Futbolda bahis soruşturması kapsamında yaşananlarla ilgili Mustafa Batmaz, Milliyet gazetesine yazdı. Batmaz, ‘Hakemlerin bahis skandalı sadece birkaç kişinin kusuru değildir; bu olay futbolun etik altyapısının ne kadar zayıfladığını göstermektedir’ dedi.
Türkiye Futbol Federasyonu’nda bahis konusunda yaşananlar Türk futbolunu derinden sarstı. Hakemlerin bahis yapması, futbolun temelini oluşturan tarafsızlık, dürüstlük ve inanç unsurlarının önemli biçimde zedelendiğini ortaya koydu. Bunun sebebi, hakem yalnızca kuralları uygulayan kişi değildir; o, oyunun adaletini temsil eder. Adaleti temsil eden kişinin kendi çıkarı için bahis oynaması, futbolun güvenilirliğini temelden sarsar.
FIFA Etik Kuralları’nın 27. hususu, UEFA Disiplin Talimatı’nın 12. hususu ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun kendi Disiplin Talimatı’nın 55. ve 56. hususlarına nazaran; futbolcu, hakem, yönetici yahut federasyon vazifelileri rastgele bir maçın sonucu, skoru yahut performansıyla ilgili bahis oynayamaz yahut oynanmasına aracılık edemez. Hele karşılaşma sonucunu etkilemişlerse, futboldan men edilir, lisansları iptal edilir ve para cezasına çarptırılır.
Federasyonun şu anda yürüttüğü inceleme, bu hakemlerin bahisleri yasal mı yasa dışı mı oynadığını, yalnız mı hareket ettiklerini yoksa organize bir yapı içinde mi olduklarını tespit etmeye yöneliktir. Zira ortalarında gelir paylaşımı ya da bilgi transferi varsa, bu durum sırf etik bir sorun olmaktan çıkıp, direkt bizi 6222 sayılı Kanuna yönlendirecektir. Hakikaten Türk hukukunda bu hareketler şike başlığı altında cürüm sayılmıştır. 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Hakkında Kanun’un 11. hususu, bir spor karşılaşmasının sonucunu etkilemek hedefiyle menfaat temin eden şahsa bir yıldan üç yıla kadar mahpus cezası öngörür.
Peki hakemler neden bu türlü bir yola başvurmuş olabilirler? Bunun birkaç temel nedeni olabilir. Hakemlerin gelir seviyesi, bilhassa alt liglerde, epeyce düşüktür. Finansal ıstıraplar, birtakım hakemleri kısa vadeli yarar arayışına itebilir. Ayrıyeten bahis sitelerine erişimin kolaylaşması, bu hareketleri zararsız bir oyun olarak görmelerine neden olabilir. Lakin hiçbir ekonomik münasebet, adaletin simgesi olan hakemlik mesleğini kirletmeyi yasallaştıramaz. Hakemin alandaki bir kararı, yalnızca bir maçın sonucunu değil, milyonlarca taraftarın inanç hissini da tesirler.
Bu noktada tahlil sadece cezalandırmak değil, sistematik bir paklık ve eğitim ıslahatı yapmak olmalıdır. TFF bünyesinde bağımsız bir Etik ve Dürüstlük Komitesi gibisi bir yapı kurularak, hakemlerin ve yakınlarının finansal geçmişleri tertipli olarak denetlenmelidir. Bu hesaplarda yahut bahis platformlarında olağandışı para giriş çıkışları gözlemlenmeli, kuşkulu hareketlerde erkenden aksiyona geçilmelidir. Hakemlere yönelik finansal farkındalık ve etik eğitimler mecburî hale getirilerek, bu cins olayların tekrar yaşanmasının önüne geçilmelidir.
sının önüne geçilmelidir. Sonuç olarak, hakemlerin bahis skandalı sadece birkaç kişinin yanılgısı değildir; bu olay futbolun etik altyapısının ne kadar zayıfladığını göstermektedir. FIFA, UEFA, TFF ve Türk kanunları bu bahiste sıfır tolerans siyaseti benimsemiştir. Artık sıkıntı kimin bahis oynadığı değil, futbolun inanç hissinin nasıl yine tesis edileceğidir. Futbolun adalet terazisini temsil eden hakemlik kuruluşu, bu krizi bir ihtar olarak görmeli ve kendini yine yapılandırmalıdır. Aksi halde alanda yalnızca skor değil, adalet de manipüle edilmiş olur.
Yorum Yap