Geçen yıl büyük ilgi gören DÜNYA Küresel Ekonomi Zirvesi, bu yıl da ekonomiye yön veren isimleri ağırladı. Finans sektörünün öncülerini, üretim ve ihracata yön veren firmaların temsilcilerini bir araya getiren zirvede Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek önemli mesajlar verdi.

Geçtiğimiz yıl büyük ilgiyle gerçekleştirilen DÜNYA Küresel Ekonomi Zirvesi, bu yıl da Türkiye’nin finans gündemini belirleyecek önemli isimleri ağırlıyor.
“Küresel Ekonomi: Türkiye Ekonomisinin Görünümü – 2025” temasıyla düzenlenen zirve, İstanbul Finans Merkezi Ziraat Bankası Salonu’nda DÜNYA Gazetesi yazarı Prof. Dr. Çisil Sohodol‘un konuşması ile başladı.
Prof. Dr. Çisil Sohodol‘un konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
* Zirve ekonominin kalbini oluşturan kamu, özel sektör, finans ve reel sektör liderlerini aynı salonda buluşturuyor. Dünya sadece bir gazete değil, Türkiye’nin ekonomik dönüşümün tanığı ve hafıza aynı zamanda.
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek konuşuyor…
Zirvenin açılış konuşması yapan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek‘in konuşmalarından önce çıkan başlıklar:
* Hiçbir dönemde olmadığı kadar belirsizliğe atıf bulunuyor dünya insanları… Peki beklentiler, algılar nasıl küresel ekonomiye ilişkin? Orada algı ve beklentiler nispeten pozitif. Bu iyi bir haber.
* Küresel ekonomi dirençli çıktı. Ticarette zayıflama olsa da korkulan olmadı. ABD ile Çin arasındaki anlaşma gerilimi önemli ölçüde azaltacak nitelikte.
Dezenflasyonda düşüş devam ediyor
* Dezenflasyonda düşüş devam ediyor. Böylece küresel koşullar bizim gibi ekonomileri daha destekleyici bir noktada.

Fırsatlarla beraber ciddi yapısal zorluklar var
* Uzun vadeye baktığımız zaman fırsatlar da var ama ciddi yapısal zorluklar da var. Zaten zorlukların tamamı fırsat içeriyor. Bu toplantıda işin fırsat boyutuna da değinmek istiyoruz.
* Ticarette korumacılık var. Bu kısa vadeli bir durum değil. Bu yapısal bir zorluk. Bunu fırsata dönüştürmemiz lazım. Dünya ekonomilerein baktığımızda yüksek bir küresel borçlulukla karşı karşıyayız.
* Bizim için önemli, olan ticaret ortaklarımızdaki büyüme. Geçen sene yüzde 2 civarıydı. Bu sene yüzde 2,2. gelecek sene yüzde 2.3 civarında olacak. Ilımdı da olsa sınırlı da olsa toparlanma söz konusu.

* Emtia fiyat endeksine bakarsanız son 2-3 yılda göreceli bir istikrar var. Enerji dışı emtia fiyatlarında artış devam edecek. Fakat enerji kısmında fiyat düşüşleri yaşanacak. Petrol fiyatları bu sene için IMF’nin tahminine göre 69 dolar varil başına, gelecek sene 66 dolar civarına iniyor.
* Bu sınırlı da olsa bir iyileşmeye işaret ediyor. Bu dezenflasyon, cari açık ve büyüme açısından önemli bir trend.
* Dünya bir borç sorunuyla karşı karşıya ise Türkiye o ülkelerden biri olmayacak. Çünkü nispeten bu noktada çok güçlü noktadayız.
* 20-25 yıl önce Türkiye’nin savunma sanayi ihracatı yok denecek kadar azdı. Bugün Türkiye 10 milyar dolar ihracata doğru giden bir ülke konumunda. Eylül itibarıyla yıllıklandırılmış ihracat 8,4 milyar doların üzerine çıktı.

* 90’lı yıllarda Türkiye dünyanın en büyük ithalatçılardan birisiyken şu anda ilk 10’a doğru hızlı yol kat ediyor. Bu sene ya da gelecek sene ilk 10’a girmiş olacağız.
* Bütün ülkelerin olduğu gibi bizim de ana hedefimiz sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılımı.
* Fiyat istikrarı, mali disiplin ve sürdürülebilir dış denge. Bunlarla birlikte bunları kalıcı hale getirecek yapısal dönüşüm. Sanayide dönüşüm, yeşilk dönüşüm, dijital dönüşüm, üretken altyapı yatırımları, kamu maliyesi reformları. Program sadece para politikası üzerinden yürümüyor. Diğer bileşenler de güçlü şekilde devrede.
* Program öncesi cari açık milli gelire oran olarak yüzde 5,5 civarlarındaydı ve rezerv endişesi vardı. Dolayısıyla ilk yılımız özü itibariyle bu risklerin kontrol altına alınması ve yönetilmesi süreciydi.
Şartlar hâlâ dezenflasyon için elverişli
* Sonuç veriyor mu? Veriyor. 2022 yılında enflasyon 62 civarındaydı. Bu sene yüzde 33’e düştü. Bu bir ilerlemedir. 20-25 bandını yakalamamız zor görünüyor ancak tarımsal don öngörümüz yoktu. Küresel ticaret savaşı öngörülerimiz bu boyutta yoktu. Türkiye’nin kendi iç kaynaklı bir takım gelişmeleri öngörmemiz mümkün değil. Ve bütün bunlara rağmen dezenflasyon devam etti ve edecek. Son 1-2 aydaki rakamlar hiçbir şekilde algıyı ve gerçekliği değiştirmez. Çünkü şartlar hâlâ dezenflasyon için elverişli ve devam ediyor.

