğiniz, birlikte çalıştığınız gençler kuş olup uçacak. Bunu bilmek neler hissettiriyor?
B.Ö.: Bir koleksiyon hazırlamak ve bunu sahneye taşımak, insanın iç dünyasında derin bir duygu yükü ve anlam biriktiriyor. Ancak en az bunun kadar kıymetli olan, bu genç yeteneklerle aynı zamanı paylaşmak, onların heyecanına ortak olmak ve gözlerindeki ışıltıda yarının izlerini görebilmek. Çağımızın doğası gereği jenerasyonlar arasında kaçınılmaz bir farklılık söz konusu ve ben artık bu bayrağı gönül rahatlığıyla onlara teslim etmemiz gerektiğine inanıyorum. Bu yüzden bu an bir veda değil, bir devir teslim anıdır. Onlara duyduğum güven derin, içten ve tam. Çünkü yarını, bugünden çok daha yaratıcı, cesur ve umut dolu kılacak olan işte tam da onların ışığıdır.
G.A.: Geçmişte de yol gösterdiğimiz pek çok genç kuş olup uçtular ancak zaman zaman geri gelip bizimle hayat deneyimlerini ve mutluluklarını paylaştılar. O sürecin de farklı bir keyfi var. İyi ki dedirtebiliyor insana.
“Sürdürülebilirlik, etik değerler ve kapsayıcılık gibi kavramlarla şekillenen yeni nesil tasarım anlayışı artık bireysel olduğu kadar toplumsal bir sorumluluğu da üstleniyor. Kimlik, aidiyet, toplumsal baskılar, iklim krizi… Her koleksiyon bir yaraya parmak basıyor. Bu sene finalistlerde gördüğüm en güçlü yön, ‘Görünmeyeni görünür kılma’ çabası oldu. Moda onlar için sadece bir estetik değil, bir ifade ve bir direniş biçimi.” Belma Özdemir
Yorum Yap