Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), iklim krizinin son on yılda 250 milyon insanı yerinden ettiğini açıkladı. “Kaçış Yok II: İzlenecek Yol” raporuna göre, aşırı sıcaklar, seller, kuraklık ve fırtınalar milyonlarca kişiyi evlerinden ederken, 2023 yılında yerinden edilenlerin sayısı 10 yıllık ortalamanın yüzde 10 üzerine çıktı. BM yetkilileri, mültecilerin iklim krizinden en fazla etkilenen kesim olduğunu vurguladı ve iklim adaleti için daha fazla finansman çağrısı yaptı.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) raporuna göre, iklim kriziyle bağlantılı aşırı hava olayları nedeniyle son 10 yılda 250 milyon kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı.
BMMYK’nin iklim krizinin göçler ve mülteciler üzerine odaklanan “Kaçış yok II: İzlenecek Yol” başlıklı raporu, Brezilya’nın Belem kentindeki COP30 İklim Zirvesi kapsamında düzenlenen ve BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi ile İklim adaleti üzerine faaliyet gösteren Mawon Derneğinin kurucu ortağı Robert Montinard’ın katıldığı basın toplantısıyla açıklandı.
İklim krizinin, mevcut eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri açığa çıkaran ve derinleştiren “risk çarpanı” olarak nitelendirildiği raporda, bu faktörün çatışma, şiddet ve zorla yerinden edilmenin, sınırlar içinde veya ötesindeki etkilerini de kapsadığı ifade edildi.
Raporda, “Sel, fırtına, kuraklık ve aşırı sıcaklar, su ve gıda güvenliğini tehdit eden çölleşme, deniz seviyesinin yükselmesi ve ekosistemlerin tahribatı gibi yavaş gelişen afetlerin yanı sıra çatışmalara ve zorunlu göçlere de neden olan hava koşulları arasında yer almaktadır” ifadelerine yer verildi.
10 yıllık ortalamanın yüzde 10 üzerinde artış
Rapora göre, son 10 yılda aşırı hava koşullarına bağlı afetler nedeniyle yaklaşık 250 milyon kişi ülke içinde yerinden oldu. Bu, günde ortalama 70 bin kişinin yerinden edildiği anlamına gelirken, 2023 yılında, 10 yıllık ortalamanın yüzde 10 üzerinde bir artış kaydedildi.
Haziran 2025 itibarıyla savaş ve çatışmalar nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan kişi sayısının 117 milyona ulaştığı belirtilirken, bunun neredeyse yüzde 75’ine tekabül eden 86 milyonunun iklimle bağlantılı risklerin yüksek olduğu ülkelerde yaşadığı vurgulandı.
Kenya, Etiyopya ve Ruanda’daki göçmen kampları aşırı sıcaklıklar ve düzensiz yağışlardan, Ürdün ve Pakistan’dakiler yüksek sıcaklıklardan, Bangladeş’tekiler ise şiddetli yağışlardan etkilendi.
Kuraklık Zambiya’da, sel felaketleri ise Brezilya, Burundi, Kamerun, Çad, Mali, Nijer, Nijerya ve Güney Sudan’da acil durumlara yol açtı. Yalnızca 2024’te, BMMYK’nin ilan ettiği acil durumların üçte biri, çatışmalardan kaçan insanların yaşadığı bölgelerde meydana gelen aşırı hava olaylarından kaynaklandı.
Dünyanın en fazla mülteciye ev sahipliği yapan 15 bölgesinde yaşayanlar, 2007-2016 arasında yılda ortalama 101 gün aşırı sıcak havaya maruz kalırken, 2050’ye gelindiğinde bu sayının 202 güne ulaşabileceği tahmin ediliyor.
Rapora göre, hem çatışmaların yaşandığı hem de iklim açısından kırılgan ülke sayısı, 2009’dan bu yana üç kat artmış durumda.
“Aşırı sıcaklarla mücadele etmeye yardımcı altyapı sistemleri yok”
Grandi, raporun ilkini iki yıl önce yayımladıklarını ve gelinen noktada bazı verilerin daha çarpıcı hale geldiğini belirterek, iklim krizinden en çok etkilenenlerin, zaten kırılgan durumdaki insanlar olduğunu kaydetti.
Grandi, “Özellikle mülteciler, yerinden edilmiş kişiler ve evlerini terk etmek zorunda kalanlar bu krizin etkilerini en ağır şekilde hissediyor” dedi.
Bu bölgelerde aşırı sıcaklarla mücadele etmeye yardımcı altyapı sistemlerinin bulunmadığına dikkati çeken Grandi, bu nedenle mültecilerde önemli sağlık sorunlarıyla karşılaşıldığını bildirdi.
Bu duruma Suriye’yi örnek gösteren Grandi, şunları söyledi:
“Suriye, son 20 yılın en büyük mülteci krizine sahne oldu. Esed rejiminin sona ermesinin ardından birçok kişi evlerine geri dönmeye başladı. Şu ana kadar yaklaşık 1 milyon mülteci ve 2 milyon civarında yerinden edilmiş kişi evlerine döndü ancak karşılaştıkları manzara kuraklık oldu. Bu durum, iklim krizinin sadece çatışmalar nedeniyle yerinden edilenleri değil, aynı zamanda geri dönenleri de ciddi şekilde etkilediğini gösteriyor.”
BMMYK olarak dünyanın çeşitli bölgelerinde iklim krizinden etkilenen mültecilere yardım için birçok çalışma yürüttüklerini anlatan Grandi, “Lütfen bu raporun duyurulmasına destek verin. Yerinden edilmiş insanlar, çatışma ve iklim krizinin etkilerini birlikte yaşayan mültecileri savunabilmemiz için bize yardımcı olun” ifadelerini kullandı.
“İklim adaleti için iklim finansmanı”
Montinard ise iklim adaletinin sağlanmasında iklim finansmanının anahtar rol oynadığını belirterek, küçük miktarda finansmanın dahi büyük bir etki oluşturabileceğini dile getirdi.
İklim finansmanına herkesin erişebilmesi gerektiğini vurgulayan Montinard, sözlerini, “Ben, bugün buraya gelemeyen ve seslerini duyuramayan çok sayıda kişi adına konuşuyorum çünkü adil bir geçiş, iklim adaleti olmadan mümkün değil ve iklim adaleti, iklim krizinden en çok etkilenenlerin katılımı olmadan sağlanamaz” diyerek tamamladı.
Yorum Yap