Letonya, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını Cumhurbaşkanı onayına sundu. Bu kritik süreçteki gelişmeleri kaçırmayın!

Letonya’da, özellikle sosyal ve politik tartışmaların yoğun yaşandığı bir dönemde, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı üzerine gerçekleştirilen ikinci oylama önemini koruyor. Hafta boyunca süren bu tartışmaların ardından, Letonya’nın 100 sandalyeli parlamentolarında yapılan oylamada, tasarı 56 “evet”, 32 “hayır” ve 2 “çekimser” oyla kabul edildi. Bu oylama, ülkenin gelecekteki sosyal politikaları üzerinde derin etkiler bırakma potansiyeline sahip. Alınan kararın yürürlüğe girmesi için Cumhurbaşkanı Edgars Rinkevics’in, 10 gün içinde onay vermesi gerekmekte. Ancak Rinkevics, söz konusu yasayı veto etme hakkına sahiptir ve bu durumda meclis, aynı metni yeniden kabul ederse, Cumhurbaşkanı’nın itiraz etme imkanı kalmayacaktır.

CUMHURBAŞKANI ONAYINDA Cumhurbaşkanı Rinkevics, oylamanın ardından yaptığı açıklamada, bu kararı “ideolojik veya siyasi değil, devlet çıkarları ve hukuki kriterler çerçevesinde” değerlendireceğini ifade etti. Bu durum, Letonya’nın hukuki ve siyasi ikliminin nasıl şekilleneceği konusunda ciddi bir belirsizlik yaratıyor. Rinkevics’in alacağı bu karar, yalnızca yasayı değil, aynı zamanda ülkenin toplumsal yapısını da etkileyebilir. Uzmanların belirttiğine göre, sürecin referanduma taşınma ihtimali düşük, ancak hukuki süreçlerin devam etmesi, bazı siyasi partilerin Anayasa Mahkemesi’ne başvurma seçeneklerini değerlendirmesi, meseleye dair daha fazla belirsizlik yaratmaktadır.
REFERANDUM VE ANAYASA MAHKEMESİ İHTİMALİ Parlamento önünde toplanan kalabalık grup, çekilme kararının geri alınması için gösteriler düzenledi. Bu gösteriler, toplumun farklı kesimlerinin bu karara karşı tepkisini açıkça göstermekte. Siyasi partilerin farklı görüşleri ve siyasi dayanışmalarının bu süreçte nasıl şekilleneceği, Letonya’nın toplumsal yapısını da etkileyebilir. Özellikle bazı muhalefet partileri, bu kararın Anayasa Mahkemesi’ne taşınması yönünde adımlar atmaya hazırlanıyor. Bu adım, sürecin yargı denetiminden geçmesini sağlayacak ve toplumsal tepkilere yanıt verme çabasında olan hükümetin durumu daha da zorlaştırabilir.

“RADİKAL FEMİNİZMİN ÜRÜNÜ” Çekilme tasarısı, sağcı muhalefet partisi Latvia First tarafından sunulmuş ve destek almıştır. Hükümet koalisyonunda yer alan partilerden biri de tasarıya destek sergileyerek, bu çoğunluğun oluşmasına katkıda bulunmuştur. Latvia First temsilcisi Inguna Millere, Politico’ya verdiği demeçte, İstanbul Sözleşmesi’ni “cinsiyet ideolojisine dayalı radikal feminizmin ürünü” olarak değerlendirmiştir. Bu açıklamalar, sözleşmenin içeriği ve amacı üzerinde derin bir tartışma başlatmaktadır. Millere, sözleşmenin “şiddetle mücadeleyle ilgisi olmayan siyasi bir araç” olduğunu öne sürerken, bu görüş, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddet konularında geniş bir görüş ayrılığına işaret etmektedir.
AVRUPA’DA İSTANBUL SÖZLEŞMESİ TABLOSU 2011 yılında İstanbul’da imzaya açılan bu sözleşme, Avrupa Konseyi üyesi ülkeler tarafından kadına yönelik şiddeti önlemede en kapsamlı uluslararası metin olarak kabul edilmektedir. Avrupa Birliği, bu sözleşmeye 2017 yılında taraf olmasına rağmen, bazı ülkelerin bu belgeleri imzalamayı reddetmesi, anlaşmazlıkların uluslararası düzeyde de devam ettiğini göstermektedir. Örneğin, Rusya ve Azerbaycan gibi ülkeler sözleşmeyi imzalamaktan kaçınmış, Çekya, Slovakya, Litvanya, Macaristan, Ermenistan ve Bulgaristan gibi ülkeler ise imzalayıp yürürlüğe koymamışlardır. Türkiye ise 2021’de sözleşmeden çekilmiştir. Bu süreçte, sözleşmenin yalnızca bir belge olmaktan ziyade, toplumların cinsiyet eşitliği konusundaki tutumlarını ve politikalarını belirleyen bir araç haline geldiği açıktır.






















Yorum Yap