Cem Yiğit Üzümoğlu, grev ve toplu iş sözleşmesi haklarımızı sorguluyor. Hak arayışında yerinizi alın, mücadeleye katılın!

Antalya Altın Portakal Film Festivali, sinema sektörünün toplumsal sorunlarını gündeme taşıyan önemli bir platform duruma gelmiş durumda. “Emeğin Halleri ve Haklarımız” başlıklı panel, bu bağlamda önemli bir tartışma alanı sunarak, sektörün derinlemesine incelenmesini sağladı. Panelde, emek hareketlerinden, işçi haklarına, örgütlenmeden taciz ve mobbinge kadar geniş bir yelpazede sorunlar dile getirildi. Tüm bu konuların ele alınması, özellikle sinema emekçilerinin yaşadığı zorlukların görünür kılınması açısından kritik öneme sahip. Konuşmacılar arasında yer alan isimler de sektördeki bu zorlukların üstesinden gelebilmek için dayanışmanın önemine dikkat çektiler.

Panelde öne çıkan isimlerden biri olan Sinema Emekçileri Sendikası (SİNE-SEN) Başkanı Galip Görür, sektörün yapısal sorunlarına dair kapsamlı bir bakış açısı sunarak, sendikaların işlevine vurgu yaptı. Bunun yanı sıra Cem Yiğit Üzümoğlu da Türkiye’deki sinema emekçilerinin karşılaştığı sıkıntıları somut örneklerle destekleyerek, sorunların sadece yüzeysel değil, köklü olduğunun altını çizdi. Derya Yaman, hukuksal açıdan mevcut durumun ele alınmasının önemine dikkat çekerken, festivalin bu tür tartışmalara ev sahipliği yapmasının kayda değer bir fırsat sunduğunu belirtti.

“TESPİT EDİLEN OYUNCU SAYISI 20 BİN, AMA BAĞLI BULUNDUĞUMUZ İŞ KOLU 4 MİLYON” ifadesi, panelde en çok dikkat çeken noktalardan biri oldu. Üzümoğlu, sinema sektöründe tespit edilen oyuncu sayısının sadece 20 bin olduğunu, ancak bu oyuncuların bağlı olduğu iş kolunun 4 milyon kişiyi kapsadığını belirtti. Bu dengesizlik, grev ve toplu sözleşme hakları gibi temel işçi haklarının kullanımını neredeyse imkânsız hale getiriyor. Sektör içindeki bu tür durumlar, sinema emekçilerinin savaşmak zorunda olduğu yasal engellerin ciddiyetini ortaya koyuyor.
“TÜRKİYE’DE ZATEN SINIF BİLİNCİ TAM ANLAMIYLA YERLEŞMİŞ DEĞİL” diyerek, Türkiye’deki sınıf bilincinin henüz yeterince gelişmediğini vurgulayan Üzümoğlu, bunun sonucunda sektördeki işçilerin ve sanatçıların kendilerini savunmalarının önünde büyük engeller bulunduğunu söyledi. “Bu liberal ortam, sınıf bilincinin oluşmamasına, dolayısıyla da kolektif bir mücadele yapmamıza engel oluyor. Türkiye’de sanatçılar, toplum nezdinde genellikle ‘çok para kazanıyorlar’ algısıyla değerlendiriliyor, bu da meslektaşlarımızın gerçek sorunlarının göz ardı edilmesine yol açıyor. Oysa ki 20 bin sanatçının büyük bir kısmı geçim sıkıntısı çekiyor.” ifadesiyle, bu yanlış algının altını çizen Üzümoğlu, sanatçılar arasında dayanışmanın önemini bir kez daha vurgulamış oldu.

“TÜRKİYE’DE HİÇBİR İŞÇİ BİR OYUNCU KADAR UZUN ÇALIŞTIRILAMAZ” diyerek, ağır çalışma koşullarını da gündeme getiren Üzümoğlu, setlerdeki çalışma sürelerinin yasal sınırları çoktan aştığını belirtti. “Ortalama bir set çalışma süresi hala 15 saat civarında. Türkiye’de hiçbir işçi bu kadar uzun bir süre çalıştırılamaz ama biz hukuken uygun olmayan 12 saatten de uzun sürelerle çalışmak zorundayız. Çünkü kimse bizi işçi olarak görmek istemiyor,” diyerek, hem çalışma saatlerinin hem de çalışma koşullarının düzeltilmesi gerektiğini ifade etti.
“Yönetmenleri, oyuncuları ve teknik ekipleri işsiz bırakıyor” diyerek, yapay zekânın sektöre olan etkisine de dikkat çeken Üzümoğlu, 62. Antalya Altın Portakal Film Festivali‘ndeki tanıtım filminin yapay zekâ ile üretilmesini eleştirdi. “Yapay zekâdan üretilen her içerik, sektördeki insanları işsiz bırakıyor. Hukuki düzenleme yapılmadan önce ahlaki bir tutum sergilenmeli. Festival yönetimleri, bu konuda aktif rol almalı.” diyerek, sanatın bir insan emeği ürünü olduğunu ve bu emeğin neredeyse yok sayıldığını belirtti. Sinema emekçileri olarak, bu tür bir yaklaşımın karşısında durmaları gerektiğinin altını çizdi.
Bu tür paneller, sanat emekçilerinin sesini duyurması ve hakları için mücadele etmesi açısından kritik bir alan oluşturuyor. Aslında, Antalya Altın Portakal Film Festivali gibi etkinliklerin böyle sorunları tartışma fırsatları yaratması, sinema sektörünün geleceği için oldukça umut verici bir gelişme. Sanatçılar ve emekçiler, bu tartışmaları daha geniş kitlelere ulaştırarak, toplumun genelinde bir farkındalık yaratmalı ve yollarını birlikte açmak için mücadele etmelidir.






















Yorum Yap