SON DAKİKA
--:--:--

2026 daha pozitif olacak bankalar reel sektörü daha çok destekleyecek

DÜNYA Gazetesi tarafından düzenlenen zirvede Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in sunumunun ardından “Küresel ekonomik görünüm ekseninde bankacılık sektörünün 2026 perspektifi” paneli TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Panelde Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar, Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, Akbank Genel Müdürü Kaan Gür ve QNB Bank Genel Müdürü Ömür Tan gelecek yıla ilişkin finans sektörünün ilk beklentilerini paylaştılar.

0 Yorum Yapıldı
Bağlantı kopyalandı!
2026 daha pozitif olacak bankalar reel sektörü daha çok destekleyecek

Nurdoğan ARSLAN ERGÜN

DÜNYA Gazetesi’nin Küresel Ekonomi Zirvesi’nde bir araya gelen bankacılık sektörünün tepe yöneticileri, zorlu geçen 2025 yılının ardından 2026’ya daha pozitif bir moralle girileceğini anlattı. Zirve kapsamında düzenlenen ve moderatörlüğünü TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici’nin yaptığı “Küresel Ekonomik Görünüm Ekseninde Bankacılık Sektörünün 2026 Perspektifi” konulu panelde konuşan Türk bankacılık sisteminin önde gelen bankalarının CEO’ları, makroekonomik programın başarısına inandıklarını ve sıkı para politikası sürse de enflasyonun düşüşüyle birlikte regülasyonların azalacağı bir döneme girileceğinin altını çizdi.

Panelin açılışında konuşan TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici, bankacılık sektörü olarak barışın ticaretten geldiği ilkesiyle hareket ettiklerini vurguladı. Leblebici, “2025 zor geçse de 2026’de daha pozitif bir yapıya doğru gideceğimizi hissediyoruz. Global anlamda Türk firmalarının dünyaya entegrasyonunun desteklenmesi gerektiğini ve Türk firmalarının yarattıkları değerlerin sürekli korunması gerektiğini, kamu özel ayrımı olmadan onların büyümesi, dünyaya entegre olması, zor koşullarda yaşamlarını devam ettirebilmesi için dezenflasyon sürecinde de desteklemeye devam edeceğiz” dedi.

Güçlü altyapı ve pozitif gelecek beklentisi hakim

Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar, Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, Akbank Genel Müdürü Kaan Gür ve QNB Bank Genel Müdürü Ömür Tan’ın konuşmacı olarak yer aldığı panelde “enflasyon düştükçe tedbirler gevşeyecek, bankalar reel sektörü daha güçlü destekleyecek” mesajı verildi. Bankacılık sektörünün yüksek sermaye yeterliliği ve likidite rasyoları sayesinde finansal istikrarı koruduğunu belirten finansın liderleri, sektörün misyonunun Türk firmalarının küresel entegrasyonunu ve büyümesini desteklemek olduğunu vurguladılar.

Panel, Türk bankacılık sektörünün 2026 yılına regülasyon baskısının azaldığı, reel sektör desteğinin arttığı ve dijital dönüşüm ile yeşil finansmanda odaklandığı bir perspektifle girmeye hazır olduğunu gösterdi. Banka yöneticilerinin ortak gündemi ise, küresel belirsizlik ve sıkı para politikası çerçevesinde öz kaynakların korunması, doğru fiyatlama ile yurt dışı kaynak temini, TL mevduat dengesinin sağlanması ve aktif kalitesinin yönetilmesi. Panelde, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik vurgusu da öne çıktı.

Sıkı para politikası sürecek, tedbirler azalacak

Panelin ilk konuşmacısı Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar, 2025’in en kritik gündem maddesinin enflasyon karşısında öz kaynakların korunması ve otorite tarafından belirlenen TL mevduat dengesinin sağlanması olduğunu belirtti. Çakar, 2026 beklentilerine dair de “Orta Vadeli Program (OVP) ile uyumlu olarak sıkı para politikası sürse de enflasyonun düşüşü ve fiyat istikrarının sağlanmasıyla birlikte, hayatımızdaki makro ihtiyati tedbirler yavaş yavaş azalacak.

