Öğretim üyeliği atamalarında kritik değişiklikler! Ek koşullar nasıl şekilleniyor? Detaylar ve yenilikler için tıklayın!

30 Ekim 2025 tarihli ve 33062 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan 2026 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı, yükseköğretim alanında önemli değişikliklerin ve düzenlemelerin habercisi olmuştur. Bu programın en dikkat çekici unsurlarından biri, üniversitelerin niteliklerinin izlenmesi ve yönlendirilmesi üzerine alınacak tedbirlerdir. Bu kapsamda, üniversitelerin akademik personelinin atama ve yükselme kriterlerinin merkezi olarak belirlenmesi gerektiğine dair açıklamalar, yükseköğretim sisteminin daha adil ve kontrollü bir yapıya kavuşmasının önünü açmaktadır. Ayrıca, bu tür bir düzenleme, üniversitelerin kendi iç yapılarını daha sağlıklı ve şeffaf bir şekilde oluşturmasına olanak tanıyacaktır.

Özellikle belirtilen ifadelere [“Üniversitelerin atama ve yükseltme kriterlerinin alt sınırı merkezi olarak belirlenecektir.” ] dikkat edildiğinde, bu durum, Türkiye’deki üniversitelerin eğitim kalitesini artırmak için atılmış önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Mevcut şartlar altında, her üniversitenin kendi senatosu aracılığıyla belirlediği ölçütlerin Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından onaylanması, bu farklılıkların ortadan kaldırılmasını sağlar. Zira, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun ilgili maddeleri, bu tür bir düzenlemeyi destekleyecek yollar sunmaktadır. Kriterlerin uyumlaştırılması, üniversiteler arasında bir nevi rekabeti de olumlu yönde etkileyerek, öğretim üyeleri için daha nitelikli bir çalışma ortamı oluşturmaktadır.
Ancak, özellikle benzer zaman dilimlerinde kurulan üniversiteler arasında ortaya çıkan atama ve yükselme koşullarındaki ayrışma, eğitimde kalite açısından ciddi sorunlar doğurabilmektedir. Bazı üniversitelerin öğretim üyesi atama şartlarının oldukça katı iken, diğerlerinin veliye sunulan şartların daha kolay olması, bu eğitim kurumları arasında adaletsizlik ve dengesizlik yaratmaktadır. Bu tür farklılıklar, üniversitelerin itibarlarını olumsuz yönde etkileyerek, nitelikli akademik personelin bu kurumlara yönelmesini de zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla, YÖK’ün bu bağlamda eğitimdeki genel iyileşmeye katkı sağlayacak düzenlemeleri hayata geçirmesi, hem akademik hem de toplumsal açıdan büyük önem taşımaktadır.
Geleceğe dönük olarak, belirlenen merkezi atama ölçütleri ile birlikte gerçekleştirilecek bu reformların, yükseköğretim kurumlarının ulusal ve uluslararası düzeyde imajını olumlu etkilemesi beklenmektedir. Öğretim üyeleri, eşit ve şeffaf bir değerlendirme süreciyle seçildiğinde, kaliteli eğitim ve araştırma faaliyetleri açısından daha iyi sonuçlar elde edilecektir. Bunun yanı sıra, üniversiteler arasındaki iş birliğinin ve etkileşimin artması, yükseköğretim sisteminin genel dinamiklerini de pozitif yönde etkileyecektir. Bu durum, uzun vadede ülkemizin akademik araştırma kapasitesini güçlendirerek, küresel anlamda rekabetçiliğimizi artıracaktır.






















Yorum Yap