Kira enflasyonu böyle devam etmeyecek
* Kira enflasyonu böyle devam etmeyecek. Konut arzını artıyoruz ve normalleşme süreci yaşanıyor. Eğitimde de benzer bir şekilde yüzde 36 ile sınırlanmış bir artış söz konusu. Kirada geçen sene bu ay yüzde 117 iken yüzde 69’a düşmüş. Bu ne demek, dezenflasyon demek. Bütün diğer başlıklar zaten göründüğü gibi. Yani hizmetlerdeki durum da iddia edildiği gibi değil. Programa olumlu tepki var.
* Eylül ayında son 20 yılın ortalamasına bakarsınız gıda enflasyonu aylık 1.7. Peki bu sene ne oldu? Yüzde 4.6. 3 kata yakın artış makul değil tabii. Ancak bu sene kuraklık nedeniyle kısmen enflasyon yukarıda kaldı. Kuraklığın etkisi de şu resimde ortada. Gelecek sene kuraklık devam etmezse baz etkisi olacak. Gelecek yıl bu aylarda kuraklık olmazsa manşet enflasyon çok hızlı şekilde düşecek. 2 yıl üst üste bu boyutta kuraklık olası değil.
* Tarım küçüldü, ekonomi öngördüğümüz hızda büyümedi. Oturup karmaşık dünyayı modelleyip yılda bir kez bazı rakamları rehber olsun diye paylaşıyoruz. Büyük bir çaba içerisindeyiz. Bizim için esas olan ilerlemedir. AB tanımlı borç stoku yüzde 25 civarı. Gelişmekle olan ülkelerde bu oran yüzde 70’in üzerinde.
Altın hariç cari açık sorunu kalmadı
* Cari işlemler açığı uzun vadeli bakarsanız yüzde 4 civarı. 2023 sonunda yüzde 3,6, geçen sene 0,8. Bu sene yüzde 1,4 olarak öngörüyoruz. Aslında altın hariç Türkiye’de cari açık sorunu neredeyse kalmamış. Altını dışarıda tuttuğunuz zaman geçen sene cari fazlamız var. Bu sene de yüzde 0,3’lük açık öngörüsü var. Aslında cari açık yok. Ancak burada en önemli konu bunu kalıcı hale getirmek. Bunun için de yapısal dönüşüm gerekiyor.
* Yine brüt dış borç stokunun milli gelire oranı yüzde 43 civarından yüzde 37 civarına düştü. Tartışmalar genellikle mutlak rakamlar üzerinden yapılıyor. Mutlak rakamlar her zaman çok anlamlı değil. Önemli olan onu bir ölçüte bağlamak. Bütün göstergelerde ciddi bir iyileşme var.
* Rezerv birikimi önemli bir endişe kaynağıydı. Programdan sonra, brüt 87 milyar dolar, net 112,5 milyar dolar yukarıda. En geniş tanımı bile alsanız Türkiye rezerv yeterliliğini sağladı. Bu rakam 0,9 iken 1,5’üstüne çıkmıştır. 1,5’üstü aşırı sayılıyor.
Pogram sonuç vermese kredi notumuz neden artsın?
* Kredi notumuz arttı. Bu program sonuç vermese kredi notumuz neden artsın? Dolayısıyla kredi notumuzu son 2 yılda 2-3 kademe artırdık. Bu programı yansıtıyor. Program sonuç verdiği için bunu yapıyorlar. Benzer şekilde şirketlerimizin değerlemesi de ilerleyen günlerde daha düşük Türkiye riskini yansıtmaya başlayacak. Büyüme toparlanacak. Eninde sonunda bu şirketlerimize yansıyacak.
* Bu program başlarken piyasa değerinin defter değerine oranı 0,3, 0,4’lerdeydi. Bugün 1’in üzerine çıktıysa yani 2 kat, 3 kat arttıysa bu tabii ki kendi maharetleri ancak programın işlediğini de yansıtıyor.
Reel ekonomi açısından en kötüsü geride kaldı
* Biz konut arzını artıracağız. Gıda arzı için geçen sene çok güçlü destekler sağladık, devam edeceğiz. Büyüme toparlanmaya başlayacak. Reel ekonomi açısından en kötüsü geride kaldı. Bütçe açığı düşmeye devam edecek. Çünkü dezenflasyona destek vermek istiyoruz. Kayıt dışı ekonomi ile mücadele üzerinden gelirler artmaya devam edecek.
* Harcama disiplini var mı? Son 2 yılda bütçe 100 lira ise 100 lira bile harcamadık. Bu disiplin değil mi? Biz bu genelgeyi güçlendirdik. Takip, denetim, raporlama anlamında. Çeşit çeşit kalemlerde cari harcamalar var. 10 yıllık ortalamalara göre bu harcamaların bütçedeki payı yüzde 4,6, geçen sene bu pay yüzde 3,1’ya düşmüş. Bu muazzam bir disiplin demek.
