Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, 2026 yılına ilişkin asgari ücret taleplerini açıkladı. Çerkezoğlu, “Asgari ücret Türkiye’de istisnai, küçük bir grubun ücreti değil; çalışanların neredeyse yarısını doğrudan ilgilendiren ortalama ücrettir. Enflasyon tek haneli rakamlara düşene kadar asgari ücret yılda en az iki kez güncellenmelidir. Hükümetin ‘İşçilerimizi enflasyona ezdirmedik’ söyleminin tersine asgari ücret daha yılın başında enflasyona ezdirilmiş oldu” dedi.
Haber: ÇAĞATAN AKYOL – Kamera: MEHMET ÇALPAR
(İSTANBUL) – Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, 2026 yılına ilişkin asgari ücret taleplerini açıkladı. Çerkezoğlu, “Asgari ücret Türkiye’de istisnai, küçük bir grubun ücreti değil; çalışanların neredeyse yarısını doğrudan ilgilendiren ortalama ücrettir. Enflasyon tek haneli rakamlara düşene kadar asgari ücret yılda en az iki kez güncellenmelidir. Hükümetin ‘İşçilerimizi enflasyona ezdirmedik’ söyleminin tersine asgari ücret daha yılın başında enflasyona ezdirilmiş oldu” dedi.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, bu hafta toplanacak. Tüm gözlerin çevrildiği toplantı öncesi DİSK Yönetim Kurulu da DİSK-AR’ın 2026 asgari ücret araştırması raporunu ve taleplerini bugün açıkladı. İstanbul Barosu’nun binasında düzenlenen basın toplantısında konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, enflasyon karşısında alım gücünün erimesinin, siyasi iktidarın politikalarının ve bilinçli tercihlerinin sonucu olduğuna vurgu yaptı. Çerkezoğlu, şunları söyledi:
“Her ne kadar Asgari Ücret Tespit Komisyonu göstermelik hale gelse de asgari ücret, hükümet ve işverenler tarafından tek taraflı olarak saptansa da ve komisyonda işçi tarafını temsil eden Türk-İş görüşmelere katılmayacağını açıklasa da 2026 yılı asgari ücret görüşmeleri aralık ayı içerisinde yapılacak ya da yapılmış gibi yapılacak. Asgari ücret tespit sürecinin antidemokratik yapısı nedeniyle yıllardır DİSK olarak müzakere masasında yer alamıyoruz ancak Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda yer almasak da asgari ücret tespitinin sadece masa ile sınırlı olmadığının bilinciyle işyerlerinden alanlara insanca yaşayacak ücret mücadelesini yıllardır sürdürüyoruz. Bu nedenle yıllardır yaptığımız gibi asgari ücretin insanca yaşamaya yetecek bir ücret olması ve Türkiye’nin bir asgari ücretliler ülkesi olmaktan çıkarılması için mücadelemiz devam ediyor. Masada olmasak da dün olduğu gibi bugün de işyerlerinde, sokaklarda, meydanlarda olacağız. Üyemiz olsun olmasın, sendikalı sendikasız tüm sınıf kardeşlerimizin sesini ve taleplerini büyütmeye devam edeceğiz.
“Asgari ücret daha yılın başında enflasyona ezdirildi”
Hatırlanacağı gibi yüksek enflasyonun yaşandığı 2022 ve 2023 yıllarından farklı olarak bütün ısrarlarımıza rağmen asgari ücret 2024 ve 2025’te yıl ortasında artırılmadı. Oysa gerek 2024 ve gerekse 2025 yıllarında yüksek enflasyon ile hayat pahalılığı devam etti. Yüksek enflasyon koşullarında asgari ücretin yılda bir kez artırılması reel ücretlerde ciddi bir kayıp yarattı. Bu nedenle enflasyon tek haneli rakamlara düşene kadar asgari ücret yılda en az iki kez güncellenmelidir. Yine hatırlayacağınız gibi 2024 yılı yıl sonu resmi enflasyonu yaklaşık yüzde 45 olarak açıklanmasına rağmen asgari ücrete hedef enflasyon doğrultusunda yüzde 30 zam yapıldı. Hükümetin ‘İşçilerimizi enflasyona ezdirmedik’ söyleminin tersine asgari ücret daha yılın başında enflasyona ezdirilmiş oldu. Bu kaybın üstüne yüksek enflasyonun devam etmesiyle 2025 boyunca yeni kayıplar eklendi. Bu yıl asgari ücretin enflasyon karşısında 10 aylık kaybı 6 bin 322 liraya ulaştı. 2025 yılı resmi enflasyonu yıl sonunda yüzde 33,8 olarak gerçekleşirse asgari ücretteki kayıp 7 bin 471 TL’ye yükselecek. Asgari ücretle çalışanın 2025 yılı boyunca yaşanan kaybı ise 50 bin TL’yi aşmış olacak. Yani satın alma gücü olarak 14 bin liralara gerilemiş bir asgari ücret üzerinden 2026 asgari ücretini konuşuyor olacağız. 2026 asgari ücreti belirlenirken bu kayıpların giderilmesi şarttır.
