Van Gölü’nde su seviyesi düşerken, asırlık iskelemiz gün yüzüne çıktı. Tarihin gizli hazinelerini keşfetmeye hazır mısınız?

Son yıllarda dünya genelinde yaşanan kuraklık ve iklim değişikliği, Türkiye’nin doğusunda yer alan Van Gölü kıyılarında ciddi sonuçlar doğurmaya başladı. Van Gölü, Doğu Anadolu Bölgesi için büyük öneme sahip bir su kaynağı olmasının yanında, çevresinde bulunan tarihi ve kültürel kalıntılar açısından da son derece zengin bir bölge. Ancak, bu doğal güzelliklerin yanı sıra gölün su seviyesinin düşmesi, göl çevresindeki ekosistemi, yerel halkı ve tarihi dokuyu tehlikeye atmaktadır. Bu durumu etkileyen çok sayıda faktör söz konusu olup, belki de en değerlisi, insan etkisidir.

Küresel iklim değişikliği ve misafirperver doğasıyla bilinen Van Gölü’nün çekilmesi, sadece tarihsel kalıntıları açığa çıkarmakla kalmamış, aynı zamanda yerel halkın yaşam biçimlerini de derinden etkilemiştir. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş’un belirttiği gibi, gölün su kaybı kışın azalan kar yağışları ve yaz aylarındaki artan buharlaşma oranıyla doğrudan ilişkilidir. Bu iklim koşulları, göl çevresinde yaşayan toplulukların geçmişte kullandıkları ulaşım yollarını ve yapıları yeniden gözler önüne sermektedir.
Van Gölü’nün kıyılarında yaşanan bu çekilme, Ünseli Mahallesi gibi yerlerde açıkça gözlemlenmektedir. Burada, yıllar önce gölün sularının altında kalmış olan ahşap iskelelerin ayakları tekrar gün yüzüne çıkıyor ve ziyaretçilere geçmişi hatırlatıyor. Dr. Akkuş, bu iskelelerin yaklaşık 100 yıl öncesine ait olduğunu vurgularken, “Van Gölü çekildikçe yeni yeni iskeleler ortaya çıkıyor” diyerek bu durumun ne kadar dikkat çekici olduğunu ifade ediyor. Kızılçam ve botanik örtüsü ile zengin olan bu alanlar, tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır.

Yöre sakinlerinden 87 yaşındaki Mevlüt Bilici de, bölgenin tarihine ışık tutmakta önemli bir rol üstleniyor. Dedelerinin zamanında iskelelerin, insanların ulaşımında kullanıldığını ve Van Gölü’nün su seviyesinin yükselmesi ile bu yapıların sular altında kaldığını belirtmektedir. Bu, sadece bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda toplumsal yaşamın bir parçasıydı. Şu andaki göl sakinleri, dedelerinin anılarını ve hikayelerini yaşatmaya devam ediyor. Bunun yanında, bu yapıların açığa çıkmasıyla birlikte ün kazanan bölge, tarih meraklıları için de önemli bir kaynak haline gelmiştir.
Van Gölü etrafındaki bu değişimler, yalnızca turizm açısından değil, aynı zamanda çevresel araştırmalar açısından da büyük bir fırsat sunmaktadır. Tarihin yeniden canlanması, geçmişle günümüz arasında bir köprü oluşturarak, yerel halkın kültürünü ve tarihini daha derinlemesine anlamamıza yardımcı olmaktadır. Gölü çevreleyen bu doğal güzellikler ve tarihi kalıntılar, aynı zamanda bölgenin ekosistem dengesine de katkıda bulunmaktadır. Ancak, bu güzelliklerin korunabilmesi için gerekli tedbirlerin alınması ve küresel iklim değişikliği ile mücadelede daha kararlı adımlar atılması büyük önem taşımaktadır.






















Yorum Yap