Hazine’nin borçlanma ihtiyacının düşmesiyle de bankalar olarak reel sektöre büyümeyi destekleyici katkımız artacak” değerlendirmesini yaptı. Çakar, finans sektörünün de dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmelerden bağımsız olamadığını, dolayısıyla son zamanların en popüler kavramının ‘belirsizlik’ olduğunu söyledi. Çakar, “Bankacılık sonuçta bir aracılık sektörü. Hükümet, politikalarının para politikasının temel uygulayıcısı. Öyle olunca tabii bütün bu süreçlerin tamamı öncelikle bankacılık sektörünü etkiliyor” dedi.

Bu yıl enflasyon karşısında öz kaynakların değerini koruma kaygısıyla hareket edildiğini ve öz kaynak kârlılığının yüzde 28 seviyelerinde olduğunu kaydeden Çakar, “Fiyat istikrarı sağlandıkça, makro ihtiyati tedbirler yavaş yavaş azalacak. Regülasyonlara uyum, öz kaynak karlılığını koruma ve müşteri ilişkilerini sürdürme odaklı bir yıl geliyor” diye konuştu.

Dönüşüme uygun finansman modelleri üretilecek

Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan ise, bankaların likidite konusunda bir problem yaşamadığını, ancak uluslararası piyasalarda artan cazip koşullardan faydalanarak kaynak çeşitliliğini artırdıklarını söyledi.

Arslan, KOBİ ve esnafa desteklerinin 2026’da da süreceğini aktarırken, Türk bankacılığının en büyük sorununu ‘TL mevduatların kısa vadeli oluşu’ şeklinde tarif ederek, bu konuda çözüm arayışında olduklarını belirtti. Bankacılık sektörü açısından dijital dönüşüm, sanayide dönüşüm, yeşil dönüşüm ve savunma sanayi gibi alanlarda fırsat pencereleri olduğunu dile getiren Arslan, banka yöneticileri olarak artık sadece mevcut işleri yönetmekle kalmayıp, ülkenin yapısal dönüşümüne uygun yeni finansman modelleri geliştirmeleri gerektiğini vurguladı. Türk bankacılık sektörünün likidite ve sermaye yeterliliği konularında güçlü olduğunu dile getiren Arslan, Orta Vadeli Program (OVP) ile sağlanan güven ortamının etkilerine değindi.

CDS’lerin 250 baz puan seviyelerine kadar inmesi ve vadelerin cazip hale gelmesiyle, bankacılık sektörü olarak uluslararası piyasalardan borçlanma imkanlarının arttığını ve bu ortamdan faydalandıklarını ifade eden Osman Arslan, devlet iç borçlanmasının azalmasıyla, bankalara önümüzdeki dönemde reel sektörü destekleyecek daha fazla kaynak imkanı sağlanacağını belirtti. Reel sektörü destekleme konusunda likidite koşullarında bir problem olmadığını belirten Arslan, “Burada tek konu belki fiyatlamanın yüksek olmasından dolayı finansal erişimde bir problem gözükebilir ama bu da Merkez Bankası politikasıyla aşağı doğru gidiyor. O açıdan bankacılık sektörü bu yıl olduğu gibi gelecek yıl da güçlü bir şekilde, 2025’e göre daha iyi bir şekilde başta esnaf ve KOBİ’ler olmak üzere reel sektörü destekleyecek” ifadelerini kullandı.

Fintek ve yeşil finansman rekabette öne çıkacak

Panelde, küresel risklere karşı Türkiye’nin dijital ve yeşil dönüşümdeki potansiyeline dikkat çeken Akbank Genel Müdürü Kaan Gür, Türk bankacılık sektörünün dijital yetkinliklerinin dünya standartlarının üzerinde olduğunu vurguladı.

Gür, “Türkiye’nin rekabetçilik avantajını kaybetmeden yoluna devam edebilmesi için de Türk bankacılık sektörünün özellikle teknoloji ile bir araya geldiği noktada regülasyon çerçevesinde her türlü desteği almaya ihtiyacı var” dedi. Büyüyen fintek ekosistemi ve Akbank’ın fintek işbirliklerine işaret eden Gür, “Finteklerin çok hızlı bir hareket etme kabiliyeti var. Bankaları daha konvansiyonel yapılar gibi düşündüğümüzde esasında bizim rekabet etmektense birlikte rekabet ortamını yaratacağımız iş birliklerine ihtiyacımız var” dedi.

