Devlet memurlarının ücretli sigorta hakemliği yapma hakları üzerine derinlemesine bir inceleme. Geleceğin soruları ve olası etkileri.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, devlet memurlarının faaliyetlerini düzenleyen önemli bir mevzuattır. Bu kanunun özellikle “Ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasağı” başlıklı 28. maddesi, memurların ticaret faaliyetlerine katılımını sıkı bir şekilde denetlemektedir. Devlet memurlarının, ticaret ve sanayi müesseselerinde yer alması, ticari şirketlerde ortak veya temsilci olarak görev alması kesinlikle yasaktır. Bu durum, kamu hizmetinin tarafsızlığını ve bütünlüğünü sağlamak adına hayati bir öneme sahiptir. Ancak, bu yasakların uygulanmasının gerekip gerekmediği ve günümüz ihtiyaçlarına ne kadar cevap verdiği, tartışılması gereken bir konudur.
657 sayılı kanunun 28. maddesine ek olarak, ikinci görev yasağı başlıklı 87. madde de memurların aynı anda birden fazla görevde bulunmaları ile ilgili kısıtlamalar getirmiştir. Bu düzenlemeler, devlet memurlarının kamu görevi dışında başka bir kurumda çalışarak çıkar çatışmasına girmesini önlemeyi amaçlamakta ve devletin menfaatlerini korumaktadır. Ancak, bunun yanında, günümüz rekabet şartları ve hızlı değişen iş dünyası göz önünde bulundurulduğunda, bu tür sınırlamaların ne kadar etkili olduğu sorgulanabilir. Devlet memurlarının mesai saatleri dışında, çeşitli profesyonel alanlarda yetkinliklerini kullanması sağlanabilir mi? Bu noktada, kamu yararı ve hizmet gerekleri açısından bir denge kurulmasının önemi vurgulanmalıdır.
Ayrıca, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ile özel bir tahkim sistemi oluşturulması, sigorta sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların hızlı ve adil bir şekilde çözülmesi amacını taşımaktadır. Bu bağlamda, sigorta hakemlerinin yetkinlikleri ve nitelikleri ile ilgili düzenlemeler dikkat çekicidir. Hakemlik görevinde bulunacak kişilerin belirli niteliklere sahip olması, tahkim sürecinin güvenilirliğini artırmakta ve uzmanlık gerektiren bir alan olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak, devlet memurlarının sigorta hakemliği yapıp yapamayacağı meselesi, bu yasal düzenlemelerin nasıl uygulandığı ile doğrudan ilişkilidir.
Yukarıda bahsedilen devlet memurlarının ticaret yasağı ve sigorta hakemliği arasındaki çatışma, Danıştay tarafından verilen iptal kararı ile daha da net bir hale gelmiştir. Danıştay, memurların ticaret yapmalarını yasaklayan hükümler ile sigorta hakemliği faaliyetinin alakasını irdelemiştir. Burada, sigorta hakemliği faaliyetinin, devlet memurluğunun bir uzantısı olmadığı, tamamen bağımsız bir uzmanlık gerektirdiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durum, hem mesleki etik açısından hem de kamu hizmetinin kalitesi açısından önemli bir kazanım olarak değerlendirilebilir.
Sigorta hakemliği faaliyeti, yalnızca devlet memurlarının değil, aynı zamanda vatandaşı koruma ve tarafsızlığı sağlama adına da önemlidir. Hakemlik görevi sırasında, sigorta şirketleri ile sigortalılar arasında bağımsız bir denge kurmak gereklidir. Dolayısıyla, bu tür faaliyetlerin serbest bırakılmasıyla birlikte, devlet memurlarının sahip olduğu bilgi ve deneyimlerin kamu yararına kullanılabilmesi mümkün olacaktır. Ancak, bu yaklaşımın hayata geçirilebilmesi için kamu hizmetinin aksatılmaması gerektiği de unutulmamalıdır.
Sonuç olarak, devlet memurlarının ticaret ve kazanç getirici faaliyetlerde bulunma yasakları incelenirken, rekabet eşitsizliğini gidermek, memurlar arasında eşit muamele sağlamak gibi amaçlar göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle içinde bulunduğumuz hızlı bilgi ve teknoloji çağı, bu yasakların yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Kamu hizmetinin gereklilikleri ile bireysel hak ve özgürlükler arasında sağlıklı bir denge kurulması, devletin işleyişine katkı sağlayacak ve kamu yararını maksimum düzeye çıkaracaktır.






















Yorum Yap