6 Şubat depremlerinin ardından yaşanan zorluklar, dayanışma ve umut dolu bir hikaye; Bin gün geçti ama unutulmadı.

6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremler, yalnızca fiziksel bir yıkım değil, aynı zamanda sayısız ailenin yaşamlarını da altüst eden bir trajediye yol açtı. Bu felaketin üzerinden geçen bin gün, hayatını kaybeden 53 bin 737 insanın akıbetini sorgulayan ve adalet bekleyen ailelerin yaşadığı acıyı daha da derinleştirdi. Adıyaman’daki Grand İsias Otel’in çökmesiyle birlikte 72 masum hayat bir anda kayboldu. Arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden gelen öğrencilerin de bulunduğu bu kayıplar, adaletin peşinden koşan ailelerin yokluğuyla daha bir anlam kazandı. Otel enkazından sağ kurtulanlar, hala adalet mücadelesinin sürdüğünü ve bu mücadele içerisinde yaşanan hayal kırıklıklarını dile getiriyorlar. Her gün, kaybettikleri çocukların acısını yeniden yaşarken, sorumluların rahatça dolaşmaları, acıları katmerliyor.

Murat Aktuğralı’nın oğlu Aras, depremin korkunç etkisiyle hayatını kaybettiğinde daha yalnızca 13 yaşındaydı. Anne ve babası olarak, tek hayalleri çocuklarının geleceğiyken, şimdi adalet mücadelesi için bir araya geldiler. Aktuğralı, “Bir gün bile adaletin yerini bulmadığını gözlemlemedik. Biz Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği olarak duyduğumuz acıyı bir nebze olsun hafifletebilmek için savaş veriyoruz,” diyerek hissettiklerini kelimelere döküyor. Bunun yanı sıra, Ruşen Yücesoylu Karakaya da, bin gün boyunca bu adalet arayışının devam edeceğini vurguluyor. Karakaya, “Adalet arayışım sürecek. Hiçbir zaman pes etmeyeceğiz; bu sadece bizim değil, tüm toplumun bir meselesidir,” diyerek adalet talebinin önemini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Adalet Arayışının Zorlukları
Adalet mücadelesinin çetin yolları, kamu görevlileri ve otel sahiplerinin sorumluluğuna dikkat çekiyor. Karakaya, “Bilirkişi raporu hâlâ eksik. Sadece imza attım demekle bu sorumluluklarını ihmal edemezler,” diyor. Bu durum, otel yapımında rolü bulunan kamu görevlileri için, adaletin ne zaman yerini bulacağına dair karamsar bir tablo çiziyor. “Otelin yıkılması, sadece bir bina çökmesi değildi; 72 can toprak altında kaldı. Bu sorumluların yargılanması, kaybettiklerimiz için bir nebze olsun teselli olacaktır,” diyerek mücadelelerinin arkasında duruyor.

İpekçioğlu, adalet sisteminin çelişkilerine dikkat çekerek, “İsias Oteli içindeki olası kast koşulları, acının tetikleyicisi olarak karşımızda duruyor; bu durumun adil bir mahkeme tarafından ele alınması gereklidir. Diğer davalardan farklı olarak bu kadar açık bir suçlamanın göz ardı edilmemesi zorunludur,” ifadelerini kullanarak umutlarını yeni davalardan almak istiyor. Bu mücadele, sadece bir ailenin değil, tüm toplumun geleceği için de önem taşıyor.
Mahkemelerdeki Süreçler ve Beklentiler

Mücadelelerinde yalnız olmadıklarını vurgulayan aileler, medyanın ve kamuoyunun dikkatini üzerlerine çekmek için çaba sarf ediyor. Kayıplarının bir daha yaşanmaması için seslerinin duyulmasını isteyen aileler, “Adalet, yalnızca bizimle sınırlı değil. Bizlerin acısı, gelecek nesillerin hayatını da ilgilendiriyor. Umarım, bu davalar diğerlerinin yaşamını korumak adına bir dönüm noktası olur,” diyorlar. Sıklıkla yapılan duruşmalarda, adaletin sağlanacağına dair umutlarını koruduğunu belirterek, “Bir gün gelecek ve bu acılar sona erecek,” diyerek yanlarındaki insanlara cesaret veriyorlar.
Kayıp yakınlarının adalet talebinin yanı sıra, hukuk sistemindeki eksiklikler de dikkat çekiyor. İpekçioğlu, “İçeriğinde yolsuzluk barındıran bir ruhsatla inşa edilen bir bina, yaşanacak felaketlerin temellerini atmıştır. O otelin durumu, sadece fiziksel bir çöküş değil, bunu gören toplum için de bir utanç kaynağıdır,” diyerek hukuk sisteminin ne denli önemli olduğunu vurguluyor. Ki bu durum, gelecekteki yapılacak olan benzer projelerde ciddi bir dönüşüm sağlanmasını zorunlu kılıyor.

Ailelerin Dayanışması ve Gelecek Umutları
Bin gün süren bu adalet mücadelesi, sadece kaybedilen hayatların tekrara yaşanmaması için değil, aynı zamanda toplumsal bir yeniden doğuş için de büyük önem taşıyor. Aileler, kaybettikleri çocuklarının ruhlarını yaşatmak adına bir araya geldiklerinde, bu ruhların yalnızca kendi hüzünleri değil, tüm toplumu ilgilendiren bir acıya dönüştüğünü hissediyorlar. “Bizim adaletimiz, herkesin adaletine dönüşmelidir,” diyerek mücadelelerinin dinamiklerini artırıyorlar. Gelecek, adaletin tecelli edeceği bir gün umuduyla dolup taşıyor.
Son olarak, “Mahkemelerdeki duruşmalarda açılan her bir sayfa, acılarımızı yansıtırken, adaletin ifade bulması umudunu da taşımaktadır. Belki de bu dava, toplum olarak dayanışmamızın bir sembolü haline gelecek” diyerek, toplumsal birlikteliğin ve tarihin bir parçası olmanın önemini hatırlatan aileler, gözyaşları içinde de olsa adaletin peşinden koşmaya kararlı bir şekilde ilerliyorlar.






















Yorum Yap