Gür, Akbank olarak rekabet yerine finteklerle iş birliği ortamı yarattıklarını ve inovasyonu destekleyerek Türkiye’nin rekabet avantajının korunmasına destek verdiklerini söyledi. “Teknoloji kaçınılmaz olarak yaşamımızın içinde ve bize düşen de bu adaptasyonu çok hızlı bir şekilde yapmak” diyen Kaan Gür, “Sonuçta biz bankacılık yapıyoruz. Dünyanın en iyi teknolojisini kullansak da bizim müşterilerimize karşı bir sorumluluğumuz var. Dolayısıyla sorumluluğu, şeffaflığı, teknolojiyle birlikte çok doğru harmanlayarak vasıflı bankacılık tanımını sonuna kadar teslim etmek” dedi.

Küresel riskler Türkiye için fırsat yaratıyor

QNB Bank Genel Müdürü Ömür Tan, küresel ekonomideki yavaşlama ve belirsizlik ortamına rağmen Türkiye’nin Orta Vadeli Program (OVP) ile doğru yolda olduğunu ve bankacılık sektörünün yeşil dönüşümü bir rekabet avantajı olarak sahiplendiğini belirtti. 30 yıllık bankacılık tecrübesinde 30 yıldır DÜNYA okuduğunu belirterek sözlerine başlayan Tan, ticaret savaşları, jeopolitik riskler ve küresel enflasyonun yeniden baş kaldırması gibi etkenlerin ekonomiyi oldukça zorladığını ancak, gelişmiş ülkelerdeki bu sıkışıklığın Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için doğru zamanlamalarda fırsatlar getireceğine inandığını vurguladı.

OVP’nin doğru adımlarla ilerleyen bir program olduğunu belirten Tan, “Enflasyon 60-65’lerden bugün 33’lere geldi. Önümüzdeki dönemde de böyle pozitif bir şekilde devam edeceğini düşünüyoruz. Türkiye’nin yakalaması gereken fırsatlar bu dönemde çok var” dedi. Banka olarak en önemli odak noktalarından birinin sürdürülebilirlik olduğunu belirten Tan, bunun artık çevresel bir konudan öte, kritik bir rekabet avantajı haline geldiğini vurguladı.

Avrupa’ya ihracat yapan firmaların, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) nedeniyle emisyonlarını nötrlemezlerse vergi ödeyeceklerini ve rekabet dışı kalacaklarını hatırlatan Tan, bankaların ve tüm toplumun üzerine düşen görevi yapması gerektiğini ifade etti. QNB Bank olarak 2050 yılı için karbon sıfır hedefi verdiklerini belirten Tan, artık kredi komitelerinde, sektörün emisyon seviyesi ve nötrleme planlarının kredi karar süreçlerinin içine alındığını söyledi.

Bankacılık sektörünün 2026 yılı beklentileri

ALPASLAN ÇAKAR: Fiyat istikrarı sağlandıkça makro ihtiyati tedbirler yavaş yavaş azalacak/ Hazine borçlanması azalacağı için reel sektöre destek artacak.

OSMAN ARSLAN: Esnaf ve KOBİ’lere güçlü destek devam edecek/ dijital, yeşil ve sanayi dönüşümüne uygun finansman modelleri geliştirilecek.

KAAN GÜR: Teknolojik adaptasyon hızla sürdürülecek; bu Türkiye’nin rekabet avantajı için kritik/ sorumlu bankacılık ve şeffaflık ilkelerinden taviz verilmeyecek.

ÖMÜR TAN: 2050 karbon sıfır hedefi ile yeşil finansmanda öncülük sürecek. Müşteri emisyon seviyeleri, kredi karar süreçlerine dahil edilerek rekabet avantajı yaratılacak. / Gelişmiş ülkelerdeki sıkışıklık, Türkiye’ye fırsatlar getirecek.

Halk Katılım, şubat ayında faaliyete geçecek

Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, Türkiye finans piyasalarının geleceği için katılım bankacılığının ve finansal çeşitliliğin önemine dikkat çekti. Türkiye’de finans piyasalarının yüzde 80-85 gibi büyük bir kısmının bankacılık sektörü üzerine kurulu olduğunu belirten Arslan, bu durumun finansal çeşitlendirme ihtiyacını artırdığını söyleyerek, “Toplam banka aktiflerinin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYH) oranı dolar bazında oransal olarak geriledi.