Reel sektörde kaynak artışına gideceğiz
* Kayıt dışı ekonomi ile mücadelemiz sonuç veriyor. Derdimiz ceza yazmak değil uyumu artırmak. Beyanname sayısında ciddi artış var. Ödenecek vergide son 2 yıldır yüzde 100’lerin üzerinde artış var. Ama maalesef büyük ölçüde depremin yüzünden faiz dışı açık verdik. O nedenle 2026’da çok cüzi de olsa biz fazlaya geçeceğiz. Depremin de etkisiyle 100 lira borç ödeyip 136 lira borç aldık. Bunu yüzde 100’ün altına çekeceğiz ve reel sektörde kaynak artışına gideceğiz. Hazine borçları azaltacak. Bankalar reel sektörün kapısına çadır kuracak. Çünkü biz artık 100 lira borç ödeyip 100 lira borç almayacağız. 2000’li yılların başında olduğu gibi bu da özel sektöre alan açmak demek. Özel sektörü merkeze alan bir maliye politikası uyguluyoruz.
* Kamu ihale reformu, mevzuat olarak hazır. Kurulumuza verdik. Değerlendirilmesi devam ediyor. KİT’lerde de reformumuz hazır onun da değerlendirilmesi sürüyor.
* Net altın ithalatı hariç, açığın çok mütevazi olarak devam edeceğini tahmin ediyoruz. Cari açığın bu düzeyde kalmasını ne sağlayacak? Yeşil dönüşüm hızlanıyor, katma değer zincirinde yukarı çıkıyoruz, yurt içi petrol ve doğal gaz üretiminde artış var. Hizmet ihracatımız yüksek bir şekilde devam ediyor. Uluslararası göstergelerde bunları görebiliyoruz. İhracatın teknoloji yoğunluğu da artıyor.
Küresel rekabette sektörel sıkıntıları biliyoruz
* Küresel rekabette sektörel sıkıntıları biliyoruz. AB program döneminde yüzde 0,8 büyüdü. İthalatı yüzde 2,1 düştü. En büyük pazarımız, az büyüyor, ithalatı da düşüyor. Türkiye bu bölgeye ihracatta Asya ile rekabet halinde. Türkiye’nin AB ithalatındaki payı program döneminde artmış durumda.
* İSO 500 firmalarının öz kaynaklarında muazzam artış var. Bankalara uygulamadık ancak reel sektöre uyguladık. Toplam aktifler yüzde 52’ye çıkmış. İlk 500 çok büyük kendi başının çaresine bakıyor diyeceksiniz 2. 500’de de yüzde 40’tan 55’e çıkmış. Enflasyon muhasebesi sayesinde. Reel sektörün bilançosu ciddi manada güçlenmiştir. Faaliyet giderlerinin net satışa oranlarında artış var. Peki bu neden kaynaklanıyor. Finansman giderleri ve maaşların net satışa oranları. Bazılarının iddia ettiği kadar ne kötü ne de bizim arzu ettiğimiz kadar iyi bir resim var.
* Biz ihracatı önceliklendireceğiz dedik. Reeskont kredi limitlerini 15 kat artırmışız. O günün temsilcileri bizi ziyarete geldiğinde maliyet önemli değil yeter ki kredi olsun diyorlardı.
Ayrıntılar geliyor…
İlk oturum: Küresel ekonomik görünüm ekseninde bankacılık sektörünün 2026 perspektifi
Zirvenin ilk oturumu, “Küresel ekonomik görünüm ekseninde bankacılık sektörünün 2026 perspektifi” başlığıyla gerçekleştirilecek. Panelin moderatörlüğünü TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici üstleniyor. Oturumda;
* Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar,
* Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan,
* Akbank Genel Müdürü Kaan Gür,
* QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan konuşmacı olarak yer alıyor.
İkinci panel: Küresel ekonomik trendler ve katılım bankacılığı: 2026’ya bakış
Zirvenin ikinci oturumu ise “Küresel ekonomik trendler ve katılım bankacılığı: 2026’ya bakış” başlığıyla düzenlenecek. Bu oturumun moderatörlüğünü, Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Doç. Dr. Mehmet Fatih Ulu yapacak. Panelin konuşmacıları arasında;
* TKBB Başkanı Mehmet Ali Akben,
* Ziraat Katılım Genel Müdürü Metin Özdemir,
* Hayat Finans Genel Müdürü Galip Karagöz yer alıyor.






















Yorum Yap