Sudanlı Bakan, sivillere yönelik sistematik şiddet uygulamalarını gözler önüne seriyor. Bu duruma dikkat çekmek şart!
Sudan’da yaşanan kaos, Hindistan’da da olduğu gibi birçok ülkede benzer bir şekilde hissedilmekte. Her gün yaşanan çatışmalar sonucunda sivillerin hayatı büyük tehlikeye atılmış durumda. Özellikle orduyla çatışan dış destekli Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından uygulanan şiddet, yalnızca fiziksel bir saldırı değil, aynı zamanda psikolojik bir savaş olarak da değerlendirilmelidir. Sudan Sosyal Refah İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Selima İshak’ın açıklamaları, durumu daha net görmemizi sağlıyor. Durumun vahameti, uluslararası toplumun gözünden kaçmaktadır.
Bakan İshak’ın belirttiği üzere, HDK’nın Faşir’e girişinin ardından baş gösteren ağır insan hakları ihlalleri, halk üzerinde büyük bir korku ve yıldırma atmosferi oluşturmuştur. “Bu, sistematik bir etnik temizliktir ve sessiz kalan herkes bu suça ortak oluyor.” diyerek durumu net bir şekilde özetlemiştir. Faşir’de yaşananlar, 2023’te Batı Darfur’un Cineyne kentinde yaşanan olaylarla kıyaslandığında hiç de şüphesiz daha ağır bir ihlal tablosu çizmektedir. Bunun yanında, İshak’ın ifade ettiği gibi “Artık çekim yapmak, karşı tarafı yenmek için kullanılan bir silah haline geldi.” ifadesi, bu savaşın sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik boyutunu da gözler önüne sermektedir.
HDK’nın sivilleri hedef almasının yanı sıra, bu saldırılar, tam anlamıyla sistematik bir şekilde gerçekleştirilmektedir. İshak, “Suçlar doğrudan kayda alınıyor, bunlar izleyip zevk almak için belgeleniyor.” şeklindeki ifadeleriyle, gerçekleşen cinayetlerin ve cinsel saldırıların kaydedilmesinin, onların psikolojik üstünlüklerini sağlamaya yönelik bir strateji olduğunu ifade etmiştir. Bu durum, insanlık haliyle çelişen bir psikolojik çıkarım sürecine dönüşmektedir. Ancak burada en dikkat çekici olan nokta, “Hızlı Destek Kuvvetleri’nin temel silahı”nın halkı boyun eğdirmek olduğunun altının çizilmesidir.
İlk iki günde 300 kadının öldürülmesi ise, yaşanan şiddetin boyutlarının ne denli büyük olduğunu gözler önüne sermektedir. İshak, “Kadınlara yönelik saldırılar sistematik.” diyerek durumun ciddiyetine dikkat çekmiştir. Bu noktada, cinsel şiddet, işkence ve öldürmenin aynı anda uygulandığını belirtmek önemlidir. Maalesef artık kadınların hiçbiri kendini güvende hissetmemekte ve bu durum, toplumda büyük bir panik yaratmaktadır. Bilinen tecavüz vakalarının sayısı en az 25 olarak kaydedilmiş durumda ve saldırılara maruz kalan bazı kadın gazetecilerin de olduğu bildirilmiştir.
Faşir’den kaçmaya çalışan sivillerin karşılaştığı zorluklar ise durumu daha da korkutucu kılmaktadır. Bakan İshak, bu güzergahın “ölüm yolu” olarak anıldığını ve bu yolu kullananların hayatta kalma ihtimalinin oldukça düşük olduğunu dile getirmiştir. “Hayatta kalanlar az.” diyerek, bu şartların zorluk seviyesini ortaya koymuştur. UNICEF verilerine de atıf yaparak, on binlerce ailenin açlık ve susuzluk içinde yardım aramak için büyük tehlikelerle dolu yollara düştüğünü aktarmıştır.
İshak ayrıca, HDK’nın bölgede yürüttüğü askeri stratejilerin, hem insan hayatına hem de toplumun yapısına büyük zarar verdiğine dikkat çekmiştir. “Dünya sessiz kaldıkça bu vahşet devam edecek.” ifadesi, uluslararası toplumun üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerektiğini vurgulayan bir çağrı niteliğindedir. HDK’nın eylemleri her yaş grubunu hedef almakta ve özellikle kadınlar ve çocuklar büyük tehdit altındadır. Bu noktada cinsel şiddet uygulamaları, maalesef çocukları da kapsayacak şekilde geniş bir yelpazeye yayılmaktadır. “Bazı çocukların annelerinin önünde istismar edilip öldürüldüğü belirtiliyor.” ifadesi, durumu daha da vahim bir hale getiren bir gerçekliktir.
Sonuç olarak, Sudan’daki insani kriz durumunun acil şekilde uluslararası platformda ele alınması gerektiği aşikardır. Hükümetin insani yardım faaliyetlerinin kısıtlandığı, ancak yine de yardımlara ulaşmayı denediği ifade edilmiştir. “Yaşayanların yardım alması, en önemli dilek.” şeklindeki açıklama, bu insanlık dramına bir çözüm bulunması gerektiğini en net şekilde ortaya koymaktadır. Sudan’daki çatışmaların derinliği ve boyutu göz önüne alındığında, derhal bir uluslararası soruşturma gerekliliği de herkes tarafından kabul edilmelidir. Bu soruna karşı duyarlı olmalı ve adımlar atılmalıdır.
Yorum Yap