O açıdan finansal çeşitlilik ve farklı finansal kurumların da kurulması ve önünün açılması gerekiyor. Katılım bankalarımız, tasarruf finansman sandıkları gibi kuruluşlar burada sektörü büyütecek” dedi. Katılım bankacılığı alanındaki küresel potansiyele işaret eden Arslan, dünyada trilyonlarca dolar İslami fon bulunduğunu ve Türkiye’nin bu fondan istifade edebilmesi için önemli adımların atılması gerektiğini vurguladı. Bu kapsamda Halkbank’ın kendi iştiraki olarak kuracağı Katılım Bankası hakkında bilgi veren Arslan, “Halkbank olarak ‘Halk Katılım’ı kuracağız. İnşallah şubat gibi faaliyete geçecek” açıklamasını yaptı.

10 maddede Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektöründe öngörüler

2025 mevcut durum:

1-Küresel belirsizlik etkisi: Küresel jeopolitik riskler, ticaret savaşları ve enflasyonun yukarı yönlü baskıları nedeniyle ‘belirsizlik’ kavramı ekonominin ana gündem maddesi oldu.

2-Finansal güç ve istikrar: Türk bankacılık sektörü, yüksek sermaye yeterliliği ve likidite rasyoları sayesinde finansal istikrarını koruyor ve OVP’ye uyum sağlıyor.

3-Dış kaynak erişimi: OVP’nin etkisiyle CDS’lerin düşmesi sonucu uluslararası piyasalardan borçlanma imkanları arttı ve sektör yurt dışından cazip koşullarla kaynak çeşitliliği sağladı.

4-Enflasyon ve kârlılık: Enflasyon karşısında öz kaynakların değerini koruma kaygısı ön planda oldu.

5-Regülasyon baskısı: Sıkı para politikası çerçevesinde, bankacılık sektörü TL mevduat dengesinin sağlanması gibi makro ihtiyati tedbirlerin temel uygulayıcısı oldu.

2026’ya ilişkin beklentiler:

6-Regülasyonların gevşemesi: Enflasyon düştükçe ve fiyat istikrarı sağlandıkça, makro ihtiyati tedbirler yavaş yavaş azalacak.

7-Reel sektör desteğinin artışı: Hazine’nin borçlanma ihtiyacının düşmesiyle birlikte, bankaların reel sektöre büyümeyi destekleyici katkısı artacak. KOBİ ve esnafa destek güçlü bir şekilde devam edecek.

8-Dijital ve inovasyon odaklılık: Türk bankacılığı, global rekabette öne çıkmak için teknoloji ve finteklerle iş birliği ortamını geliştirecek, adaptasyon hızını artıracak.

9-Yeşil dönüşüm ve rekabet: Sürdürülebilirlik ve yeşil finansman, kritik bir rekabet avantajı olarak görülüyor.

10-Yapısal dönüşüm finansmanı: Bankalar, sanayi, dijital, yeşil dönüşüm ve savunma sanayi gibi OVP’nin fırsat pencerelerine uygun yeni finansman modelleri geliştirecek. Ancak TL mevduatlarının kısa vadesi, bu dönemde çözülmesi gereken ana yapısal sorun olarak kalacak.

Yorum Yap

Benzer Haberler
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan: Satranç oynar gibi hareket etmeliyiz
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan: Satranç oynar gibi hareket etmeliyiz
İklimlendirmenin 2026 ihracat hedefi 8.1 milyar dolar
İklimlendirmenin 2026 ihracat hedefi 8.1 milyar dolar
TSB Başkanı Uğur Gülen : TES ile tasarruflar tabana yayılacak
TSB Başkanı Uğur Gülen : TES ile tasarruflar tabana yayılacak
ABD Hazine Bakanlığı borçlanma tahminini düşürdü
ABD Hazine Bakanlığı borçlanma tahminini düşürdü
Küresel yarı iletken satışları üçüncü çeyrekte yüzde 15,8 arttı
Küresel yarı iletken satışları üçüncü çeyrekte yüzde 15,8 arttı
Microsoft, BAE’ye 7,9 milyar dolar yatırım yapacak
Microsoft, BAE’ye 7,9 milyar dolar yatırım yapacak