“Hedeflenen enflasyon kadar artış dayatması kabul edilemez”
Bilindiği gibi hükümet, işverenler ve uluslararası finans çevreleri asgari ücret artışlarında beklenen enflasyona göre zamda ısrar ediyor. Ülkemizde enflasyon hedefi en son 16 yıl önce 2009’da tutturulmuştu; bu gelenek bozulmadı ve 2025 enflasyonu da hedeflenenden yüksek gerçekleşiyor. 2026 asgari ücretinde de bu dayatma devam ederse bunun anlamı enflasyonun tüm faturasının işçilere emekçilere yıkılması olacaktır. Emek gelirleri üzerine çok büyük baskı getirecek olan hedeflenen enflasyon kadar ücret artışı dayatması asla kabul edilemez. Asgari ücret Türkiye’de istisnai, küçük bir grubun ücreti değil; çalışanların neredeyse yarısını doğrudan ilgilendiren ortalama ücrettir. Ülkemizde sendikalaşmanın önündeki engeller ve toplu iş sözleşmesi kapsamının sınırlılığı, milyonlarca işçiyi asgari ücrete mahküm etmekte ve tüm ücretleri asgari ücrete yaklaşmaktadır. 2012’de ortalama ücret asgari ücretin 2,25 katı iken 2022’de 1,56 katına gerilemiştir. Türkiye’de işçilerin yarısı asgari ücret ve civarında ücretlerle çalışmaktadır. Tüm özel sektör işçilerinin yüzde 53,2’si asgari ücretin altı ve yüzde 10 fazlası arasında ücretler almaktadır. Asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında çalışanlar tüm özel sektör çalışanlarının yüzde 49,6’sını oluşturmaktadır. Biz kadınlarda asgari ücretle çalışmanın çok daha yaygın olduğu görülmektedir. Asgari ücret ve altında ücret alanların oranı genelde yüzde 46,7 iken kadınlarda bu oran yüzde 60,1’dir.
“Komisyon süreci tamamen keyfi biçimde yürütülmektedir”
Asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında ücret alanların oranı ise kadınlarda yüzde 63,7’dir. Kadın işçilerin yüzde 67,4’ü asgari ücretin en fazla yüzde 10’una erişebilmektedir. 2023’te erkeklerin aylık ortalama maaş ve ücret gelirleri asgari ücretin 1,9 katı düzeyinde iken kadınların ortalaması asgari ücretin 1,5 katı ücret ve maaş almaktadır. Yani asgari ücret bir kadın işçi sorunudur. Ülkemizde asgari ücret dediğimizde bir süredir kelimenin dar anlamıyla genel ücreti konuşuyoruz. Bu nedenle asgari ücret ülkemizde dünyada hiç olmadığı kadar gündem olmaktadır. Bu koşullar altında asgari ücretin istisnai bir ücret olarak değil, insanca yaşanacak bir ücret olarak saptanması şarttır ancak Asgari Ücret Komisyonu, işveren ve hükümet ortaklığı ile asgari ücreti tek taraflı olarak belirlemekte, bunu yaparken de ne insanca yaşam için gerekli koşulları ne asgari ücrete dair evrensel standartları ne TÜİK verilerini ne de ekonomik büyümeyi dikkate almaktadır. Komisyon süreci tamamen keyfi biçimde yürütülmektedir ve aslına bakılırsa bugün artık komisyonun varlığından söz etmek pek de mümkün değildir. Bu nedenle asgari ücretin tespit süreci ve Komisyonun yapısı bu yıl asgari ücret sürecinde gündeme gelmekte, tartışılmaktadır.”
“Asgari ücret, ülke ekonomisindeki büyümeye göre saptanmalıdır”
Çerkezoğlu, taleplerini de şöyle sıraladı:
“Asgari ücret, uluslararası standartlara uygun olarak sadece işçinin kendisi için değil, bakmakla yükümlü olduğu kişiler ile birlikte geçinebileceği bir ücret olarak hesaplanmalıdır. Asgari ücret sadece enflasyona göre değil, genel ücret düzeyi ve ülke ekonomisindeki büyümeye bağlı olarak dikkate alınarak toplu pazarlıkla saptanmalıdır. Hatta somut bir öneri olarak asgari ücret, kişi başına gayri safi yurt içi hasılanın belirli bir oranından düşük belirlenmemelidir. Özetle asgari ücret, geçim koşulları ve ülke ekonomisindeki büyüme dikkate alınarak saptanmalıdır. Bu çerçevede asgari ücret tartışmalarında yoksulluk sınırı da dikkate alınmalıdır. Asgari ücret belirlenirken bir hanede iki kişinin çalıştığı varsayımından hareketle haneye en azından yoksulluk sınırı kadar gelir girebilmelidir. Devletin kamu işçisi için belirlediği asgari ücret ile özel sektördeki asgari ücret arasındaki uçurum da kabul edilemez. Asgari ücret saptanırken en düşük kamu işçisi ücreti ve en düşük memur maaşı da referans alınmalıdır. Bizim bu yaklaşımımız karşısında hükümet ve işverenler ise asgari ücreti enflasyona, daha kötüsü resmi enflasyona ve en kötüsü de asla tutmayan hedeflenen enflasyona hapsetmek istiyorlar. Bu yaklaşımın bir sonucu olarak asgari ücretin kişi başına gayri safi yurt içi hasıla içindeki payı düşmeye devam etmektedir.”
Yorum Yap